6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunundaki amaçlar ile sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerezler kullanılmaktadır. Detaylı bilgi için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.





Demokrasi, salt sandık değil. Sandıkta halk sadece kimi seçeceğini beyan eder. Ancak seçilenlerin de demokrasinin hukuk devleti, insan hakları, ifade özgürlüğü ve muhalefet etme serbestliği gibi ilkelerine uyması gerekir.
Video: Demokrasi, HDP ve kayyumlar meselesi
Yoksa demokrasi sadece sandıktan çıkan çoğunluk oyla, istediği gibi hareket etme manasına gelmez. Demokrasi sadece halk iradesi de değil. Ancak “zahirci/lafızcı” zihinler, demokrasiyi bununla sınırlı görür. Halk iradesi ile beraber normlar da buna eşlik etmeli. Sadece halk iradesini mutlaklaştıran ve bunu da seçime indirgeyen siyasetler popülizm yaparlar. Türkiye’de çoğunlukla sağ siyasette bunu görürüz. Halkın iradesini dışlayan ve sadece prensiplerle yetinerek demokrasinin normatif yönüne bakanlar ise elitistlerdir.
Beyaz Türkler, her zaman “sandık her şey değildir” diye bağırırlar. Bununla devlete mutlak bir anlam atfederler. Ya da batıdan normlar halinde aktarılan siyasal ilkelere göre yönetmeyi yüceltirler. Nitekim Gezi Olaylarında iktidarı popülizmle suçladılar ve sandığın tek başına önemli olmadığını söylediler. CHP, HDP ve diğer muhalefet bu söylemi dillendirdi.
Şimdi ilginç bir biçimde aynı siyasal hatta yer alanlar, bu defa “sandık her şeydir” diyorlar. HDP’nin görevden alınan başkanlarına karşı bu tez ileri sürülüyor. Seçim ile sınırlandırılan bir demokrasi yaklaşımını gerekçe yapıyorlar. Halkın iradesi yok sayılıyor deniyor. Oysa demokrasi ne sadece sandık, ne sadece halkın iradesi ne de sadece oy vermekten ibaret. HDP, demokrasiyi hem popülizm hem de gizli ajandasına bir araç olarak kullanıyor. Oysa halkın seçtiği HDP’li başkanlar, demokratik normlara da uymak zorundalar. Uymadıkları zaman karşılarında kanunları bulurlar. Terör propagandasını yapmak, teröre eleman kaydırmak, kültür faaliyeti adı altında terörü meşrulaştırıcı söylemler üretmek, teröristlerin cenaze namazlarında belediye araçlarını terör bayrağı ile donatmak, terörle işbirliği içinde olmak… Onlarca suçtan soruşturma geçiren başkanlar bunlar. Demokrasinin haklarından yararlanan, ancak demokratik mesuliyeti es geçen davranışlar içinde bulunuyorlar.
HDP ve onun geleneğinde yer alan bütün partiler, bir türlü demokrasi eğitiminde sınıftan geçemiyorlar. Demokrasi onlara kapı açıyor ve demokratik ehliyete sahip olma imkanlarını sunuyor. Ancak bu siyasal çevre demokrasi ile tek yönlü ilişki kurarak hareket etmede ısrar ediyor. Dediğim gibi sadece demokratik hakları kullanıyorlar. Demokrasinin şiddete karşı sıfır tolerans ilkesiyle bir türlü uyumlu hale gelemiyorlar. Dünyanın bütün demokrasilerinde şiddete karşı sıfır tolerans vardır. İspanyadaki ETA için de bu böyle, Britanya’daki İrlanda için de. Silahlı hareketlerle ilişkili olan parti çalışmalarına ve kişilere müdahale edilir.
Türkiye demokrasi geleneğimizde İslamcılar en muhalif siyasetten yükseldiler. Demokrasi ile çalıştılar ve ona alıştılar. Ona uyumlu hale geldiler. MNP, RP ve oradan Ak Parti’nin doğuşu bunun hikayesi. Ancak aynı başarıyı HDP geleneğinde yer alan partiler gösteremiyor. Onlar demokrasiye alışamıyorlar. Demokrasiyi salt seçime indirgiyorlar. Normatif boyutlarını es geçiyorlar. Bunun sonucunda da Türk demokrasisi onları kabul etmiyor. Etnikçi, bölgeci ve parçalayıcı bir siyasal kimliğin dar sınırlarını aşamıyorlar. PKK gibi silahlı bir terör örgütüyle mesafelerini netleştiremiyorlar. Hatta onu bir parti olarak kabul ediyorlar. Arka bahçe görüyorlar. Demokrasi ile şiddet arasında ürettikleri belirsizlik, yakınlık ve hatta kimi kez beraberlikler ciddi sorunlara yol açıyor. Bir defa, Kürtlerin demokrasiyle uyumlu bir biçimde sorunlarını temsil etme ve çözme arayışlarını sabote etmiş oluyorlar. İkincisi, her zaman çatışmacı bir siyasetin üzerinde duruyorlar. Üçüncü olarak Türk ve Kürt kutuplaşmasını derinleştiriyorlar. Toplumsal yapımızın en tehdit edici fay hattını canlı tutuyorlar ve de hareket geçiriyorlar.
Demokratik yönetimler elbette atananlarla yürümez. Zaten kayyumların atanması (kanunda belirtildiği üzere) geçicidir. Öyle de olmalıdır. HDP, kendisine oyunu emanet eden insanları temsil etme sorumluluğunu duyarak hareket ederse çatışma siyasetinden uzaklaşır. Sonunda buna uygun adaylar gösterir, başkanlar terörün her bir suratı ile ilişkiye girmekten uzak durur ve yönettiği şehirlerin sorunlarını çözmeye yoğunlaşır. Aksi halde devlete ve demokrasiye karşı geliştirdiği ikircilikli tutumlarla, her zaman hem kendisini yıpratacak hem de ona oy veren insanları.


