Logo... Yazarlar...

Taha KIVANÇ

Hiç değilse Hıncal'ı dinlesinler...

S uikastın olduğu gündü. Son zamanlarda usta işi haberlere imza atan Nasuhi Güngör, takip etmediğimi bildiği bir haftalık gazeteyi önüme koyup Yalçın Küçük'ün yazdıklarını okumamı istedi. İşaretlediği yere geldiğimde şöyle bir durdum: Garip bir ilişki kurarak yazmış, ama önümüzdeki dönemin 'kanlı' geçeceğini açıkça yazmış işte Yalçın Küçük...

Şu satırları okuyunuz: "Öyle görünüyor, ülkemiz yönetenlerinin, Amerikan cumhurbaşkanları ile temasları mutlaka kutlanmaktadır ve çok zaman kan akmaktadır. Peki şimdi Clinton'un, Kasım ayında ülkemize ziyareti kararlaştırıldığına göre, bu, kaçımızın öleceği anlamındadır; bir kişi mi, İmralı mı, bilemiyoruz." (Yalçın Küçük, Amerikan-Eli, Aydınlık, 17 Ekim 1999).

İnsan aktarırken bile ürperiyor. Gerçi, Yalçın Küçük, belli ki, Abdullah Öcalan'ın kim vurduya gideceğini tahmin etmiş... Ancak, 1991'de Bush geldiğinde 12 Dev-Sol militanı, Diyarbakır'da Vedat Aydın öldürülmüş... Ahmet Taner Kışlalı'nın uğradığı suikast Yalçın Küçük'ün şablonuna uyuyor mu acaba?

Bu haftaki yazısını merakla okudum, ama herhalde erken yazdığı için, suikastı değerlendirmemiş... Onun yerine, yazdığı gazete, "Bomba NATO zimmetli" başlığıyla çıktı. Bir ara, "Belgeleri Genelkurmay'dan alıyoruz" dedikleri ve Kışlalı cenaze töreninin her safhasında çok faal göründükleri için, çoğu zaman üfürdüklerini bildiğim halde, bu tespitlerini bütünüyle yabana atmamak gerektiğini düşünüyorum... Özel kuvvetler komutanlığı kılavuzuna göre özel eğitilmiş kişiler tarafından hazırlanan bomba ABD ve NATO'nun üç üssünde imal edilebiliyormuş sadece...

Ben yine de Yalçın Küçük'ün değerlendirmesini bekleyeceğim.

Burada, "Kışlalı suikastı Mumcu suikastına benzemiyor, daha çok Üçok'a patlamaması için gönderilen bombalı suikast gibi bu" diye yazdığımda (Kulis, Gri beyin hücrelerini kullanalım, 24 Ekim), dostlarım, ülkenin ayağa kalkacağını sandılar. Oysa, aynı konuyu defalarca, hem de daha ayrıntılı yazdığım halde sağır duvarlarla karşılaştığım için, ben, kimsenin tınmayacağına emindim. Nitekim öyle oldu.

Dün, bir baktım, Hıncal Uluç, "Uğur Mumcu farklıydı" başlığıyla aynı konuya Mumcu - Kışlalı suikastları ekseninde yaklaşmış. "Mumcu ortadan kaldırılması gerektiği için yok edildi" diyor, "Oysa Kışlalı'nın şahsı hedef değildi; onun öldürülmesinden kişisel bir menfaat bekleyen yoktu" diye de ekliyor... Kardeş çocuğu olduğu Kışlalı'nın otomobilinin üstüne konulan basit bombanın öldürmeyi amaçlamadığı kanaatini de açıkça dillendiriyor... Aynı sitede oturan bir askeri doktor, sabah 7'de işe giderken paketi görmüş, polisi aramayı düşünmüş de, ancak sonradan unutmuş... (Sabah, 26 Ekim).

İki cinayet arasındaki farkı şöyle özetliyor Hıncal Uluç: "Uğur'un bombası mutlak patlasın ve mutlak Uğur'u yok etsin diye konmuş; Ahmet'in bombası ise 'Biri mutlaka görsün de bu bomba patlamasın' diye adeta özenle yerleştirilmiş..." Hıncal Uluç, "Bu farkı net olarak görebilirsek Uğur'un da Ahmet'in de kâtillerine daha kolay ulaşabiliriz" de diyor ve tabii sorunun bam teline parmak basmış oluyor...

Kronolojik olarak bakıldığında görülecek: Ahmet Taner Kışlalı, Cumhuriyet'te Uğur Mumcu sayesinde köşe sahibi olmuştu... İlhan Selçuk ve arkadaşları, aile içi bir ihtilâf üzerine Cumhuriyet'ten ayrılmışlar, arada, Uğur Mumcu Milliyet'te yazmaya başlamıştı. Gazeteyi yöneten Hasan Cemal, "Mumcu'nun yerini kim tutabilir?" diye düşündükten sonra Cumhuriyet'e ara sıra yazan Kışlalı'ya teklif götürmüştü... Ahmet Taner Kışlalı, güç mücadelesi İlhan Selçuk lehine bittiğinde de sütununu korudu. Bu arada garip bir şey oldu: Daha önce 'sosyalist' bilinen İlhan Selçuk, bu ikinci dönüşten sonra, Kışlalı çizgisinde 'Kemalist' bir yazara dönüşüverdi...

Bazıları, Cumhuriyet'in Kışlalı suikastı sonrasında 'sorumlu' bir gazetecilik yaptığı kanaatindeler; ben o kanaati paylaşmıyorum. Geçmiş her cinayetten sonra belli bir kesimi hedefe yerleştiren Cumhuriyet, bu defa da, Akit gazetesinin yayınlarını bahane ederek, aynı çizgisini sürdürüyor. Oysa, geçmişte bıraktığımız dört cinayetin dördü de, pek çok başka sebeple birlikte, Cumhuriyet'in yanlış tutumunun da katkısıyla 'fâili meçhul' kaldı. Her seferinde, "Yapmayın, yanlış teşhis yeni cinayetler için kapıyı açık bırakıyor" diye uyardık, tınmadılar... "Uğur Mumcu'yu öldürenleri yanlış yerde arıyorsunuz, kafaları karıştırıyorsunuz" uyarımızı kös dinlediler... Sonuçta ne oldu: Kışlalı'yı da kaybettik...

Kışlalı cinayeti, Hıncal Uluç'un da işaret ettiği gibi, Uğur Mumcu cinayetinden çok farklı. Bahriye Üçok cinayeti ile birlikte ele alınıp ipuçları üzerinde durulması gereken bambaşka bir suikast bu. Bahriye Üçok'un katilleri yanlış yerlerde aranmasaydı, kargo servisinden başlayarak paketin serüveni izlenerek fâillere ulaşılmaya çalışılsaydı, öyle sanıyorum ki, o dosyanın üzerinde 'fâili meçhul' yazmayacaktı... Her yanlış teşhis kukla kâtillerin korunmasına yol açıyor, yeni eylemler için kuklacıların iştahını kabartıyor çünkü...

Eylemden hemen sonra yazdığım "Kışlalı ile Mumcu suikastları birbirinden çok farklı" teşhisime kulak vermeyenler, yakın bir akraba ve arkadaş olarak Hıncal Uluç'un vardığı aynı tespiti dinleseler bâri...

Dinlerler mi acaba? Cumhuriyet, hiç değilse bu defa, cânilerin bulunmasına yardımcı olur mu?
 

tkivanc@yenisafak.com

  27 Ekim 1999 Çarşamba

Geri



Bazıları, Cumhuriyet'in Kışlalı suikastı sonrasında 'sorumlu' bir gazetecilik yaptığı kanaatindeler; ben o kanaati paylaşmıyorum. Geçmiş her cinayetten sonra belli bir kesimi hedefe yerleştiren Cumhuriyet, bu defa da, Akit gazetesinin yayınlarını bahane ederek, aynı çizgisini sürdürüyor. Oysa, geçmişte bıraktığımız dört cinayetin dördü de, pek çok başka sebeple birlikte, Cumhuriyet'in yanlış tutumunun da katkısıyla 'fâili meçhul' kaldı. Her seferinde, "Yapmayın, yanlış teşhis yeni cinayetler için kapıyı açık bırakıyor" diye uyardık, tınmadılar... "Uğur Mumcu'yu öldürenleri yanlış yerde arıyorsunuz, kafaları karıştırıyorsunuz" uyarımızı kös dinlediler... Sonuçta ne oldu: Kışlalı'yı da kaybettik...


 

|| ANASAYFA || GÜNDEM || POLİTİKA ||
|| EKONOMİ || DÜNYA || KÜLTÜR ||
|| YAZARLAR || LİNKLER ||
|| YENİ ŞAFAK'a Mesaj || ABONE OL ||


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© 1998 ALL RIGHTS RESERVED