|
ildiğiniz gibi Tefal mutfak eşyası üreten ünlü bir marka. Kullananların tanık olduğu gibi ürünleri gerçekten kaliteli. İthalatın serbest bırakılmasıyla birlikte, önceden yurtdışına giden eş dosta ısmarlanan Tefal ürünlerine artık hemen her çarşıda ulaşabiliyoruz. Söylendiğine göre Tefal ürünlerinin satışı (sporsorluğunu yaptığı bir televizyon yemek programının da etkisiyle) ülkemizde çok iyi gidiyormuş. Hatırladığım kadarıyla Tefal eskiden özellikle tava/tencere üretirdi. Yıllar içinde ürünlerini çeşitledi ve bugün mutfakta gerekli hemen her aleti üretir oldu. Bu nedenden olacak, Tefal'ın hoş da bir reklam sloganı var: "Tefal sen herşeyi düşünürsün."
Birkaç gün önce gazetelerde yer alan bir haber sizin gibi benim de dikkatimi çekti. Bu haber Radikal'de şu başlıkla verilmişti: "Türkiye rahip yetiştirecek"(!) "Allah Allah!', dedim içimden bu da nedir böyle?" İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde "Yüksek Dinler Kültür Başkanlığı" adıyla bir bölüm kurulmuş. 2000-2001 öğretim yılında faaliyete geçeceği bildirilen bu bölümde Hırıstiyan din adamları da yetiştirilecekmiş. Belki inanmayacaksınız ama (inanın inanın!) bu büyük projeyi ortaya atan da MHP'ymiş. MHP'nin Pamukkale'de düzenlediği Türk Kurultayı'nda ortaya atılan fikir geliştirilerek son halini almış. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, kurultayın ardından Ecevit'e "Türkiye'de çeşitli azınlıklar var. Azınlıklara yönelik din adamı yetiştiren bölümler de Türkiye'de açılmalı" önerisini götürmüş. Ecevit öneriyi olumlu karşılayıp YÖK'e havale etmiş. Gazetenin haberine göre, Ecevit'in ABD gezisi sırasında proje Clinton tarafından da desteklenmiş. Merak etmeyin, projenin oluşturulmasında Diyanet İşleri Başkanlığı da var.
Ben, kendi adıma söyleyecek olursam, şimdiye kadar pekçok abuk sabuk proje ile karşılaşmama rağmen böylesini görmedim. Aslında özerk bir "Teoloji Fakültesi" gibi çalışması gereken İlahiyat Fakültesi'nin bir devlet üniversitesinin içinde yer alıp Müslüman din adamı yetiştirmesi yetmiyormuş gibi, şimdi de rahip yetiştirmeye kalkışması başka türlü nitelenebilir mi? Devlet üniversitesi her şeye talip; mühendis ve hekim yetiştirme gibi müftü ve kardinal yetiştirmeye de. Ne kadar "talihsiz"(!) ve "amacını aşan"(!) bir proje. Yani şimdi, rahiplik ve imamlık, mühendislik ve hekimlik gibi birer meslek olmaktan mı ibaret? Yani şimdi, ÖSYM'nin tercih formunda öğrenciler "Yüksek Dinler Kültür Başkanlığı Bölümü"nü de mi seçebilecekler?
Bu müthiş bir fikir ve proje! Eminim şimdiye kadar hiç kimsenin aklına gelmedi. Şimdiye kadar hiçbir ülkede farkı dinlere mensup olanların din adamı ihtiyacını gidermek için farklı din eğitim ve öğretimlerinin aynı çatı altında toplanmasını kimse akıl edemedi. Bu proje insanoğlunun bugüne kadar gördüğü en "hoşgörülü", en "çoğulcu" bir atılım. Yalnızca Hrıstiyanlar'ı düşünmek yetmez, Yahudiler'i de unutmamalı; hatta Budizm gibi son yıllarda gözde olan dinler de unutulmamalı. Ne kadar güzel bir manzara ortaya çıkacak: Yüksek Dinler Kültür Başkanlığı Bölümü'nün bir koridorunda genç rahip adayları, birinde haham olmanın eşiğindeki gençler ve bir diğerinde imam olmalarına az kalmış çocuklarımız. Ne kadar renkli, dinler arası diyaloğa ne kadar açık bir öğretim kurumu bu böyle. Osmanlı'nın hayalini gerçekleştirmek bu olsa gerek! Hepsi çok güzel de, ortada önemli bir problem var: Bu yeni "Bölüm" İlahiyat Fakültesi içinde, bu fakülte de İstanbul Üniversitesi içinde yer aldığına göre bu üniversitenin rektörü bu işe ne diyecek? Başörtüsüne tahammül edemeyen bir rektör bu kadar çeşitli din adamını nasıl denetleyecek? Sözkonusu öğretim "laik papaz", "laik haham", "laik imam" peşinde koşuyorsa problem yok tabii!
Bu değerli proje muhakkak ki en fazla kendilerine hizmet götürülmek istenen Hırıstiyan yurttaşlarımızı gülümsetmiştir; hem de acı acı. Düşünebiliyor musunuz? Devlet rahiplerini yetiştirmeye de aday. Devlet sanki, "Bu alandaki ihtiyacınızı gördük ve vatandaşa hizmet anlayışımız çerçevesinde bu hizmeti, size de vermeye karar verdik" demek istiyor. Sen tut önce bir cemaatin din adamı yetiştiren okulunun kapısına kilit tak (Heybeliada Semineri'nden söz ediyorum), sonra da ilahiyat fakültende onlara rahip yetişmeyi plânla. Hangi Hırıstiyan cemaat rahiplerinin yetiştirilmesini devlete havale eder? Dünyanın neresinde havale etmiş ki Türkiye'de etsin. "Katolik İspanya"da kendi bildiği gibi yetiştirecek, "Müslüman Türkiye"de devletten bu yönde bir hizmet bekleyecek! Öyle bir devlet ki, herşeye ama herşeye yetişmeye ve her alanda hizmet vermeye çabalıyor.
"Tefal sen herşeyi düşünürsün"
kbumin@yenisafak.com
18 Ekim 1999 Pazartesi
|
 |
Ben, kendi adıma söyleyecek olursam, şimdiye kadar pekçok abuk sabuk proje ile karşılaşmama rağmen böylesini görmedim. Aslında özerk bir "Teoloji Fakültesi" gibi çalışması gereken İlahiyat Fakültesi'nin bir devlet üniversitesinin içinde yer alıp Müslüman din adamı yetiştirmesi yetmiyormuş gibi, şimdi de rahip yetiştirmeye kalkışması başka türlü nitelenebilir mi? Devlet üniversitesi her şeye talip; mühendis ve hekim yetiştirme gibi müftü ve kardinal yetiştirmeye de. Ne kadar "talihsiz"(!) ve "amacını aşan"(!) bir proje. Yani şimdi, rahiplik ve imamlık, mühendislik ve hekimlik gibi birer meslek olmaktan mı ibaret? Yani şimdi, ÖSYM'nin tercih formunda öğrenciler "Yüksek Dinler Kültür Başkanlığı Bölümü"nü de mi seçebilecekler?
|
|