Logo... Yazarlar...

İhsan DENİZ


Siyah tutkusu

S on yıllarda, ülke yönetiminde söz sahibi olan güç odaklarında önü alınmaz bir 'sembol fobisi'nin yaygınlık kazandığına şâhitlik ediyoruz. Söz konusu psikolojik illet, özellikle 28 Şubat'tan bu yana hayli irtifa kazanarak, bir 'iç düşman' yenilenmesinin eşliğinde, giderek bu iç düşmandan korunma gayesine matuf zecrî tedbirlerin alınması kaygularına dönüşmüş bulunuyor.

Artık sembollerden, simgelerden, işaret ve renklerden (harfleri de unutmayalım) korkan/korkulan bir coğrafyada yaşıyoruz.

Hatırlayınız; bir süre, 'sarı-kırmızı-yeşil' renkleri, bölücülüğün ve bu toprakları parçalamaya yönelik niyetlerin tipik sembolü biçiminde algılanır olmuştu. Kimileri nezninde, bu üç rengin birarada bulunuşu, devletin üniter yapısına dair hasmane arzuların göstergesi olarak yorumlanıyordu. Ayrılıkçı terör hareketi örgütünün bu renkleri sahiplenmesi ve yandaşlarının bu renkleri bir bakıma bayraklaştırmasının, bu psikolojiyi beslediğini inkâr edecek değilim elbette.

Daha sonra, İstanbul Belediyesi'nin bazı semtlerde tretuvar taşlarını 'yeşil'e boyatması; bu sefer 'yeşil fobisi'ni hortlattı.

Türkiye'de, devletin savunma refleksi bağlamında, örneğin 'başörtüsü'nün 'bir irtica sembolü' olarak yorumlandığını bütün dünya biliyor. Artık 'iç düşman'lar, "başörtüsünü bir 'sembol' olarak kullananlar" (!) şeklinde özetleniyor günümüzde. Ve hepimizin bildiği insan hakları ihlâllerine kılıf hazırlanmış oluyor.

'Harf fobisi'sinin de nasıl evrim (!) geçirdiğini, benim ve Ali Günvar'ın, şiirde kullandığımız Osmanlıca kelimelere yönelik akıl almaz bir eleştiri dolayısıyla ifade etmiştim bu sütunda; hatırlayanlar olacaktır.

Görüldüğü gibi komedinin bini bi'para!.

Geçtiğimiz ay meydana gelen bir cinayet olayı, dikkatlerin tekrar 'satanizm'e yönelmesine yol açmıştı bilindiği üzere. Şeytana tapan 'satanist' gençler, ülkemizde 'inanç zaafiyeti'nin hangi boyutlarda olduğu hususunda ilginç bir veri oldu.

Ama medyanın da marifetiyle, olay, giderek bir 'sembol sorunu' hâline getirilmekte gecikmedi. İddialara göre, sanatist gençler, kılık-kıyafetlerini seçerken, 'siyah' renkli olanlarını tercih ediyorlardı. Dolayısıyla 'siyah', satanizmin bir 'sembolü' olarak görsel bir işlevi haizdi. Dahası, Led Zeppelin gibi harika bir müzik grubu, "agnostisizm" adlı bir felsefe görüşü; 'kötülüğün sembolü' olarak lânse edildi cahil güruh tarafından. Doğrusu ifrat ile tefrit arasında 'mutedil' kalmayı bir türlü beceremeyen bir toplum olmuştuk.

'Siyah fobisi'nin bir başka versiyonuna, geçen sene Bursa İlâhiyat Fakültesi'nin yöneticilerinin kimi uyarıları kulağıma geldiğimde de rastlamış ve duyduklarıma inanamamıştım. Yöneticiler, bayan öğrencileri, "siyah renkli giysi tercih etmemeleri" konusunda uyarıyorlardı. İran'a dikkat çekildiği muhakkaktı! Oysa, örneğin geçen senenin 'moda renkleri'nin en başında 'siyah' geliyordu. Pek yaman bir çelişki!

Bugünlerde, toplumsal hafızaya kazınan 'siyah fobisi' yüzünden, özellikle gençler, siyah rengin hakim olduğu giysilerden uzak durmaya çalışıyorlar. 'Siyah'a karşı giderek yoğunluk kazanan bir allerjinin ürküntüsü içindeler. Konformizmin rahatevine kapılanlar için, öyle görünüyor ki; 'siyah', satanizmin tipik bir işareti, simgesi.. Bu ve benzeri 'uyarıcı'larla, toplumsal husumetlerin kök salması kaçınılmaz. Evet, bu olgu tam bir komedi hâlini almış durumda.

Oysa, 'siyah'ın en asaletli renklerin başında geldiğine kuşku yok! Durup dururken 'siyah'a husumet beslemenin alemi ise, hiç yok!.. Biraz 'renk bilgisi' olanlar, bunun bize özgü yeni bir garabet türü sayılması gerektiğinin farkındalar her hâlde.

Dünyanın en büyük ressamlarından Kandinski, özellikle sanat ontolojisi konusunda en önemli iki eserden biri olarak kabul edilen "Sanatta Zihinsellik Üstüne" adlı çalışmasında 'siyah' için bakın neler diyor: "(...) sonsuz bir susuş gibidir, siyahın içsel tınısı. Müziksel olarak canlandırılacak olursa, bir finalin ardından gelen kesin susuşa benzer; bundan sonra müzik yeni bir dünyanın başlayışı gibi devam edecektir, çünkü bu susuşla kapanan müzik ilelebet bitmiş, tamamlanmıştır; çember kapanmıştır." Siyah en büyük, en derin acının giysisi olarak seçilmiştir."

'Siyah'a büyük bir tutku ile bağlanabilenlerdir; hayatın/dünyanın/insanın varoluşundaki anlamda esrârını koruyan o derin 'acı/kaygu' hissinin ortakları.. Siyah 'güzel'dir!.
 

ideniz@yenisafak.com

  11 Ekim 1999 Pazartesi

Geri



Türkiye'de, devletin savunma refleksi bağlamında, örneğin 'başörtüsü'nün 'bir irtica sembolü' olarak yorumlandığını bütün dünya biliyor. Artık 'iç düşman'lar, "başörtüsünü bir 'sembol' olarak kullananlar" (!) şeklinde özetleniyor günümüzde. Ve hepimizin bildiği insan hakları ihlâllerine kılıf hazırlanmış oluyor.


 

|| ANASAYFA || GÜNDEM || POLİTİKA ||
|| EKONOMİ || DÜNYA || KÜLTÜR ||
|| YAZARLAR || LİNKLER ||
|| YENİ ŞAFAK'a Mesaj || ABONE OL ||


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© 1998 ALL RIGHTS RESERVED