6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunundaki amaçlar ile sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerezler kullanılmaktadır. Detaylı bilgi için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.


Bugün, 27 Mayıs 1960 darbesinin 60’ıncı yılı.
Bugün biz de, Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan ile birlikte, Adnan Menderes’in 17 Eylül 1961’de idam edildiği yere, Yassıada’ya gidiyoruz.
27 Mayıs’ı bugüne taşımaya çalışanlara inat oradayız.
59 yıl önce işledikleri cinayetleri bugün tekrarlamak isteyenlere karşı oradayız.
60 yıl önce “Türkiye’yi durduran”ların bugün, “üçüncü kez durdurmak” istemesine karşı oradayız.
Bizi tarih yetimi, coğrafya yetimi yapanlara inat..
Büyük Türkiye idealini sabote edip milletimizi Anadolu’ya sıkıştırıp orada aciz, zavallı, mahkûm ve mazlum bir halde tutmak isteyenlere karşı oradayız.
Selçuklu, Osmanlı, Türkiye sürekliliğini devam ettirmek için, tarih ve coğrafya inşa eden siyasi genetiğin güç kazanması için, yüz yıl sonra yeniden dönüşün engellenememesi için oradayız.
Bizi tarih yetimi, coğrafya yetimi bırakanlara, onların içerideki uzantılarına karşı oradayız.
Hiçbir yabancı güçle, bir yabancı hesapla kirlenmemiş vatanınhas evlatları..
Sadece orada değil; Anadolu’nun her karış toprağında, coğrafyanın her köşesinde, mücadelenin her safhasında, kavganın her cephesinde, dayanışmanın en merkezindeyiz.
Aklımızla, hafızamızla, ruhumuzla, gönlümüzle biz buradayız.
Vatanın has evlatlarıyız: Hiçbir yabancı güçle, hiçbir yabancı hesapla, hiçbir Türkiye karşıtı oluşumla kirlenmemiş, kişisel hesaplarını Türkiye’nin üstüne çıkarmamış, yüzyıllardır devam eden şehadet neslinin devamıyız.
Osmanlı, tarihin en büyük Haçlı saldırısıile yıkıldı. Bugün de devam ediyor.
Bizans’tan Haçlılara, yirminci yüzyılın vesayetçilerinden, bunu yeniden inşa etmeye çalışanlara kadar, bütün işgalci hesaplara karşı buradayız.
Osmanlı’nın dağıtılması, tarihin en büyük Haçlı saldırısıdır. Bugün Türkiye’yi durdurma planları da aynı hesabın 21. yüzyıla taşınmasıdır.
İşte biz; bu büyük cepheye, onların içeride oluşturdukları yapılara, bunun coğrafyadaki taraftarlarına karşı İstiklal mücadelesinden çok daha yaygın bir mücadele veriyoruz.
15 Temmuz 2016’da kırmak istedikleri şey bu mücadeleydi, bu dirençti.
Bu yüzden; bugün Libya’dan Suriye’ye, Orta Afrika’dan Güney Asya’ya uzanan Türkiye etkisi, bu mücadelenin cepheleridir. 1. Dünya Savaşı’nın, Osmanlı’yı dağıtmanın hesaplaşmasıdır. Coğrafyada yeni bir diriliş dalgasıdır.
27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat, 15 Temmuz…Hepsi bir dış müdahaledir.
Artık bir Demokrasi Adası olarak yeniden dizayn edilen, uluslararası kongre ve zirveler için hazırlanan Yassıada, bugüne kadar “iç işgal” sembolüydü. Bugünden sonra demokrasinin, barışın, dayanışmanın, “bir daha asla” düşüncesinin sembolü olacak.
Yakın tarihimizde yaşananlar, darbeler, müdahaleler sadece Türkiye “iç iktidar kavgaları”na sıkıştırılamaz. Her darbe bir dış müdahaledir.
Menderes ve arkadaşlarını idam ettiren 27 Mayıs darbesi, 12 Eylül darbesi, 28 Şubat müdahalesi, 15 Temmuz saldırısı.. Hepsi bir dış müdahaleydi. Hepsi Türkiye’yi kontrol altında tutma, vesayet altında tutma müdahaleleriydi.
İsrail’e tekmil veren generalden ‘Menderes’in akıbeti’ diyenlere!
28 Şubat döneminde İsrail’e tekmil veren generaller gördük.
Gezi olaylarında İstanbul sokaklarında terör yöneten Batılı istihbarat elemanları gördük.
15 Temmuz’da Meclis’imizi, insanlarımızı bombalayan vatan hainlerinin ABD istihbaratı tarafından nasıl yönetildiğini gördük.
Bu ülkenin Cumhurbaşkanı’nı kaçırıp öldürmek isteyenlerin kimlerden emir aldıklarını gördük.
Şimdilerde yeniden 27 Mayıs diyenleri, Menderes hatırlatması yapanları görüyoruz. Onların da kimlerden talimat aldıklarını görüyoruz.
Türkiye’yi ‘üçüncü kez’ durduramayacaksınız!
Türkiye’yi ilkin Menderes’i idam ederek durdurdular.
Özal’ın ölümüyle ikinci kez durdurdular.
15 Temmuz’da, Erdoğan’ı devirerek üçüncü kez durdurmaya çalıştılar. Başaramadılar, yeniden denemek istiyorlar.
1071 Malazgirt’ten beri coğrafyanın her köşesinde, Türkiye’nin her karış toprağında, Ankara’da, çarpışa çarpışa, mücadele ede ede, direne direne bugünlere geldik.
İşte şimdi, bir imparatorluğu tarihe gömenler, bir kez daha “Türkiye’yi durdurmaya” çalışıyorlar. Yine coğrafyanın her köşesinden vuruyorlar, yine içeriden, Ankara’dan vuruyorlar.
“Türkiye Ekseni” bu: Korkaklarla yiğitlerin, vatanseverle ihanetin…
Batı başkentlerinden, Ortadoğu bağnaz rejimlerinden, içeride sistemin içinden, CHP ve terör örgütleri üzerinden vurmaya çalışıyorlar.
1. Dünya Savaşı’nda Osmanlı’yı yok edenler, bölgemizdeki ortaklarıyla cepheler kuranlar bugün yine dışarıdan vuruyor, bölgemizden ortaklar buluyor, içeride cepheler kuruyor.
Hesap aynı, yöntem aynı, amaç aynı. Yerli olanla olmayanın, vatanseverle vatan hainlerinin, özgür Türkiye isteyenlerle vesayetçi kadroların, korkaklarla yiğitlerin mücadelesi bu.
Bir “Türkiye Ekseni” direnişi bu.
İnönü’cü, cuntacı damar, terörle ortaklık yapıyor..
CHP bugüne kadar asla Atatürkçü değil, bir İnönü’cü, cuntacı damardı. Bugünlerde bunu bir adım ileri götürdü. Artık terör örgütleri ile ortak hareket ediyor.
15 Temmuz’da FETÖ ile dayanışma içine girdi. Şimdi PKK ile ortak çalışıyor. DHKP-C gibi terör örgütleri zaten CHP’nin içinde.
Askerlerimiz, vatan evlatlarımız, Anadolu çocukları coğrafyanın her yerinde, Anadolu’nun her köşesinde şehit oldu. Siyasi öncüler, Türkiye’yi yüceltmeye çalışanlar ise, bir başka şehitler halkasını oluşturuyor.
Menderes ve arkadaşları idam edildi, Turgut Özal’ın, Alparslan Türkeş’in, Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümleriyle ilgili derin sorular hâlâ cevap bulmadı. Siyasi tarihimiz cinayetlerle, suikastlarla, idamlarla dolu.
İşte bu hesap, hiçbir zaman bir iç iktidar kavgasıyla sınırlı değildi.
Dünya, bir küresel gücün yükselişine tanık oluyor. Siz de öğreneceksiniz…
CHP’nin, FETÖ’nün, PKK’nın, onlarla birlikte hareket eden terör örgütlerinin, Erdoğan’ı yok etme planları Batı başkentlerinde pişirilip onlar üzerinden servis ediliyor.
Ama onların tanıdığı, bildiği Türkiye yok artık. Umutları yine suya düşecek. Çünkü bu ülke, artık onların patronlarıyla hesaplaşıyor, birçoğundan çok daha güçlü.
Tarih değişti. Kaybettiler. Yanlış sayfada kaldılar.
Bu ülke bir daha 27 Mayıs yaşamayacak.
Bir daha 15 Temmuz yaşamayacak.
Bir daha vesayet altına alınamayacak.
Çünkü bir küresel gücün yükselişine tanık oluyor dünya.
Siz de öğreneceksiniz…






Biri “Anayasa gayri meşrudur” diye söze başlıyor… Yadırganmıyor. Bir diğeri, “Erken seçim ve ya bir başka şey ile gidecekler” diyor. Yadırganmıyor. Bir diğeri merhum Menderes ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı benzeştirip “Makus kaderden kaçış yok” diye “darağacı” imasında bulunuyor. Yadırganmıyor.
Sonra da “Türkiye’de birileri hala darbeden medet umuyor” diye tepki gösterenlere, “Nereden çıkartıyorsunuz. Gündem bu mu ki gündemi değiştiriyorsunuz” gibi cümlelerle perdeleme yapıyorlar.
Yok öyle yağma!
Menderes’i kurduğunuz cuntanın sırtına binerek darağacına gönderdiniz. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını darağacına gönderen cuntaya başbakan verdiniz.
28 Şubat post modern darbesinin “silahsız güçler”i olarak hem çanak tuttunuz, hem en büyük savunucusu ve destekçisi oldunuz.
17/25 Aralık’ta FETÖ’nün yargısal darbe girişiminin “sözcü”lüğüne soyundunuz.
15 Temmuz darbe ve iç işgal girişimini akamete uğratan bu milletin zaferini “tiyatro”, “kontrollü darbe”, “karşı darbe” söylemleriyle boşa çıkartmaya kalkıştınız.
Şimdi de birilerinin kulaklarınıza verdiği sufleyle konuşuyorsunuz.
Çünkü siz laf ishalisiniz. Ağzınızda bakla ıslanmıyor. Tutamıyorsunuz kendinizi.
Birileri gelip “sıkın dişinizi az kaldı” diye sufle verdikçe siz öne atılıp o sufleden aldığınız cesaretle “darbe” imasında bulunuyorsunuz.
Şunu bir yere not edin: Bu kez 15 Temmuz gibi olmaz. O gece, ellerinden silahı altlarından pantolonları alınıp yargıya teslim edilen FETÖ’cü alçakların akıbetini mumla ararsınız.
Demedi demeyin.
Koronavirüs ile birlikte bir kötü haslet de üzerimize sirayet etmesin sakın
- Koronavirüs pandemisinde ikinci aşamaya geçtik dünyadaki belli başlı ülkelerle birlikte. Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dilinden “yeni normalleşme” başlığı ile konu izah edildi.
- “Yeni normalleşme”nin içindeki sanırım büyük şehirlerdeki seyahat kısıtlamasının devamı, hafta sonu sokağa çıkma kısıtlamasının devam edecek olması… Ya da hala her gün ortalama 2 bin insanımızın koronavirüse yakalandığı, 100’e yakın insanımızın hayatını kaybettiği gerçeğinin anlatıldığı kısımlar gözardı ediliyor.
- Zira, hemen seyahat kısıtlaması kaldırılan Antalya ve Muğla sayfiyelerine akın edildi… Çarşı pazarda fiziki mesafe hiçe sayıldı… Toplu taşım araçlarında mesafeye riayet edilmiyor. Bu davranış biçimlerinin “yeni normalleşme” kavramının anlaşılmağı anlamına geldiğini düşünüyorum.
- Berberlerin, kuaförlerin, lokanta, cafe gibi yerlerin açılacak olması… Ya da AVM’lerin açılacak olmasının ön şartları var biliyorsunuz.
- Yayınlanan genelgelerle hepsine “yeni normalleşme” normları getirildi.
- Maksat da belli: Bazıları 3 aydır bazıları 2 aydır siftah yapamayan reel sektörün, küçük esnafın bir nebze nefes almasının önü açılıyor.
- Yine ha keza 65 ve 20 yaş altı insanlarımız için getirilen sokağa çıkma yasağı ile ilgili gevşetme de o insanlarımızın beden ve ruh sağlığı için.
- Sanki AVM’lerin açılması, iş yerlerinin kademeli açılması hayatın tam manasıyla normalleşmesi. Yok öyle bir şey.
- Burada milletin bir kesimi var ki vurdum duymazlıkta sınır tanımıyor. Ne sokakta yürürken, ne toplu taşım kullanırken, ne alışverişte ne de gündelik hayatında.
- İşte bu yüzden 11 Mayıs’tan sonra başlayacak “yeni normalleşme” sürecinde genelgelerle tespit edilmiş “düzen”i muhafaza etmek için hepimize büyük görevler düşüyor.
- Eğitimden spora bir çok alanda “yeni normalleşme” süreçleri için de düğmeye basıldı.
- Burada üzerimize sirayet etmeye başlayan kötü bir davranış biçiminden söz etmek istiyorum. Nedense milletimiz “hazıra konmayı” pek sever oldu. Dünyadaki uygulamalarını bilmeden, görmeden her şeyi elinin altına istiyor.
- Sağlıkta bu yapıldı. Pandemi sürecinde Vefa Destek Gruplarıyla, sivil toplum örgütleriyle de olağan üstü işler yapıldı. Devlet her kesime ulaşmanın çabası içine girdi.
- Buraya kadar her şey güzel. Ama görüyorum ki mesela üniversiteye giriş sınavının tarihiyle ilgili alınan karar sonrası bir takım çevreler istismar yolunu tercih etti.
- İnanın mesela YÖK Başkanı çıkıp, “Bu yıl sınav olmayacak, müracaat eden herkes lise bitirme notuna göre bir yüksek öğrenim programına kayıt yaptırabilecek” açıklaması yapsın diye bekleyenler var.
- Bu nasıl bir anlayıştır diye düşünmeden edemiyor insan.
- Bir kesim var ki her şey ellerine tutuşturulsun, rahatlarından, konforlarından hiç bir şey eksilmesin istiyor.
- Bu kötü haslet milletimize iyiden iyiye sirayet ediyor; maalesef.
- Bu millet her şeyin en iyisine layık bunda bir beis yok. Ama içimizdeki bazıları emeksiz nimetin peşinde; ne yazık ki!
- Yanılıyor muyum?