Hayat İnsan en iyi bildiği şeyi yazmalı

İnsan en iyi bildiği şeyi yazmalı

Romanları 37 dile çevrilen ödüllü yazar Peter Stamm İstanbul’daydı. Man Booker finalisti Yedi Yıl ve yeni yayımlanan romanı Uzağın Ötesinde ile sıradan hayatlara odaklanan yazar sorularımızı yanıtladı: “Normal bir insan olarak gördüklerimi yazıyorum. Çehov da böyleydi. İnsan en iyi bildiği şeyi yazmalı.”

Abone Ol Google News
Seray Şahinler Demir Yeni Şafak
İnsan en iyi bildiği şeyi yazmalı
Peter Stamm

İsviçre’nin son yıllarda en çok konuşulan yazarlarından, kitapları 37 dile çevrilen Peter Stamm 11. İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali kapsamında İstanbul’a konuk oldu.

İnsan doğasının karmaşıklığı, mutluluk ile bitmeyen imtihanımızı kadın-erkek ilişkileri penceresinden irdeleyen Stamm, sıradan öyküler etrafında okuru gezdiriyor ve içe dönük sorgulamalara imza atıyor. Dünyada büyük yankı uyandıran “Yedi Yıl” ile Türkiye’de de sıkı bir okur kitlesine sahip olan Stamm, şimdi de “Uzağın Ötesinde” romanıyla karşımızda. Yazar yine iyi bildiği sularda yüzüyor. Akıcı üslubu, özenle seçilmiş kelimeleri ile yine sıradan hayatlara, nedeninin aramayacağımız belki de sorgulamayacağımız kararlara karşı farklı bir yürüyüş yapıyor. Stamm ile buluştuk. Hem romanlarını hem yazarlığını konuştuk.

Öncelikle Yedi Yıl ile başlamak istiyorum. Romanda bir aşk üçgeni var. Davranışları hiçbir temele dayandırmıyorsunuz. İki çifti mimar olarak seçmenizin özel bir nedeni olduğunu düşünüyorum. Kendi kimliklerini ve varlıklarını inşa ediyorlar…

Evet. Kitaptaki çift, Sonya ve Alex’e hem insan hem evlilikleri çerçevesinden baktığımız zaman suni, yapay ve her şeyin görünüşüne önem veren insanlar oldukları için mimarinin ilişkilerinde iyi bir metafor olduğunu düşündüm. Bu yüzden mimariyi seçtim. Benim de mimar arkadaşlarım var. Onların evlerine gittiğimde perdeden tutun lambanın durduğu yere kadar her şeyin düşünülmüş olduğunu görüyorum. Zaman zaman da bir yapıntı oluyor tabii. Bu yapıntı kitapta kullandığım metafor için uygundu diyebilirim.

ÖNEMLİ OLAN NASIL ANLATTIĞINIZ

Yedi Yıl’daki karakterler çok büyük sözlere sahip olmayan, iddiaları çözümlemelere gidilmemiş sıradan insanlar. Onlara atfedilen belirgin özellikler yok. Sıradan insanları anlatma güdüsü ne ifade ediyor?

Ben de normal bir insanım. Gördüklerimi yazıyorum. İnsan en iyi bildiği şeyi yazmalı. Çehov da böyleydi ve günlük hayatımızdaki sıradan insanlardan bahsediyordu. Dolayısıyla ben de bildiğimi ve gördüğümü yazmayı tercih ediyorum. Böyle bir eğilim her zaman vardı ve klasik sanatta da mevcuttu. Aslında sıkıcı bir insandan ziyade bir insanı sıkıcı anlatmaktan söz edebiliriz. İnsanın nasıl olduğundan ziyade onu nasıl anlattığınız dana önemli.

Yedi Yıl evli bir çifti anlatıyor. Alexander’ın Polonyalı göçmen Iwona ile yaşadığı bir ilişki de söz konusu. Yeni romanınız Uzağın Ötesinde de benzer konular etrafında gezdiğinizi görüyoruz. Bu konuya odaklanmanızın özel bir nedeni var mı?

Her şeyin ilişkilerde bir yansıması var. Politikada, sanatta, günlük yaşamda. Yedi Yıl’daki Iwona’nın illegal bir göçmen olmasının bile burada bir önemi var. Olup biten her şeyin bir aynası gibi görebiliriz aslında ilişkileri. Sanatın her alanında olduğu gibi yazıda da insan ilişkileri ilginçtir. Sınırsız olasılık var çünkü.

  • Alain de Botton’ın “İsviçre’nin yaşayan en büyük yazarı” olarak nitelendirdiği Stamm eserlerinin tümü ve kurgudaki başarıları nedeniyle 2013’te Man Booker International Ödülü adayları arasında kısa listedeydi ve 2014’te prestijli Friedrich Hölderlin Ödülü’ne layık görüldü.
  • Alpler’e doğru arayış vakti
  • Peter Stamm’in geçen ay Levent Tayla’nın çevirisiyle Türkçe’de yayımlanan yeni romanı “Uzağın Ötesinde” yine evli bir çiftin hikayesine odaklanıyor. Nebula’dan çıkan romanda mutlu bir evlilikleri ve iki çocukları olan Thomas ve Astrid’in yaşamı, Thomas’ın bir gün nedensiz yere gözden kayboluşu ile evriliyor. Thomas, yaşamını, ailesini, arkadaşlarını ve işini ardında bırakarak kırlara, Alpler’e, yaklaşan kışa doğru yürümeye başlıyor.


3 yaşında çalmaya başladığı piyanoyla 4 yaşında ödül aldı