Logo... Yazarlar...

Ş   E   K   E   R   L   İ   K


      Bir tarih aydınlanıyor

Türk toplumunun en büyük tarihi acısını yaşadığı Yemen dramının bilinmeyen yönleri ilk kez gün yüzüne çıkıyor.

Yemen denince akla gelen ilk şey büyük bir hüzündür. Bu hüznü yaşatan en büyük etken de meşhur Yemen Türküsü. "Ah o Yemen'dir, gülü çemendir, giden gelmiyor, acep nedendir" mısralarıyla yürekleri burkan türkünün hikayesi pek bilinmiyor.

Kemal Öztürk, bu türküden yola çıkarak uzun bir dönem araştırma yaptı. Sınırlı sayıda bulunan kaynaklar arasında süren araştırma sonucunda ortaya çarpıcı bir belgesel projesi çıktı.

Önce belgeselin metinleri hazırlandı. Yüz yıl önce yaşanan bir Yemen isyanı, projenin ana iskeleti olarak seçildi. O döneme ait resimler ve dokümanlar araştırıldı. Ve şimdiye kadar pek bilinmeyen 120 yıllık Yemen resimlerine ulaşıldı.

Araştırmaların tamamlanmasından sonra bir televizyon ekibiyle Yemen'e giden Kemal Öztürk, burada Osmanlı askerlerinin izlerini sürdü. Hemen hemen bütün Yemen gezildi. Osmanlı'ya ait tüm izlerin çekimleri yapıldı.

Osmanlı'nın 400 yıl boyunca kullandığı 300 kilometrelik Hudeydiye-San'a yolu, Osmanlı'nın egemenliğinde olan şehirler büyük bir titizlikle incelendi ve çekimleri yapıldı.

Çekimlerin tamamlanmasından sonra uzmanların gözetiminde yeniden belgesel metinleri yazıldı. Böylece bilinmeyen bir tarih hem görsel, hem de yazılı olarak belgelenmiş oldu.

Belgesel Yemen'le ilgili bugüne kadar bilinmeyen birçok konuyu aydınlığa kavuşturacak.

"Abdülhamit Albümü" olarak bilinen ve şu anda İRCİCA bünyesinde bulunan resim albümünden Yemen'deki Osmanlı askerlerinin görüntüleri ilk defa yayınlanacak. Bu resimlerin bir kısmı 130 yıllık.

Yemen'de bulunmuş, Yemen dramını yaşamış birçok Osmanlı yöneticisi ve askerinin anıları da ilk kez televizyon ekranlarına yansıyacak.

Belgeselde ayrıca Yemen dramının yaşandığı kaleler, dağlar, şehirler ve ovaların ilk kez görüntüleri yayınlanacak. On binlerce Osmanlı askerinin gömüldüğü mezarlıklar ve izleri kaybolmuş toplu mezarların da yürek burkan görüntüleri gelecek ekrana. Hâlâ ayakta kalan Osmanlı kaleleri, hanları, idari binaları, okulları ve kışlaları da bu belgeselde tanıtılacak.

Süleyman Peygamber'i etkileyen Sebe Melikesi Belkıs'ın oturduğu şehir, Kabe'yi yıkmak isteyen Ebrehe, Peygamber'in en büyük âşığı Yemenli Veysel Karani, Allah'a ilahlık tasladığı için helak olan Ad Kavmi ve daha birçok ilginç tarihî hikayeler belgesel içinde yayınlanacak.

Belgesel yıllardır tartışılan bir konuyu da gündeme getiriyor. Yemen Türküsü'nde yer alan "burası Muş'tur" ibaresinin aslında Yemen'de yer alan "Huş" isimli bir şehri işaret ettiği söylenirdi. Belgeseli hazırlayan Kemal Öztürk bu konuda son derece ilginç bulgulara ulaştığını bildirdi.

Önümüzdeki günlerde Kanal 7'de yayına girecek belgesel iki bölümden oluşacak. İlk bölüm olan "Seyrü Sefer"de Yemen'in son derece ilginç tarihî, toplumsal ve siyasi yapısıyla, Yemen'e gidecek askerlerin Anadolu ve Kızıldeniz'de büyük acılarla süren seyri anlatılacak. İkinci bölümün adı ise "Yitik Tarih". Bu bölümde Yemen'de yaşanan ve bilinmeyen büyük dram tarihi şahitlerin anılarıyla birlikte anlatılacak.

Beklemeye değer. Tarih aydınlanabilir ama, kafası ve gönlü karanlık olanlar için, ne farkeder ki?

Yeni görev

Vali Recep Yazıcıoğlu'nun görevden alınması üzerine, Erzincanlılar Birliği adına açıklama yapan Başkan Hüsamettin Şanal, "Valimizin şık olmayan bir şekilde görevden alınması gönlümüzde deprem yaratmıştır" diyerek bu karardan vazgeçilmesini istiyor. Buna karşılık İzmit ve Sakaryalı okurlarımızdan gelen faks ve telefonların sonucu ise, "Recep Yazıcıoğlu bizim valimiz olsun" şeklinde özetlenebilir.

İçişleri Bakanı olsun diyenler de var, "Bölgeye koordinatör vali olarak atansın" diyenler de.

Hepsine hak vermek gerekir ama bence Başbakan olması, daha iyi bir çözüm. Hazır Ecevit de Amerika'dayken!..

Şimdi bu lafı da gırgıra alacaklar çıkacaktır, biliyorum. Evet, şaka tarafı var elbet. Fakat düşün şaka payını, tıpkı darasını düşer gibi, geriye ne kalır: Yazıcıoğlu Başbakan olsun! Bugün değilse, yarın... Fena mı olur Allah aşkına? Gerçi, çok şükür aday sayımız hiç de az değil ama, olsun! Aday ne kadar çok olursa, o kadar iyi demektir!..

Bağımsızlığın tarihi

Boyne Falls'da "iletişim" adlı bir seminere katıldık. Milletlerarası İşbirliği İdaresi'nin misafiri olarak Amerika'ya gelen bütün yabancılar o seminere katılmak zorunda idi.

Şehirden uzak, ormanlar içindeki şirin bir otelde kalıyorduk.

Katılımcıların çoğu, bağımsızlığını yeni kazanmış milletlere mensuptu. Bu yüzden seminerde memleketlerini anlatırken, sözlerini şu tarihte bağımsızlığını kazanmıştır diye bitiriyorlardı. Sıra bana geldiği zaman, söyleyeceklerimi söyleyip yerime oturduğumda, hoca bir şeyi unuttuğumu hatırlattı: "Memleketinizin bağımsızlığını ne zaman kazandığını söylemediniz." Verdiğim cevabı bugün bile gururla hatırlarım: "Hiç kaybetmedi ki, kazanması söz konusu olsun! Tarihin bilinen en eski devirlerinden beri bağımsız devletler kurmuş bir milletiz."

Mehmet Çınarlı, Altmış Yılın Hikâyesi, s. 266.


 

Faks: +90 (212) 613 14 92 - 93

mseker@yenisafak.com

29 Eylül 1999 Çarşamba

Geri


|| ANASAYFA || GÜNDEM || POLİTİKA ||
|| EKONOMİ || DÜNYA || YAZARLAR ||
|| LİNKLER || SERBEST KÜRSÜ ||
|| YENİ ŞAFAK'a Mesaj || ABONE OL ||


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© 1998 ALL RIGHTS RESERVED