Logo... Yazarlar...

Nazlı ILICAK

Bedr'in aslanları ve Tuğgeneral Işımer

D oğrusu, Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nin yeni öğretim yılı açılışında, Tuğgeneral Yalçın Işımer'in verdiği "Atatürk'üm ve Türkçem" konulu dersin mahiyetini pek anlayamadım.

Mehmet Akif'e düşmanlık

Işımer, Atatürk'ün, Kur'an'ın Türkçeye çevrilmesini Mehmet Akif Ersoy'dan talep ettiğini ve Ersoy'un bu amaçla Mısır'daki El Ezher'e gittiğini anlattıktan sonra, okul yetkilisi Muhammet Rıza Raşit'in "Kur'an Türkçeye çevrilmez, çevirenler kâfirdir" cevabıyla karşılaştığını söylüyor. Işımer'e göre, bu yüzden Mehmet Akif Kur'an'ı Türkçeye çevirmemiş. Bugün Mehmet Akif Üniversitesi'ni kuranlar, Atatürk'ün ricasını yerine getirmediği için, Akif'i aziz ilân etmişler. Tuğgeneral Yalçın Işımer -Sıkı durun- bu üniversiteye gidenlerin "Arap'ın adamı" olacağını belirtiyor.

Işımer'in, İstiklâl Marşımızın yazarı Mehmet Akif'e düşmanlığı bu noktada da bitmiyor. "Bedr'in aslanları o kadar şanlı idi" mısraını hedef alan Tuğgeneral "Bedir Savaşı'nda 500 kişiyle savaşan 250 Bedevi Arapla, dünya uluslarına karşı destan yazan Mehmetçiği bir tutuyor" diye Akif'e, "Düşünce evreni Bedir Savaşı'nın ötesine gidememiş" diye çatıyor.

"Bir şekilde belleyeceğiz"

Hızını alamayan Tuğgeneral "Arabın adamı olmak adamlık değildir. Bu adamlara adam sen de demiyeceğiz. Bu adamları belleyeceğiz. Son zamanlarda Atatürk'e ve Türk Silâhlı Kuvvetleri'ne dil uzatanları bir şekilde belleyeceğiz"

Faziletli politikacılardan veya Belediye Başkanlarından biri, benzer sözler sarf etse, halkı kin ve düşmanlığı tahrikten hakkında dava açılırdı.

Tayyip Erdoğan bir miting konuşmasında, meydandan kendisine "Vur de vuralım", "Al de alalım" diye seslenenleri yatıştırmasına rağmen, yargılanmıyor mu?

"Bu adamları bir şekilde belleyeceğiz" ne demek? Bu ne öfke, ne kin? İstiklâl Marşı'nın yazarı Mehmet Akif'e ve "Bedrin aslanlarına" karşı bu ne husumet?

Türkçe dua

Ve üstelik bu ne bilgisizlik?

Sanki Kur'an'ın hiç Türkçe meali yokmuş gibi, Tuğgeneral, Türkçeye tercümesini ve Türkçe duayı savunuyor.

Zaten her zaman dua Türkçe olarak yapılır. Allah'a Türkçe yakarılır. Arapça okunan, Kur'an ayetleridir. Çeşitli meallerde, bu ayetlerin manası açıklanmıştır. Kimse, ne söylediğini bilmeden Kur'an okumaz.

Ayrıca, ayetleri Türkçe okumak isteyenleri de engelleyen yok. Ama "namazını mutlaka Türkçeye tercüme edilmiş ayetlerle kılacaksın" derseniz, bunun adı dayatmacılıktır. "Ben çocuğumu İmam Hatip'e göndermiyorum. Sen de göndermeyeceksin. Benim başım açık, seninki de açık olacak"

Laiklik din ve vicdan hürriyetinin şemsiyesidir ve yukarıda sıraladığım söz ve davranışlar laiklik ilkesine aykırıdır.

Laiklik, hiç kimseye belirli bir dini, inancı ve uygulamayı dayatmamak demek.

Müslümanlığa hakaret

Tuğgeneral Yalçın Işımer, Bedir savaşını küçümsemek suretiyle vatandaşlarımızın dini duygularını da rencide etmiştir. Işımer 250 Bedevi Arap diyerek, Peygamberimizin de içinde bulunduğu Müslüman savaşçılara hakaret etmiştir.

Bilindiği gibi Bedir savaşı, Müslümanların kazandığı ilk harptir.

Atatürk döneminde, Ahmet Hamdi Akseki'nin kaleme aldığı "Askere din kitabı" adındaki kitap, Harp Okullarında okutuluyor, ordu mensuplarının imanlı insanlar olarak yetiştirilmesine gayret sarfediliyordu.

Askere Din Kitabı'nın 13'üncü dersi, Peygamberimizin askerliğini anlatıyor.

Bu derste Bedir Savaşı'ndan şöyle söz ediliyor:

"Bedir muharebesi, Peygamber Efendimizin Mekke'den Medine'ye hicretlerinin ikinci senesinde, Ramazan ayında olmuştur. Müslümanların kazandığı ilk harptir. Mekke'de kaldıkları on üç sene içinde, Mekkeliler gerek Peygamber Efendimize, gerek Müslümanlara pek çok işkence yapmışlardır. Medine'ye yerleştikten sonra da onlara rahat yüzü vermediler. Mekke kâfirlerinin Medine'ye ansızın hücum yapmalarını önlemek üzere, Peygamber Efendimiz Müslümanlarla birlikte Medine'den çıkar, civarı tarassut ederdi. Yine bu maksatla üç yüz kadar Müslüman ile birlikte Medine'den çıktı. Bir kısım, askerlik vazifesini yapmayan iktidarı olmayan çocuklardı. Doğru dürüst silâhlar ve binek hayvanları yoktu.

Peygamberimizin, böyle zayıf bir kuvvetle civarlarda dolaştığını haber alan Mekke müşrikleri, tam fırsat dediler ve hayli zamandan beri mükemmel bir surette hazırladıkları bin kişilik asker ile Medine'nin üzerine yürüdüler... Kureyş ordusu suyu zaptetmişti. Bundan ötürü Müslümanlar çok sıkıntı çekecekti. Lâkin ertesi gün sabaha doğru Allah bol yağmurlar verdi.

Peygamber Efendimiz askerlerine 'Allah bizi zafere kavuşturacak. Müjdeler olsun ki bizden ölenler şehittir; doğru cennette gidecektir' dedi.

Artık orada üç yüz İslâmın her biri, kükremiş birer aslan, düşmanın hücumunu bekliyordu.

Müslüman ordusunda kuru ekmek bile bulunmuyordu. Yalnız üç at ve yetmiş develeri mevcuttu. Müşriklerin ordusunda yüz at, yediyüz deve olduğu gibi efradın çoğu da oktan, kılıçtan korunmak üzere demirden elbise giymişlerdi.

... Bütün bunlara mukabil, Müslümanların maneviyatı çok sağlam ve kuvvetli idi. Her neferin yüreğinde sarsılmaz bir iman vardı. Hepsi göğsü imanlı, dini bütün Müslümandı. Davaları uğruna şehit olmayı yaşamaktan daha çok istiyorlardı.

... Bu harpte Müslümanların mağlup olmaları, İslâm dininin yok olması demekti. Bunun için Peygamber Efendimiz hem muharebe ediyor, hem de bütün varlığı ile Allah'a 'Ya Rab, bana vaad ettiğin zaferi ver' diye yalvarıyordu.

... Allah'ın Müslümanlara yardım ettiğini, müşrikler de gördü. Bundan dolayı, henüz İslâm olmamış bulunan Medine Yahudileri 'Tevratta geleceği haber verilen son peygamber budur' diye Müslüman oldular"

Orduya yakışmıyor

Bedir Savaşı'nın, Müslümanlar açısından ne kadar önemli olduğu "Askere Din Kitabı"nda anlatılıyor.

Eğer Harp Okullarındaki gençlere buna benzer kitaplar da okutulsaydı, aralarından Tuğgeneral Yalçın Işımer gibi konuşmacılar çıkmazdı elbette.

Işımer'in sözleri, Peygamber ocağı diye bilinen Türk ordusuna yakışmıyor.

Ordumuz bu meselelerde çok hassas. Yaz aylarında Batı Çalışma Grubu'nun raporu diye takdim edilen ve içinde İslâm'a küfür edilen bir raporu şiddetle kınamış ve Türk Silâhlı Kuvvetleri'ni , din düşmanı gibi gösterenler için ağır sözler sarf etmişti.

Oysa Işımer'in üslubu raporun bazı cümlelerini andırıyor.

Meselâ raporda Hz. Muhammed için "bundan 1400 yıl önce yaşamış bir Arap hikayeci" denilmekteydi.

Işımer ise, Hz. Muhammed'in de içinde bulunduğu Bedir Savaşı kahramanlarını "250 Arap Bedevi" diye küçümsüyor.

Oysa Bedir Savaşı'ndan Müslümanlar zaferle çıkmasaydı acaba göğsü iman dolu Mehmetçikler Çanakkale Savaşı'nı kazanabilir miydi?

İstiklâl Marşı'nı kaleme alan Mehmet Akif Ersoy'a bu ne düşmanlık!

Düşmanlığın sebebi, "Hakkıdır, hakka tapan milletimin istiklâl" deyip İslâmiyetin ehemmiyetini ve Hak'ka bağlılığı vurguladığı için mi?

Işımer, kimi nasıl belleyecek, bilemiyoruz. Ama, siyasetçiler, çizmeyi aşanlara haddini bildirmedikçe, onlar demokratik hukuk devletinin anasını bellemeğe devam edeceklerdir.
 

nilicak@yenisafak.com

  29 Eylül 1999 Çarşamba

Geri



Tuğgeneral Işımer'in Mehmet Akif'e düşmanlığının sebebi, "Hakkıdır, hakka tapan milletimin istiklâl" deyip İslâmiyetin ehemmiyetini ve Hak'ka bağlılığı vurguladığı için mi? Işımer, kimi nasıl belleyecek, bilemiyoruz. Ama, siyasetçiler, çizmeyi aşanlara haddini bildirmedikçe, onlar demokratik hukuk devletinin anasını bellemeğe devam edeceklerdir.


 

|| ANASAYFA || GÜNDEM || POLİTİKA ||
|| EKONOMİ || DÜNYA || YAZARLAR ||
|| LİNKLER || SERBEST KÜRSÜ ||
|| YENİ ŞAFAK'a Mesaj || ABONE OL ||


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© 1998 ALL RIGHTS RESERVED