Logo... Yazarlar...

Melikşah UTKU

Post-Modern Dünyada Satanist Vahşet

S ıradan bir hayat hikayesini anlatan sıradan bir filmin artık sıkça karşılaşa geldiğimiz sıradan bir sahnesi: Esas oğlan, ayak bileklerine kadar uzanan siyah deri pardösüsünün altından çıkardığı bir tüfekle okuluna giriyor. Ağır çekimde tetik çekiliyor ve bir genç göğsünden vurularak duvara yapışıyor. Tüfek öfkesini bir başka gence kusuyor ikinci patlayışında. Kamera, tetiği dur durak bilmeden çeken parmağa odaklanıyor. Boş kovanlar, saldırganın yerde yatan okul arkadaşlarının kafalarının yanına düşüyor ağır çekimde. Kahramanımız, cesetlerin kanıyla renklenmiş ayakkabısının izlerini geride bırakarak sınıfına ilerliyor. Ve bütün bunlara, sert bir rock müzik parçası eşlik ediyor.

1995'te vizyona giren "Basketball Diaries" filmi ve başrol oyuncusu Leonardo DiCaprio (Titanic'in kahramanı), gençleri vahşete ittiği gerekçesiyle bugün, bazı otoritelerce suçlanıyor. Geçen sene ABD'de ve bu sene de bizde yaşanan okul katliamlarının sorumluluğu, ta Romalılardan bu yana Hıristiyanların aslanlara yem edilmesini ve gladyatörlerin birbirini kılıçtan geçirmesini zevkle seyreden biz insanoğlunun bu gibi "eğlencelerine" yükleniyor.

Oysa vahşete olan merakını, sadece filmlerle tatmin etmiyor insanlık. Bugün gençlerimizin, okuduğu romandan tutun da oynadığı oyuna, dinlediği müzikten peşine takıldığı modaya kadar gündelik hayatın pek çok yönü, vahşetin, korkunun ve dehşetin türlü sembolleriyle dolu. Bu tarz bir hayatı yaşamak için artık gizli kültüre mensup olmaya gerek yok. Zira vahşet, uzunca bir zamandan beri kitle üretim metodlarıyla hemen hemen her metaya bulaşmış durumda. Pazar tezgahlarında, podyumlarda, televizyonlarda, bilgisayar ekranlarında hep vahşet pazarlanıyor.

Ancak vahşet üreten kültür imalatçıları mı bu gidişatın yegane sorumlusu? Yoksa kültür, insanoğlunun vahşet talebine mi cevap vermekte? Şu bir gerçek ki, uygun ortam sağlandığında, insanoğlu kendinden saymadığı her canlıya karşı kolaylıkla vahşet duyguları geliştirebiliyor. Geçmişte Romalıların Hıristiyanlara, İspanyolların Endülüs halkına, Nazilerin Yahudi, Çingene ve Polonyalılara gösterdiği vahşet neyse, bugün Sırpların Boşnak ve Arnavutlara, Rusların Çeçenlere, Afganlıların bir diğerine, Satanistlerin şeytana kurban ettiklerine, okul katliamı gerçekleştiren gençlerin arkadaşlarına, ellerindeki çivili sopalarla ava çıkan avcıların fok balıklarına tattırdığı dehşet de o. İkisinin de sosyo-psikolojik altyapısı aynı.

İnsanlık tarihi, kendi doğruları, inançları ve soyları dışında yaşayanlara karşı tertiplenmiş yığınlarca vahşet hikayesini dillendirir bizlere. Kendi doğrusunu, inancını ve soyunu hakim kılmak, modernizmin de bir hasleti olduğu için son iki yüzyılın insanlığa katkısı, geçmişin yerel vahşet olaylarına uluslararası bir boyut kazandırmaktan öte geçemedi ne yazık ki. Modernizmin şimdiyi ön plana çıkarması, çağdaş olana hakimiyet hakkı tanıması yüzünden bu iki asır, kendinden başkasını tanımayan ve haliyle karşısındakine dehşeti reva gören türlü ideolojilerin çarpışmasına sahne oldu. 20. yüzyılın kapanışına doğru, hala modernizmin sonu hep acıyla bitmiş olan bu şartlandırmasından kendimizi kurtarabilmiş değiliz.

Eric Hobsbawn, aşırılıklar çağı olarak niteliyor, kapanışına hazırlandığımız bu asrı. Ancak, 21. yüzyılın daha mülayim olacağına dair bir ipucu yok elimizde. Bilakis, modernizm sonrası yaşanan kaos ortamında, internet ve post-modern sosyal davranış biçimleriyle donatılmış yeni nesil, giderek kendi içine kapalı küçük eko-sistemler dahilinde yaşayacağı sinyallerini veriyor. Din, vatan ve yoldaş söylemlerinin yerini, chat gruplarının, çıkar birlikteliklerinin, sanal alemlerin, heterodoks cemaatlerin, sivil örgütlerin aldığı bir çağda yek diğerini anlamak, gelecek nesiller için bugünkülerden çok daha zor olacağa benziyor.

Hiçbir "doğru" herkesi bağlamayacak. Haliyle bırakınız tüm insanlığı, tek bir milleti, ırkı, hatta sınıfı dahi kuşatabilecek ortak değerlerden bahsedilemeyecek. Ortaklıkların bittiği yerde husumet başlar. Zira nötr bir tavır yoktur insanoğlunda. Dost değilseniz, ya düşmansınızdır, ya da potansiyel bir hasım. Dost olmayana da revadır vahşet. Korkarız ki, post-modern dünyanın kavgaları, dünya tarihinin en vahşi sayfalarına işlenecek. Korkarız ki, gelecek çağın ideologları hep uçlarda yaşayacak.
 

mutku@yenisafak.com

  29 Eylül 1999 Çarşamba

Geri



Zira vahşet, uzunca bir zamandan beri kitle üretim metodlarıyla hemen hemen her metaya bulaşmış durumda. Pazar tezgahlarında, podyumlarda, televizyonlarda, bilgisayar ekranlarında hep vahşet pazarlanıyor.


 

|| ANASAYFA || GÜNDEM || POLİTİKA ||
|| EKONOMİ || DÜNYA || YAZARLAR ||
|| LİNKLER || SERBEST KÜRSÜ ||
|| YENİ ŞAFAK'a Mesaj || ABONE OL ||


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© 1998 ALL RIGHTS RESERVED