Dilin afetlerinden sakının: Ya hayır konuş ya da sus!

İnsanın ebedi saadet veya felâketine sebep olan iman ve küfür dilin ikrarıyla sabit olur. Dil, sonsuz hayra da sonsuz şerre de vesile olabilir. Hadis-i şerif: Kim, Allah’a (cc) ve âhiret gününe inanıyorsa ya hayır konuşsun ya da sussun!

Zeynep Betül Erhun Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM

Muaz bin Cebel -radıyallâhu anh- anlatıyor: “Bir gün, ‘yâ Rasûlallah! Konuştuğumuz her şey amel defterimize yazılacak mı? Onlardan hesaba çekilecek miyiz?’ diye sordum. Rasûlullâh, “Anan sana ağlasın! Şunu iyi bil ki, insanları burunları üzere cehenneme düşüren şey, onların dillerinin söylediği kötü sözlerdir. Sen, sustuğun sürece dilinin afetinden kurtulursun. Konuştuğun zaman senin için ya ecir yazılır ya da günah yazılır’ buyurdu.”

(Taberânî, Mecmau’z-Zevâid)

Başımıza gelen nice sıkıntının, aksiliğin, hastalığın ve yalnızlığın dilimizden kaynaklı olabileceğini hiç düşündünüz mü? Farkında olarak ya da olmayarak söylediğimiz nice sözün kalbimizi, ruhumuzu ve dünyamızı karartabileceğini?

HAYRA DA ŞERRE DE GÖTÜRÜR

Büyük İslam alimlerimizden İmamı Gazali buyuruyor ki: “Dil, Allah Teâla’nın yarattığı sanat harikalarındandır. Çünkü o, hacmi itibarıyla küçük olmasına rağmen, işleri itibarıyla vücudun diğer bütün organlarından daha büyüktür. Diğer organların iş alanları sınırlıdır. Örneğin göz, sadece renk ve şekilleri görür; kulak sadece sesleri duyar; el yalnızca maddeye temas eder. Dil ise, maddi ve mânevi bütün varlıklarla, ilim, tasavvur ve hayal alanlarına giren tüm şeylerle ilgilenebilir. O, bunları doğru veya yanlış bir şekilde, kabul veya ret tarzında seslendirebilir. İnsanın ebedi saadet veya felaketine sebep olan iman ve küfür de dilin ikrarıyla sabit olurlar. Bu özelliğinden dolayı, dil sonsuz hayra da sonsuz şerre de vesile olabilir.”

Peki dili kalpten koparıp bir afet haline getiren şeyler nelerdir?

1- YALAN

Yalan, kişinin, gerçeği gizleyip, bildiğinin aksini söylemesi; hakkında bilgi sahibi olmadığı bir konuda kesin biliyormuş gibi konuşmasıdır. Allah, Kur’an’da insanlara sözün en güzelini ve doğrusunu söylemelerini emrederken kötü sözlerden de uzak durulmasını emretmiştir. Yalanın fıtratla bağdaşmayan ve İslam’ın özüne aykırı bulunan bir davranış ve büyük bir günah olduğunu ve Müslümanda asla bulunmaması gerektiğini Peygamber Efendimiz de sık sık hatırlatır:

Bir gün Peygamberimize sorulmuş: “Mümin korkak olur mu?” Peygamberimiz cevap vermiş: “Olabilir.” “Mümin cimri olur mu?” diye sorulunca, Peygamberimiz: “Olabilir” buyurmuş. “Mümin yalancı olur mu?” denilince, Peygamberimiz: “Hayır, olamaz” buyurmuştur. Yalan, Hz. Peygamberin ifadesiyle münafıklık alametlerinden birisidir.

2 - YALAN ŞAHİTLİK

Yalancı şahitlik, İnsan huzurunu bozup, hakkını zayi eden, toplumları ifsat edip kötülüklere kapı açan ve adaletin yıkılmasına sebep olan kötü bir durumdur. İçinde hem yalan hem de iftira boyutu vardır. Furkan suresinde: “(O kullar), yalan yere şahitlik etmezler, boş sözlerle karşılaştıklarında vakar ile (oradan) geçip giderler” buyrulur.”

3 – GIYBET – KOĞUCULUK

Resulullah buyurdu ki: “Gıybetin ne olduğunu biliyor musunuz?” “Allah ve Resûlü daha iyi bilir!” dediler. Bunun üzerine: “Birinizin, kardeşini hoşlanmayacağı şeyle anmasıdır!” dedi. Orada bulunan bir adam: “Ya benim söylediğim onda varsa, (Bu da mı gıybettir?)” dedi. Aleyhissalatu vesselam: “Eğer söylediğin onda varsa gıybetini yapmış oldun. Eğer söylediğin onda yoksa bir de bühtanda (iftirada) bulundun demektir.” (Müslim, Birr, 70)

Konu ne olursa olsun, bir Müslümanın gıyabında konuşulan şey onun hoşuna gitmezse o gıybetten sayılır. Uzak durmak gerekir.

Koğuculuk ise söz taşımaktır. Birinden duyduğu sözü diğerine aktarmak anlamına gelen koğuculuk, insanların arasının açılmasına ve toplumda huzurun bozulmasına sebep olan kötü huylardan biridir. İki kişi arasında götürülen söz doğru olsa dahi araların bozulmasına sebep olduğu için nemmamlık olarak kabul edilir. Hz. Peygamber bir hadiste şöyle buyurur: “Nemmâm (söz taşıyan cezalarını çekmeden ya da affedilmedikçe) cennete girmeyecektir.” (Müslim, İman 169)

4 - KÜFÜR, HAKARET, ALAY

İnsanın başkalarının onur ve haysiyetini zedeleyecek ifadelerde bulunması yasaklanmıştır. Küfür gibi, alay gibi, hakaret gibi kötü ve çirkin söz ve ifadeler kâmil bir müminin hayatında olmamalıdır. Bunların açıkça söylenmesini yüce Rabbimiz yasaklamıştır.

5 - ZAN, BOŞ SÖZLER

Zan, sanma, sezme, şüphe ve kesin olmayan bilgi anlamlarına gelir. Sebepsiz yere birini suçlamak, delilsiz olarak birinin herhangi bir kötü iş yaptığını sanmaktır. Hucurat suresinde, “Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır” buyrulur. Peygamber Efendimiz de, “Zandan sakının. Çünkü zan, sözlerin en yalanıdır” buyurmuştur.

Boş söz ve lakırdı, malayani cinsinden olan konuşmalardır. Hiçbir hedef gözetilmeyen, maksadı bulunmayan, vakit geçirmek için yapılan konuşmalardır. Oysa müminin malayani ile geçirecek zamanı yoktur. İnsan için önemli olan zamanı değersiz konuşmalarla israf etmemektir. Müminun suresinde; “Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler” buyrulmuştur.

EMANETE DİKKAT EDİLMELİ

Toplumun en önemli kültür aracı dildir ve Allah’ın insanlara verdiği en önemli organlardan ve en büyük emanetlerden biridir. Bu emaneti iyi değerlendirmek gerekir. Aksi bizler için bir felaket olur. Dilin bozukluğu kalbin bozulmasına, kalbin bozulması ise imanın zayıflamasına sebep olur. Dilin afetlerinden sakınmak gerekir. Zira dile ait afetler insanlar arasındaki sevgi ve saygıyı yok edip insanları ve insanlığı itibarsızlaştırır. Dilin afetlerinin süreklilik arz etmesi durumunda insanın iradesi zayıflar ve kötülükleri, işlediği dil kusurlarını meşru görmeye başlar ve Allah muhafaza imanının gitmesine sebep olabilir. Son söz iki cihan güneşi Hz. Nebî’den (s.a.v) gelsin: “Allah’a ve âhiret gününe inanan, ya hayır söylesin ya da sussun.” (Buhârî, Edeb - 31)

Afetlerin büyüğü dilin afetleridir