Logo... Yazarlar...

Taha KIVANÇ


Ecevit'in sınanması (1)

B aşbakan Bülent Ecevit, CNN televizyonu muhabiri Jerold Kessell'in kendisiyle yaptığı mülâkat sırasında bir sorudan müthiş irkildi. CNN'nin Kudüs muhabiri, depremin ilk gününden beri icraatını izleyip başarısız bulduğu hükümetin başıyla karşı karşıya geldiğinde, doğrudan, "İstifa etmeyi düşünüyor musunuz?" diye soruverdi. Bülent Bey o zaman irkildi işte.

Türkiye'de en uzun süreyle politika yapan kişi Bülent Ecevit. Başından neler neler geçti? Dil bildiği için dünyayı da yakından izleme şansına sahip. Bir ara gelen dâvetlere icabet edip yurtdışına da gider ve toplantılara katılırdı. Şimdilerde, seyrek de olsa, yabancı basınla buluşuyor, televizyonlara çıkıyor. Bu bakımdan, CNN gibi ABD yönetimiyle içli dışlılığı bilinen bir televizyonun, İsrail'den gelen muhabirinin, milyonlarca kişi tarafından izleneceğini bilerek, "İstifa etmeyi düşünüyor musunuz?" diye sormasını başka bir sebebe bağlamış olabilir.

Aslında Amerikalı muhabir soruyu pattadak sormadı, önce, hem de çok nâzik ifadelerle, "Deprem sırasında kendi konumunuzu hiç düşündünüz mü?" gibi bir soru cümlesi kurdu; muhatabı soruyu başka yöne çekince, istifa sözcüğünün benzer durumlarda politikacıların yaptığı bir iş olarak geçtiği o ürkütücü cümlesini kurdu. Başbakan, kesin bir ifadeyle, "Hayır" cevabını verdi soruya ve hükümetin yaraları sarmak için kolları sıvadığından, Meclis'ten geçirilecek yasalar bulunduğundan dem vurarak istifayı gündem dışı bıraktı.

Bıraktı, ama eminim o andan itibaren, "Ne oluyor, bunlar benim başıma bir çorap mı örüyorlar?" diye düşünmeye başlamıştır. DSP liderinin tabiatında, herhalde deneyimleriyle daha da kökleşen, bir kuşkuculuk var. Siyasette yabancıların oynadığı rolle ilgili görüşleri neredeyse 'determinist' denilebilecek kadar kesin Bülent Ecevit'in...

Nereden mi biliyorum? Bu konudaki bilgimin kaynağı bizzat kendisi. Karşılıklı görüşürken bana anlatmış değil, ama bana bizzat anlatmasından daha keskin bir yönü var bu tespitimin. Türkiye'deki siyasetle, siyaset adamlarıyla Amerika arasındaki ilişkiyi araştıran bir yazı dizisine katkıda bulunmak için kendi başından geçen bir olayı yazılı olarak gazeteye ulaştırmıştı Bülent Ecevit. Sadece dört milletvekili bulunan küçük bir partinin genel başkanıyken, bir gün yeniden başbakan olabileceğini hayalinden bile geçirmediği 1991 yılında anlattıklarını bugün hatırlamak bile istemiyor olabilir; ancak arşiv her zamanki gibi unutmuyor.

Arşiv unutmuyor da, bazen elindeki malzemenin nerede olduğu arşiv sahibi tarafından unutulabiliyor. Size aktaracağım belge, belleğimde çok sıcak, en az bir kaç yerde karşıma çıktığını, kupürünü bir yerlerde sakladığımı, kitaplarda da gördüğümü hatırlayıp durdum, ama kendisine ulaşmam için yardım gerekti. Neyse, sonunda, bu alanda yürüttüğü çalışmasını sona erdirmekte olan bir dostun yönlendirmesiyle aslında hep elimin altında duran belgeye ulaştım.

Çok güzel anlatmış Bülent Ecevit Amerikalıların siyaset adamlarını nasıl sınadıklarını... Onun 1991 yılında kaleme aldığı olayın bütününü okuduğunuzda siz de bir şeyi daha iyi anlayacaksınız: Bülent Ecevit'in son bir kaç yıl içerisinde yıldızının parlamasında, unutulduğu köşeden çıkıp merkez siyasette önemli rol üstlenmesinde ve dahası başbakanlığa gelmesinde Amerika'nın rolü büyük olmalı...

Konuyu Bülent Ecevit'in kaleminden ayrıntılı biçimde aktaracağım. En sonda okuyacağınız hükmü en baştan buraya kaydedeyim: Katıldığı görüşmede Ecevit'e başbakanlık teklif edenler, bunun için gerekirse askerlerin yardımına başvurabileceklerini bildirince 'demokrat Ecevit' itiraz etmiş... Görüşmeyi yöneten kişi, Amerikalı eski general-politikacıya dönerek "Ecevit kabul etmemekte direniyor, bu durumda ne yapacaksınız?" diye sormuş. Amerikalı'nın cevabı şu: "Bizim bu gibi konularda deneyimimiz vardır. Ecevit istemese de, biz, uygun gördüğümüz bir çözümü uygulatmanın yolunu buluruz."

İyi mi?

Ecevit, Amerika'nın bizdeki siyasilerin yükselmesinde önemli bir rol oynadıklarını kendi başından geçen pazarlığı aktararak anlattıktan sonra şunu da ekliyor: "Aynı General Haig'in, 1983'te, Türkiye'deki genel seçimlerden kısa bir süre önce ülkemize gelip yaptığı temasları bilenler, kendisinin televizyon programındaki sözlerini herhalde pek yabana atamazlar..." 1991'de bunu söyleyen Bülent Ecevit'e, karşısına geçip sorma imkânı bulsaydım, "O televizyon programı ve oradaki konuşmaların çerçevesi sizin başbakanlığınıza gelişinizle irtibatlandırılabilir mi?" sorusunu bugün yöneltmeyi çok isterdim. Belki bir gün sorma fırsatı bulabilirim, kimbilir?

Sabrederek sözün burasına kadar gelenler, henüz Bülent Ecevit'in nerede, ne söylediğini öğrenememenin sıkıntısını çekmeye başlamışlardır, biliyorum. Ama, her güzel şeyin biraz yavan da olsa bir girizgâha ihtiyacı bulunuyor. Ecevit'in 1983 yılında bir televizyon programıyla Amerikalılar tarafından sınanması öyle bir günde özetlenip geçiştiriliverecek basitlikte sıradan bir olay değil. Size aktaracağım öyle bir olay ki, yakın geçmişi daha açık görmenize de yarayacak, belki önümüzdeki dönemi de bu sayede daha iyi değerlendirebileceksiniz. Az şey mi? Bu sebeple, ister istemez, yarını bekleyeceksiniz.

Beklediğinize değeceğine bahse girebilirim.
 


  29 Ağustos 1999 Pazar
Geri



Aslında Amerikalı muhabir soruyu pattadak sormadı, önce, hem de çok nâzik ifadelerle, "Deprem sırasında kendi konumunuzu hiç düşündünüz mü?" gibi bir soru cümlesi kurdu; muhatabı soruyu başka yöne çekince, istifa sözcüğünün benzer durumlarda politikacıların yaptığı bir iş olarak geçtiği o ürkütücü cümlesini kurdu. Başbakan, kesin bir ifadeyle, "Hayır" cevabını verdi soruya ve hükümetin yaraları sarmak için kolları sıvadığından, Meclis'ten geçirilecek yasalar bulunduğundan dem vurarak istifayı gündem dışı bıraktı.


 

|| ANASAYFA || GÜNDEM || POLİTİKA ||
|| EKONOMİ || DÜNYA || YAZARLAR ||
|| LİNKLER || SERBEST KÜRSÜ ||
|| YENİ ŞAFAK'a Mesaj || ABONE OL ||


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© 1998 ALL RIGHTS RESERVED