Türk filmi izlememiş sinemacı olur mu?

Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes, Semih Kaplanoğlu’nun Berlin, Mahmut Fazıl Coşkun’un Venedik’te ödüller alması sinemamızın dünyada belli bir yere geldiğini gösteriyor. Geçen hafta Türkiye’de olan Robert De Niro “Türk filmi izlemedim” dedi. Dünya sinemasının en önemli simalarından birinin hiç Türk filmi izlememiş olması bizim eksiğimiz mi, izlemeyenin mi?

Abdulhamit Güler Yeni Şafak
Robert De Niro

Türk Sinemasının tam olarak ne olduğu ya da böyle bir sinemanın olup olmadığı uzun yıllardır tartışılır. Özellikle 80’lerden sonra yaşanan durağanlık gişede 1995 sonrası, bağımsız sinemada ise 2000’ler sonrası son buldu. Son 15 yıldır gişede nüfusa oranla yüksek bir grafik söz konusuyken adresi festivaller olan filmlerin üretimi çoğaldı, dünya festivallerinde ödüller alındı. Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes’da, Semih Kaplanoğlu’nun Berlin’de, Mahmut Fazıl Coşkun’un Venedik’te ödüller alması sinemamızın dünyada belli bir yere geldiğini gösteriyor (ismi geçen 3 festival dünyanın en önemli 3 sinema festivali olarak görülüyor).

Yerli gişe filmlerimiz de milyonlarca kişi tarafından izleniyor. Avrupa’da yerli filmlerin izlenme oranı en yüksek olan ülkeyiz. TRT’nin ortak yapımcısı olduğu yabancı filmlerin Oscar’dan Sundance’e Cannes’dan Berlin’e ödül alması da hatırı sayılır başarı. Fekat bazı göstergeler sinemamızın bilinirlik sorunu olduğunu gösteriyor. Bunun yanı sıra örnek olarak sunacağım, ismini vereceğim ve vermeyeceğim bazı sinemacıların açıklamaları ise belli bir yaştan sonra film izleme ile olan bağın koptuğunu gösteriyor.

TÜRK FİLMİ İZLEMEMİŞ SİNEMACI OLUR MU?

  • Geçtiğimiz hafta Hollywood’un önemli isimlerinden Robert De Niro Türkiye’ye geldi. Konu sinema dedğildi. Bir açılış organizasyonu için buradaydı. Biziilgilendiren kısmı ise “Türk Sineması hakkında ne biliyorsunuz” sorusu oldu. De Niro’nun cevabı düşündürücü idi. Usta oyuncu, “Türk filmi izlemedim. Hatta son dönemde film izlemiyorum. Buraya gelmeden önce birkaç Türk filmi izlemiş olmayı isterdim ancak üzgünüm, izlemedim.” dedi.

NURİ BİLGE CEYLAN’IN FOTOĞRAFINI TANIMADI!

İkinci örnek ise TRT 12 Punto ödüllerinde yaşandı. Ustalık sınıfı için organizasyona katılan önemli proje danışmanlarından Alvaro Vega, dosya hazırlama örneği gösterirken internete ‘Türk yönetmen’ yazdı ve Nuri Bilge Ceylan’ın fotoğrafını alarak kullandı. “Bu kişiyi tanıyan var mı” dedi. Kendisi de tanımadı. Nuri Bilge Ceylan ismini ve filmlerini bildiğinden eminim (öyledir umarım). Ancak fotoğrafını tanımadı. Herhangi biri olsa mesele değil ama sinema profesyoneli birinin Cannes’da dağıtılan bütün ödülleri almış birinin simesını bilmemesi garip geldi. Acaba Fransız, İtalyan ya da Alman olsa böyle mi olurdu?

İki örnek birbirinin aynı değil elbet. Lakin sonuçta “sinemamızın ve yaşayan en önemli ismi diyeceğimiz kişinin bilinirlik sorunu mu var”, diye bir soru aklımıza geldi.

Yakın dönemde benzer örnekleri ülkemizde de yaşadım. Özellikle belli bir yaşa gelmiş ve sinema adına önemli sözler söyleyen, üretimler yapan kişilerin film izlemediğini söylediğine şahit oldum. Hiç izlememek değil belki ama az izlemek de bir sorun. Geçtiğimiz yıl da Türkiye’ye gelen önemli bir sinemacı sadece Yılmaz Güney’in ismini verebilmişti. Benzer örnekleri çoğaltabiliriz. Bu durumda sinema sektörünün ve ülkede sinema adına aktör olan herkesin ve kurumun başını ellerinin arasına alıp düşünmesi gerekir mi?

SORULAR, SORULAR

  • Birbirine yakın sorular aklımıza düşüyor. Nuri Bilgce Ceylan’ın fotoğrafını tanımamak, yarım asırdan fazla zaman dünya sinemanın en önemli simalarından biri olduğu halde hiç Türk filmi izlememiş olmak bizim eksiğimiz mi, izlemeyen/tanımayan kişilerin mi? Simaları bir tarafa bırakırsak (ki, sinema gibi bir alanda simayı kenara koymak çok da kabul edilebilir olmamalı) hiç film izlememek, filmlerimizin De Niro ya da benzerlerine ulaşım sorunu olduğunu göstermez mi? Temel meselesi Türkiye’yi dünyaya tanıtmak olan kurumlarımız (başta Kültür ve Turizm Bakanlığı) bunun için bir şey yapmalı mıydı? Ne yapılmalı? Dünyayı sinema ile tanıyan ve anlamlandıran, yeni dönemde bunu dijital mecralardaki üretimler eliyle yapan bir izleyici kitlesi söz konusu ise sinemamızın bilinirliğini arttırmak için bir şeyler yapmak gerekmez mi? Elbette yapılan şeyler var fekat şu an olması gereken olanın misliyle fazlası değil mi?

STK’LAR NE YAPMIYOR?

Sivil Toplum Kuruluşlarının payına ne düşüyor? Daha da önemlisi ulusal ya da uluslararası STK’larımız sinemanın gücünün farkında mı? Değilse bu mesuliyeti yerine getirmemenin bir izahı var mı? Çözüm odaklı olmak gerekirse STK’lar kendi güçlerini sinemanın gücü ile birleştirip harekete geçmemeli mi? Oscar başta olmak üzere sinema organizasyonlarında Türk filmlerinin rağbet görmemesinin sebeplerinden biri de bu bilinirlik sorunu değil midir? O halde harekte geçmek için ne beklenir?

ZAMANIN RUHU VE FİLM İZLEMEME!

  • Bir de meselenin “belli yaştan sonra film izlememe” durumu var. Sinema ile kurulan ilişki, kişisel motivasyon ve yine bilinirlik/rağbet gibi unsurlar durumu anlaşılır kılsa da sinema sektöründe yer alan ya da sinema ile anılan kişilerin film izlememe durumuna gelmesi sorun değil mi? Acaba sinemamızın bir yere gelmesindeki engellerden biri de bu olabilir mi? Film izlemek, zamanın ruhunu takip etmek manasına geliyor. Film izlememenin ne demek olduğu aşikar değil mi?

İstanbul'da sinema şenliği: 12 Punto ile yaz havası