|
nsanın doğup büyüdüğü, ekmeğini yediği, suyunu içtiği yerin o kişi üzerinde hayatı boyunca unutamayacağı anıları vardır. Küçük yaşlarda gayri ihtiyarî elde edilen bu kazanımlar, kişinin sonraki yıllarında ister istemez kalıcı izler bırakacaktır. Bu izler ister geri dönülmek istenilen özlem dolu yıllar olsun, isterse devamlı kaçmak istediğimiz ıztırablı bir geçmiş.
Bu durum bir sanatçı için, bir şair için daha çok geçerlidir kuşkusuz. Her sanatçının çocukluk yılları, küçük yaşlarda gördüğü ve yaşadığı şeyler eserine belli ölçülerde somut olarak mutlaka yansımıştır. Çocukluğun diri ve meraklı zihni, yaşanılan olayın kendisi ile yaşanılan yer arasında kopmaz bağlar kurar. Öyle ki bu bağlar zamanla onu hayata bağlayan kopmaz bir ip olarak karşımıza çıkar.
Ölümünün onikinci yılında rahmetle andığımız Cahit Zarifoğlu, doğduğu şehrin bir takım özelliklerini eserlerine aksettiren usta sanatçılarımızdan biridir. Onun eserlerinde memleketi olan Maraş önemli bir yer tutar. Kendisiyle 1986 yılında Uzunoluk isminde mahallî bir dergi adına yaptığımız bir konuşmada bunu şu cümlelerle ifade eder: İnsanın bir yerden olması ona övünç verirse bununla övünmek de isterim. Ankara'da doğmuşum ama bu bir şey ifade etmiyor. Maraşlılığımın yanında bir şey ifade etmiyor. Maraş'ta toplam olarak dokuz sene kadar kaldım. Buna ortaokul ve lise yılları dahil. Çok daha erken veya geç devirlerde Maraş'ta kalsaydım, belki kendimi bu kadar Maraşlı hissetmeyebilirdim. Ama özellikle lise yıllarının geçildiği yer, herşeyiyle insanın diline, davranışlarına, bakışına yansıyor. Bundan olmalı, bakışları güçlü insanlar bizi gördükleri zaman, Maraşlı olduğumuzu hemen anlarlar. Galiba abarttım. O da Necip Fazıl. Bizi ilk kez gördüğünde, içimizden birkaç kişiyi işaret edip, "Sizler Maraşlısınız değil mi?" demişti.
Zarifoğlu'nun bu satırlarının hemen ardından, şairin ilk gençlik yıllarının yoğun olarak geçtiği şehrin adeta özlemini duyduğunu görüyoruz: Aradan uzun yıllar geçmesine rağmen, yani Maraş'tan uzak yıllar geçmesine rağmen, oradan aldıklarımı unutacağıma, unuttuklarımı da yeniden hatırlıyor ve hatta yaşamaya başlıyorum. Örneğin nice zaman sonra, yerde oturarak yemek yemek daha güzel görünmeye başladı ve on yıldır böyle yapıyoruz evde. Ve en önemlisi İslamî yaşayış, Maraşlılığın ana unsuru gibi gittikçe daha özlenerek hayatımı sarıyor. Ben de gittikçe daha çok bu anlamdaki Maraşlılığa teslim olmak istiyorum.
Maraş'ın bu anlamdaki akraba şehirleri çoktur. Bir şiirinde:
Beyrut'un gözyaşları şimdi
Kudüs'ün yanı başında
Müslümanlarsa uzakta
der. Binlerce müslümanın öldürüldüğü Hama şehrini unutamaz:
O zaman camimizden ezan sesi gelmedi
Korktum bütün insanlar, bütün insanlık adına
Daha da karıştırdığımız zaman bunlara ilaveten Mekke'yi, Medine'yi, Haleb'i, Bağdat'ı, Üsküp'ü, Kabil'i, Kandehar'ı bu anlamda Zarifoğlu'nun akraba şehirleri arasında sayabiliriz.
Zengin Hayaller Peşinde
Cahit Zarifoğlu'nun geçtiğimiz ay yayımlanan denemelerinden meydana gelen Bir Değirmendir Bu Dünya isimli kitabından sonra, Zengin Hayaller Peşinde isimli kitabı da geçen hafta çıktı. Şairin çoğunluğu Cahit Zarifoğlu adı olmak üzere Ahmet Sağlam, Vedat Can, Abdurrahman Cem müstearıyla da kaleme aldığı yüzlerce yazının taranması neticesinde iki deneme kitabı ortaya çıkmış. Bunlardan dış dünya, bilhassa İslâm âlemi ile ilgili siyasî ve aktüel yazılar hemen yukarıda belirttiğimiz birinci kitapta toplanmış. Zengin Hayaller Peşinde ise onun düşünce, sanat ve edebiyat yazılarından oluşmaktadır. Cahit Zarifoğlu'nun sanatın teorik yönü üzerinde "düşünmekten değil ama, konuşmaktan" fazla hoşlanmadığı öne sürülür. Bu kitapta onun sanat ve edebiyatın teorik yönü üzerine de düşündüğünü ve konuştuğunu (yazdığını) görüyoruz. Onun şiirlerinin, hikâye ve romanlarının, çocuk masallarının, senaryo denemelerinin, okuyucularla kurduğu etkili yazışmaların arka-planı hem önceki kitapta, hem de düşünce, sanat ve edebiyat yazılarından meydana gelen bu kitapta bulunabilir. Şu birkaç yazı başlığı kitabın muhtevası hakkında birşeyler söyler sanırım: Yazı ve plan, Rilke/Malte, İnsan-büyük şehir, Şiir yazmak öğrenilir mi?, Şiir yazan insan, Edebiyat ilişkileri, Rüyalar ve sanat eserleri. Bir protestonun romanı, İşte Yunus Emre, Maske hayat, Manevi yalnızlık, Diriliş vs. vs.
6 Haziran 1999 Pazar
|
 |
Çocukluğun diri ve meraklı zihni, yaşanılan olayın kendisi ile yaşanılan yer arasında kopmaz bağlar kurar. Öyle ki bu bağlar zamanla onu hayata bağlayan kopmaz bir ip olarak karşımıza çıkar.
|
|