|
eclis'te bir avuç suda koparılan fırtına Türkiye'nin çok hayati bir probleminin gündemde gerektiği gibi yer almasını önledi. Pazartesi günkü gazetelerde 1,5 milyon kişiyi ilgilendiren ve trilyonlarca lira zarara sebebiyet veren üniversite sınavlarının iptali değil, Merve Kavakçı'nın başörtülü olarak parlamentoya girmesi ön plandaydı. Devletimizin anlı şanlı yetkilileri iki senedir bugünü bekleyen yüz binlerce öğrenciyi ve onların ailelerini stresten, heyecandan kurtaramadılar ama başörtülü bayanın yeminine engel olarak Cumhuriyet'i kurtarmış oldular. Eh Cumhuriyeti kurtarmak elbette 1,5 milyonu kurtarmaktan daha önemli. Her halde bunun için olacak ki seçilmiş yöneticilerimiz iptal konusunda söz söyleme lüzumunu dahi hissetmediler.
Türkiye'de yapay gündem maddelerinin gerçek problemleri nasıl gözden gizlediğini göstermesi bakımından dikkat çekici bir olay bu. Belki de Meclis'teki başörtüsü krizinin pazar günü bu kadar tırmandırılmasının arkasında cumartesi günü akşamı üniversite giriş sınavlarının iptali yatmaktadır. Bu yemin olayının sakin bir şekilde cereyan ettiğini düşünün. Bütün objektifler önce YÖK başkanına, sonra problemden ancak çıktığı yurt dışı geziden dönünce haberdar olan Milli Eğitim Bakanı'na daha sonra da bizzat Başbakan'a çevrilmez miydi? Millet iradesinin tecelligahı olan bir mecliste "burası devlete meydan okuma yeri değildir" diyerek milli iradeye meydan okuyan bir Ecevit kime karşı kükreyecekti?
Türkiye gibi objektif değil subjektif kriterlerin daha fazla etken olduğu bir ülkede istesek de istemesek de böyle bir genel imtihandan başka çıkış yolu yok. Aksi bir çözümün doğuracağı mahzurları düşünmek bile ürkütücü. Ancak başarının kriteri olarak tek bir sınavın öğrenciler üzerinde yaratacağı yıpratıcı etkiyi görmemek de mümkün değil. Geçmiş senelerde yıllar boyu bu sınavlarda bulunmuş birisi olarak şunu rahatlıkla ifade edebilirim ki o gün öğrenciler –özellikle kız öğrenciler– o kadar büyük bir gerilim içerisinde olmaktadırlar ki en ufak bir menfilik bu öğrencilerin bir kaç soruyu yanlış yapabilmelerine ve bu sebeple binlerce öğrencinin gerisine düşmelerine yol açabilmektedir. Şimdi böyle bir sınavda YÖK yetkililerinin daha sorumlu ve dikkatli davranmaları gerekmez mi? davranmamışlarsa bunun sorumluluğunu üstlenmeleri icab etmez mi? Hiç kimsede sorumluluk üstlenme ve bunun gereğini yerine getirme yok. Sonunda ister misiniz bütün sorumluluk bir müstahdemin üzerinde kalsın?
Böyle büyük rezaleti örtmek için başörtü krizinden daha uygun bir vasıta da bulunamazdı doğrusu. Kemal Gürüz karşısında olduğu başörtüsüne aslında çok şey borçlu.
6 Mayıs 1999 Perşembe
|
 |
Türkiye gibi objektif değil subjektif kriterlerin daha fazla etken olduğu bir ülkede istesek de istemesek de böyle bir genel imtihandan başka çıkış yolu yok. Aksi bir çözümün doğuracağı mahzurları düşünmek bile ürkütücü. Ancak başarının kriteri olarak tek bir sınavın öğrenciler üzerinde yaratacağı yıpratıcı etkiyi görmemek de mümkün değil. Geçmiş senelerde yıllar boyu bu sınavlarda bulunmuş birisi olarak şunu rahatlıkla ifade edebilirim ki o gün öğrenciler –özellikle kız öğrenciler– o kadar büyük bir gerilim içerisinde olmaktadırlar ki en ufak bir menfilik bu öğrencilerin bir kaç soruyu yanlış yapabilmelerine ve bu sebeple binlerce öğrencinin gerisine düşmelerine yol açabilmektedir. Şimdi böyle bir sınavda YÖK yetkililerinin daha sorumlu ve dikkatli davranmaları gerekmez mi? davranmamışlarsa bunun sorumluluğunu üstlenmeleri icab etmez mi? Hiç kimsede sorumluluk üstlenme ve bunun gereğini yerine getirme yok. Sonunda ister misiniz bütün sorumluluk bir müstahdemin üzerinde kalsın?
|
|