Tevekkül tembellik değildir

Doç. Mustafa Ünverdi: Tevekkül, Allah’a güvenerek işe başlamak ve neticeyi Allah’tan beklemektir. Tevekkülü tembellik ve ihmalkârlık olarak telâkki etmek büyük hatadır. Falcıya, medyuma, cinciye başvurmak, iman ve tevekkül eksikliğine işaret edebilir.

Zeynep Betül Erhun Yeni Şafak
Arşiv

Müminde bulunması gereken en önemli hasletlerden biridir tevekkül. Tevekkül, elimizden gelen gayreti gösterdikten sonra sonucu Allah Teâlâ’ya havale etmektir. Tevekkülü nasıl anlamamız gerektiğini, ölçüsünün ne olduğunu Gaziantep Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Doç.Dr. Mustafa Ünverdi Hoca ile konuştuk.

- Hocam öncelikle tevekkülün tanımı ile başlayalım, tevekkül nedir, nasıl anlaşılmalıdır?

Tevekkül, dini bir terim olarak kişinin Allah’a güvenip dayanmasıdır. İmam Mâtürîdî’nin tarifiyle tevekkül: “Darlıkta ve bollukta, yoklukta ve varlıkta her daim işlerin sonucunu Allah’a bırakmak ve bu konuda O’nun en iyisine karar vereceğine güvenmektir.” Yaşama dair tüm çabalar niyet, azim, gayret ve tevekküle muhtaçtır. İnsanın Yüce Yaratıcıya dayanıp güvenmesi Allah’ın “el-Vekil” ismiyle somutlaşır. Bu isim tevekkül kelimesiyle aynı kökten gelmektedir. Anlamı ise “canlılar âleminde hayatın devamı için kendisine dayanılıp güvenilen ve bu konuda en yetkin olan varlık” demektir. Allah’ın canlılara yardımı “İlahî inâyet” olarak adlandırılır. O inâyet sayesinde canlılar rızıklarını elde eder ve hayatta kalırlar. Tevekkül insanın ilahi inâyete inancıdır. Aynı zamanda insanın acziyetine karşın ilahi kudretin büyüklüğüne imanın tezahürüdür.

- İslam ahlakında tevekkül bilinci ne demektir?

Tevekkül bilinci hayatın her anını Allah’ın sonsuz kudretine güvenle yaşamak ve ümitvar olmaktır. Tevekkül bilinci sorumlu bir varlık olarak tedbiri elden bırakmamak ve işi yoluna koymak için uğraştıktan sonra akıbeti Allah’a havale etmektir. Tevekkülü tembellik ve ihmalkarlık olarak telakki etmek büyük hatadır. Bu anlayışta olanları Hz. Peygamber, “sizler topluma yüksünüz” şeklinde uyarmıştır. Tevekkül, Allah’a güvenerek işe başlamak ve neticeyi almak için kula kulluk etmemek, sonucu Allah’tan beklemektir.

Tevekkül kader inancıyla birliktedir. Çünkü tevekkül ilahi takdire razı olmaktır. Niyetlenip azmederek kararlı bir şekilde işi yapmak ve gereğini yerine getirerek sonucunu Allah’a havale etmektir. Neticede ilahi takdire razı olmak, şikâyet edip durmamaktır. Böyle bir tevekkül ve kader inancı, bir yandan stres ve depresyondan korunmak, diğer yandan hayatı Allah inancıyla birlikte okumaktır.

- Kur’an ve sünnette tevekkül nasıl tarif edilmiştir?

Kur’an sıklıkla müminleri tevekküle davet eder. Tevekkül iman ile beraberdir. Allah’a dayanıp güvenmek güçlü bir imanın eseridir. Kur’an’da Âl-i İmrân 159. ayeti tevekkül ahlakının özeti niteliğindedir. Bu ayet, bir işte başarılı olmanın yolunu gösterir: Doğru yöntem, gayret, istişare, kararlılık ve tevekkül: “… Bir işe karar verdiğin zaman artık Allah’a tevekkül et.”

Tevekkül tabiatta yasaların Allah’ın irade, kudret ve himayesi ile işlediğine inanmak ve Allah’ın insana merhameti ve yardımına güvenmektir. Bu nedenle Şuayb (as) kavmine “Ben elimden geldiğince sizi düzeltmek istiyorum. Bunu başarabilmem ise ancak Allah’ın yardımıyla mümkündür. Ben yalnız O’na dayanıp güvenen ve yalnız O’na yönelen biriyim” demişti. Kur’an’ın tevekküle çağrısını, hem insanın acizliğine vurgu, hem de tabiatta ilahi kudrete işaret şeklinde okuyabiliriz. İnsan her şeyi kendi başına başaramaz, bu nedenle Rabbine dayanıp güvenmelidir. Allah’a fiilî tevekkül tabiattaki yasalara uygun hareket etmek; kavlî ve kalbî tevekkül ise Allah’ın inayetine dayanıp güvenmektir.

Öte yandan Hz. Peygamber müminlere işlerinde tevekkül etmelerini öğütlemiştir. Kim bir iş için evinden çıktığında “Bismillâh, Allah’a inandım, O’na dayandım, O’na tevekkül ettim; güç ve kuvvet yalnız O’nundur” derse, Allah onu en hayırlı şekilde rızıklandırır ve kötülüklerden korur. Ancak Hz. Peygamber’in tevekkülü tavsiye eden hadislerini şu rivayetle birlikte okumalıdır: Bir sahâbi “Devemi bağladıktan sonra mı tevekkül edeyim yoksa bağlamadan mı?” diye sorunca, Resûlüllah (as) şöyle cevap verdi: “Önce bağla, sonra tevekkül et.” Başka bir rivayete göre Sakif’ten gelen bir heyet içerisinde cüzzamlı bir adam vardı. Allah Resulü herkesle biatlaştıktan sonra sıra cüzzamlıya gelince ‘Biz senin biatını kabul ettik, sen evine geri dön’ demiştir. Bu da Hz. Peygamberin tevekkülle tedbiri ayırmadığına işaret eder.

Zor zamanlarda bile yalnız Allah’tan yardım istenmeli

  • - Tevekkül konusunda ölçümüz ne olmalıdır?
  • Tevekkül kadere iman ile beraberdir. Kadere iman ise her şeyi yaratan ve yönetenin Allah olduğuna ve insanın bu âlemde sorumlulukları olan bir varlık olduğuna inanmaktır. Bazı insanlarda bu inanç zayıf olabilir. Özellikle zor durumda kaldığında falcı, medyum, cinci gibi dinin sıhhatli kabul etmediği yöntem ve mercilere başvurmak, iman ve tevekkül eksikliğine işaret edebilir. Böylesi zor zamanlarda bile kararlı bir şekilde hareket etmek ve yalnızca Allah’tan yardım istemek iman ve tevekkül ahlakının özüdür.

Kadercilik değildir

Tevekkülde aşırıya kaçıp hiç gayret göstermeyenler için neler söylersiniz?

Kader inancıyla tevekkül birleştiğinde tedbirsizlik akla gelmemelidir. Tevekkül kadercilik değildir. Aksi takdirde atâlet ve tedbirsizlik ortaya çıkar. Hâlbuki tevekkül bir iman ahlakı olduğuna göre böylesi yanlışlıklara sebep olamaz. Tedbirsizlik, durgunluk, gerilik veya tembellik tevekkül değildir. “Biz mütevekkiliz” diyerek boş gezenlere halife Hz. Ömer’in meşhur tepkisi; “Hayır, siz mütevekkil değil, müteekkilsiniz (yiyici). Yalancısınız, tohumu yere atıp sonra tevekkül edene mütevekkil denilir” şeklinde olmuştur. Doğrusu kadere iman insana sorumluluk bilinci ve ilahi iradeye teslimiyeti getirir. Böylece kadere iman, insanı harekete geçiren bir güç ve musîbet karşısında teselli iken, tevekkül ise buna eklenen bir güven ve huzur aracıdır.

Baba, eş, devlet adamı olarak Peygamberimizi örnek alalım

Salgında dua ve şükür arttı