Logo... Yazarlar...

İhsan DENİZ


Hece'nin 'Mustafa Kutlu' dosyası

M ustafa Kutlu, Türkçe hikâye sanatında kendine özgü bir yer edinmiş ve bu bağlamda –yanılmıyorsam– 10 adet kitaba imza atmış bir isim. Bilindiği gibi inceleme/araştırma türü çalışmalarının ("Sait Faik'in Hikâye Dünyası" ve "Sabahattin Ali") yanı sıra, senaryo denemeleri de mevcut Kutlu'nun.

İlk dönem hikâyelerinde "gerçekçi" bir tavırla bir zamanların "köy romanı/romancısı" akımıyla irtibatlandırılabilecek bir yaklaşımı benimsemişken; özellikle 70'lerin ikinci yarısı ve 80'lerden günümüze "gerçekçi"liğini muhafaza etmekle birlikte, anlatımda daha sembolik, yer yer mecaz ve eğretilemelerle yüklü bir dille harmanlanan ve geleneksel doğu hikâye motiflerinden/unsurlarından beslenen bir yapısal anlayışa evrilen yazardır Mustafa Kutlu.

Türkiye'de 1950'li yıllarla birlikte başlayan ve hâlâ sürmekte olan köyden/kasabadan şehre göç olgusu ve dolayısıyla toplumsal hareketlilik; söz konusu toplumsal/ekonomik değişimin veçhesi ve dinamikleri; insanların algılama, kavrama, talep etme, değerlendirme, mühimseme, yansıtma tarzlarının, yani 'yaşama biçimleri'nin eksen/anlam değiştirmesi, ve bu değişimin insanlarda yarattığı iç çatışma ve yoğun çelişkiler yumağının varlığı Mustafa Kutlu hikâyesinin ana damarını oluşturur.

Tematik ögeleri yan yana getirdiğimizde, aslında Kutlu'nun, hikâye kurgusunda, bir 'sosyolog' gözlüğüyle iş gördüğünü fark ederiz. Geleneksel yapıların nasıl/ne şekilde çözüldüğünü/kırıldığını; modernleşmenin hangi çarpıklıkları doğurarak kimi zaman ne tür ironik görüntülere sebep olduğunu izleriz bu gözlükle sunulan hikâyelerde. Bütün bunları çerçevelerken, Mustafa Kutlu, hikâyelerinin dramatik yapısında bir olguyu hiç ihmal etmez: Yerellik..

Sade, duru, akışkan, olduğu gibi, kılçıksız bir dil örgüsüne sahiptir Kutlu'nun hikâyesi. Her hâlde, "Kolay okunan hikâyeler yazmak" istemenin doğal sonucudur bu.

Hece dergisi, birarada sunduğu Eylül-Ekim (33-34) sayısında, Mustafa Kutlu için bir 'dosya' hazırlamış. Kutlu'nun hikâye dünyasına yeni bakış açıları getirmeyi amaçlamış hiç kuşkusuz.

'Dosya'nın ilk yazısı Hüseyin Su'ya ait. Hüseyin Su, "'Hayatın füsûn ve şiiri'nin öyküleri" başlıklı değerlendirmesinde, kısaca şu genel tespiti yapıyor: "(...) Mustafa Kutlu'nun dokuz öykü kitabının teknik, temal, dil, üslûp, gözlem ve duyarlık... açısından gösterdikleri farklılıkları gözönüne alarak, üç grupta toplanıp okunması mümkün. Üst üste konulduğunda bütünlüklü bir yapı oluşturan bu grupların ilkinde yazarın kendisinin de 'hazırlık dönemi' olarak kabul ettiği Ortadaki Adam ve Gönül İşi adlı kitaplarındaki öyküler yer alır. İkinci grupta hikmet ve âhenk arayan çerçeve öykücülüğü anlayışıyla yazılan ve her kitabı oluşturan öykülerin tematik ve yapı bağlarıyla birbirine bağlı olarak 'kitaplık bütünlüğü'ne sahip olduğu beş öykü kitabı; Yokuşa Akan Sular, Yoksulluk İçimizde, Ya Tahammül Ya Sefer, Bu Böyledir ve Sır yer alır. Üçüncü grupta ise son iki kitabı Arka Kapak Yazıları ile Hüzün ve Tesadüf." Sanıyorum Su'nun son grubuna, geçtiğimiz günlerde çıkan "Akasya ve Mandolin" de ilâva edilebilir. Hüseyin Su, değerlendirmesinde, kimi 'olumlu' yargılar dışında, Mustafa Kutlu hikâyesini daha ziyade tanımlamalar, isimler, durumlar, olaylar, hissiyatlar vs. bağlamında örneklendirerek hayli hacimli bir denemeye imza atmış.

Dosyanın ikinci (ve son) yazısı, Ömer Lekesiz'in Kutlu'nun "Sır" adlı hikâyesi için yaptığı bir çözümleme çalışması. Yazının finalinde ilginç bir arzusu var Lekesiz'in: Hikâye kahramanı şeyhin tekrar tekkeye döndürmesini bekliyor Kutlu'dan!

İlyas Dirin'in Mustafa Kutlu ile yaptığı 'söyleşi' ise, dosyaya, açılım ve kapsam katıyor. Söyleşi içinde, Lekesiz'in beklentisinin cevabı da var. Şöyle diyor Kutlu: –şeyhin kaybolmasına dair– "Ama bu kayboluş, yeniden doğuşa tekabül etmektedir. Yani onun için yeniden bir seyr ü sülûk başlamış oluyor."

Hece'nin yaptığı, bir kadirşinaslık örneği elbette. Yine de, daha çok ismin yer alabileceği değerlendirmelerle, daha boyutlu bir 'dosya' tanzim edilebilirdi, diye düşünmeden edemiyor insan. Bu niyette olabileceklerine kuşku yok! Ne diyelim; "Ameller niyetlere göredir". Tebrikler Hece!
 

ideniz@yenisafak.com

  18 Ekim 1999 Pazartesi

Geri



Tematik ögeleri yan yana getirdiğimizde, aslında Kutlu'nun, hikâye kurgusunda, bir 'sosyolog' gözlüğüyle iş gördüğünü fark ederiz. Geleneksel yapıların nasıl/ne şekilde çözüldüğünü/kırıldığını; modernleşmenin hangi çarpıklıkları doğurarak kimi zaman ne tür ironik görüntülere sebep olduğunu izleriz bu gözlükle sunulan hikâyelerde. Bütün bunları çerçevelerken, Mustafa Kutlu, hikâyelerinin dramatik yapısında bir olguyu hiç ihmal etmez: Yerellik..


 

|| ANASAYFA || GÜNDEM || POLİTİKA ||
|| EKONOMİ || DÜNYA || KÜLTÜR ||
|| YAZARLAR || LİNKLER ||
|| YENİ ŞAFAK'a Mesaj || ABONE OL ||


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© 1998 ALL RIGHTS RESERVED