Logo... Yazarlar...

Nazlı ILICAK

Af işine şeytan karıştı

Ç ankaya'nın kararı hükûmeti zor duruma soktu. Deprem felâketinin arkasına gizlenerek affı aceleye getirenlerin işine şeytan mı karıştı?

Yoksa, "Tizi reftâr olanın pâyine damen" mi dolaştı?

Ne olduysa oldu, daha büyük bir sancı, kursaklarda kalan af yüzünden, gündemin baş sırasına oturuverdi.

Af zamansızdı.

Af ayrıcalıklar yaratıyordu.

Af, en önce siyasi suç denilen devlete karşı işlenen cürümleri kapsaması gerekirken, adli suçluları salıvermeye yönelmişti.

Doğru... fakat veto ile düğüm çözülmedi daha da çapraşık bir hale geldi.

"Af zamansızdı" diyoruz lâkin, bir yıldır konuşulduğu için gerekliydi. Bununla beraber, baskın basanındır zihniyeti ile hareket etmek yerine, hiç değilse, 1 Ekim'de Meclis'in açılması beklenemez miydi?

Acele edildi... Çünkü Eylül sonunda Ecevit ABD'ye gidiyordu. Türkiye ise, özellikle Türk Ceza Kanunu'nun 311 - 312 ve Terörle Mücadele Yasası'nın 8'inci maddesi dolayısıyla hapishanelerde en fazla gazeteci ve düşünce suçlusu barındıran bir ülke haline gelmişti.

Ecevit daha demokrat bir memleketin başbakanı olarak, bu ziyareti gerçekleştirmek istedi. İşkence cezalarını ağırlaştıran özel bir kanun da zaten bu yüzden çıktı.

Ama kadere(!) bakın, aynı zamanda işkence failleri (madde 243) af kapsamına alındı.

Diyelim ki, bu uygulamaya da bir gerekçe bulunabilir: Toplumsal barış; temiz, beyaz bir sayfa vs...

Ama o zaman, suçu ne olursa olsun herkesin yararlanacağı bir genel af veya indirim gerekmez miydi?

Düşünce suçlusunu hapiste tutarken, işkenceciyi serbest bırakınca, bunu izah etmek pek kolay olmuyor.

Adalet Komisyonu'ndaki görüşmeler sırasında, hangi sebeble verildiği anlaşılmayan bir önerge ile, karşılıksız çeklerini ödemeyenlerin hapis cezası, af kapsamı içindeyken, dışına çıkarıldı. (3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki Kanun)

Gene iktidar kanadının verdiği bir önerge ile, kasten işlenen cinayetler (madde 448) indirim, yani af kapsamına alındı.

Şu çelişkiye bakın. Çeke hapis cezası, cinayete indirim.

Buna mukabil, DSP'lilerin önergesine Fazilet Partililer'in verdiği destek ile -indirim kapsamında bulunan- cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak fiili, (Çete/ madde 313) tamamen af kapsamı dışına çıkarılmıştı, ama daha sonra, kasten cinayet işleyenlerin cezası, 12 yıl indirimden yararlanırken, çetecilerin tümüyle af dışı tutulması gayriadil bulunduğu için, yeni bir önerge ile, çete kuranlar da (313) ceza indirimi maddesine dahil edildi. Zira, 313'üncü madde, adam öldürmek, yağma veya yol kesmek üzere çete oluşturanları, bu cürümler gerçekleşmese bile cezalandırıyor. 448, indirimden yararlanıp 313 kapsam dışı kalsaydı: Kasten cinayet işleyenin, eğer çete mensubu değilse, cezası, 12 yıl azalırken... Çete mensubu, cinayet işlemese dahi, hiçbir indirimden yararlanamayacaktı.

Bu adaletsizlik düzeltilsin diye, katilin yanı sıra çete mensupları da, sonunda af kapsamına alındı.

Zaten bütün mesele, bazı maddeleri ayıklayarak "bunlar af dışı; bunlar 12 yıllık indirimden yararlanıyor; bunlar ise tamamen af ediliyor" diye bir tasnif yapmaktan kaynaklanıyor.

Ne kadar gayret edilirse edilsin, objektif kurallara ve hakkaniyet ölçüsüne uygun bir sonuca ulaşılamıyor.

Hele bir de iş bu kadar aceleye getirilmişse.

Bir ihtisas komisyonu olması gereken Adalet Komisyonu, maddeleri yeterince inceleyemedi. Tâli komisyon olarak faaliyet gösteren Anayasa Komisyonu ve Milli Eğitim Komisyonu'nun raporları bile ancak toplantı sırasında Adalet Komisyonu üyelerinin eline geçti.

Bu ayırımcılık kısmen Anayasa'nın 14'üncü ve 87'nci maddelerinden doğuyor.

87'nci madde, 14'üncü maddede sıralanan suçlardan dolayı Meclis'in af yetkisini haiz olmadığını belirtiyor.

14'üncü madde ise bazı fikir suçlarını tarif ediyor.

Yalnız bu hususta da tam bir mutabakat yok. Kimine göre 14'üncü madde suça tahriki düzenleyen 312'nci maddeyi ihtiva etmiyor.

Anayasa'nın 14'üncü maddesini hatırlatalım:

"Anayasa'da yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devleti'nin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devletin bir kişi veya zümre tarafından yönetilmesini veya sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerindeki egemenliğini sağlamak veya dil, ırk, din ve mezhep ayrımı yaratmak veya sair herhangi bir yoldan bu kavram ve görüşlere dayanan bir devlet düzenini kurmak amacıyla kullanılamazlar."

Türk Ceza Kanunu'nun 312'nci maddesi ile Anayasa'nın 14'üncü maddesini irtibatlandırmanın doğru olup olmadığını, Danışma Meclisi zabıtlarından yola çıkarak yarın tartışmak istiyorum.

Ama bugünden, Anayasa'nın özgürlüklere ters düşen yapısının altını çizmeden geçemeyeceğim.

Anayasa 12'nci maddede bazı hak ve hürriyetler verdikten sonra 13 ve 14'üncü maddelerde bunları geri alıyor. Vatandaşından kuşku duyan bir devlet. Hatta Meclis'inden bile kuşku duyup, bu yüce müessesenin af yetkisini sınırlayan bir zihniyet.

Her şeyden önce bu ters yapı değişmeli.

ABD'den örnek alalım.

Amerikan Anayasası'nın ilk tadil maddesi (First amendment) şöyle: "Kongre, bir dinin tesisi veyahut serbestçe uygulanmasını yasaklamak, ifade, basın, toplantı hakkını engellemek üzere kanun çıkaramaz."

Görüldüğü gibi ABD önce devleti değil, vatandaşını koruyor. Çünkü devletin millet için var olduğu bilincine onlar, en az 200 yıldır sahip bulunuyorlar.

Biz de ise hâlâ:

"Hak yok vazife var.../ Gözlerimi kaparım vazifemi yaparım" mantığı hâkim.

Bu değişmeden, af kanununda bile hakkaniyet ölçüsü tutturulamaz, vicdanların kanaması durdurulamaz. Her şeyi yüzümüze gözümüze bulaştırırız.
 

nilicak@yenisafak.com


  3 Eylül 1999 Cuma

Geri



Amerikan Anayasası, "Kongre, din özgürlüğünü, ifade, toplantı ve basın hürriyetini sınırlayan kanun çıkaramaz" hükmü ile, milleti devlete karşı koruyor. Bizim Anayasa ise, önce sözüm ona vatandaşa bazı haklar veriyor, sonra "ancak" demek suretiyle, hakların büyük bölümünü geri alıyor. Vatandaşından kuşku duyan bir devlet!


 

|| ANASAYFA || GÜNDEM || POLİTİKA ||
|| EKONOMİ || DÜNYA || YAZARLAR ||
|| LİNKLER || SERBEST KÜRSÜ ||
|| YENİ ŞAFAK'a Mesaj || ABONE OL ||


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© 1998 ALL RIGHTS RESERVED