Logo... Yazarlar...

FEHMİ KORU


Tartışarak, doğruya...

F azilet Partisi şu günlerde yoğun bir çalışma içerisinde. Eski ve yeni milletvekilleri davetle biraraya geliyorlar, örgüt Ankara'ya taşınıyor, Merkez Karar sürekli toplantı halinde... Bir ay önceki seçimleri değerlendirme amaçlı toplantılar bunlar...

İçeriden aldığımız bilgilere göre, katılanlar, seçim sonuçları hakkında görüşlerini açıkça ifade ediyorlar. FP şartların bir erken seçimi zorlayabileceğini de hesap ediyor ve hazırlıksız yakalanmak niyetinde değil.

FP lideri Recai Kutan, görüştüğümüzde, bu toplantıları yararlı bulduğunu söyledi. Seçimlerde bekledikleri sonucu alamamalarının sebepleri üzerinde ilginç görüşler dile geliyormuş. "Meselâ neler?" sorusuna, FP lideri, "İki tür sebep var, biri dış diğeri iç. Dış sebeplerin başında, FP hakkında kapatılma dedikodularının etkisi geliyor; iç sebepler ise örgüt yapımızdaki eksiklik" cevabını verdi.

Partiler için özeleştirinin, özellikle seçim sonrasında, hayati önemi var. Başarısızlıklar, lider tahakkümü yüzünden, genellikle gizlenir bizde; biraz deşilince hemen her sorun liderin yetersizliğine işaret edeceği için... Bu sebeple, son örneği Benjamin Netanyahu'nun istifasıyla İsrail'de yaşanan çekilme âdeti de olmadığından, liderler, partilerini yokoluşa kadar peşlerinden sürüklerler. Recai Kutan'ın liderliğindeki FP'nin bu geleneği bozması önemli bir yenilik.

Ancak, tam anlamıyla demokratik bir eleştiri ortamı sağlandığı belirtilmesine rağmen, Recai Kutan'ın aktardığı 'başarısızlık sebepleri', tartışmaların yüzeyde kaldığına işaret ediyor. Öncüsü olan RP'nin başarısını üye sayısına ve örgütün yaygınlığına bağlayıp "Biz de üye kaydetme faaliyetini hızlandırırsak başarıyı yakalarız" demek konuyu basite indirgemek olur. FP, yine de başarı sayılması gereken yüzde 15 oyunu artırmak istiyorsa, daha etraflı bir özeleştiriye zemin hazırlamalıdır.

MNP ile başlayıp bugün FP'de temsil edilen çizginin en büyük zaafı, bu toprakların en has ürünlerinden biri olmasına rağmen, 'yerlilik' vurgulamasının azlığından geliyor. 28 Şubat'ın yan etkilerinden biri, bu çizgiyi, farklı irtibatlar ağının ortasına oturtmak oldu. Yerliliğe önem veren seçmenler açısından, FP, tam bir 'Türkiye partisi' olarak algılanmadı.

'Türkiye partisi' veya 'Türkiye'nin partisi' olmanın bir başka uzantısı, ülke insanını meşgul eden bütün konuların bu partinin ilgi alanına girmesidir. 28 Şubat'ın ustaca manevralarıyla, FP, kendisini belli konulara hapsetti. Adeta, "Beni ilgilendiren konular şu, aynı konulara siz de ilgi duyuyorsanız oylarınızı bana verin" noktasına getirdi işi. Onların da, mağdurları çok olsa bile geniş yığınların 'âcil' sorunları arasında yer alan konular olmadığı anlaşılıyor.

FP'nin 18 Nisan seçimlerindeki bir büyük eksikliği de heyecan uyandıracak bir aday listesinden mahrumiyetti. 1995 seçimlerinde listelere alınanlar, neredeyse bütünüyle, 1999'da da korundu; oysa, örgütü ve seçmeni harekete geçirecek yepyeni simalar bulunabilir, bazı eskimiş yüzler de, onurlarıyla köşeye çekilmeye ikna edilebilirdi. Milletvekilliğinin bir 'meslek' olmadığını, her seçimde değişik değerleri Meclis'e getirerek göstermeyi FP başaramayacak da hangi parti başaracak? Bunu sağlamanın en iyi yolu, nasıl uygulandığı bilinmeyen anket yöntemi yerine, tabanın tercihlerini yansıtacak bir önseçim mekanizması kurmaktır.

Küskünler hareketine seçim öncesi verilen desteğin oyları büyük çapta etkileyen zihin karışıklığına yol açtığını masaya taşımayan bir tartışmaya 'özeleştiri' denilebilir mi? Seçimi en fazla isteyen partinin son anda seçim istemez görüntüsü vermesi tereddütteki seçmeni başka partilere kaçırmaya yetti.

FP'nin hataları burada saymakla tükenecek gibi değil; genç Türkiye'ye 'yaşlı' görünmesinden, ilkesiz tavırlarına kadar daha bir dizi sorun sayılabilir. Bunların sayılmasından, hataların yüze vurulmasından korkmamak gerekir; hataya göz kapayanların sonu önünü görememektir.

FP, iç tartışmasını tamamladıktan sonra, dişe dokunur eleştirileri kendi tabanı önüne de taşımalı ve hatalarını samimiyetle itiraf etmelidir. Etmelidir ki, geçmişte kendisine oy vermiş, yarın da verebilecek ama 18 Nisan'da uzakta durmayı yeğlemiş kişiler, FP'yi bir kez daha ciddiye alabilsinler.

Doğruya tartışmasız da ulaşılır belki, ama en kalıcı sonuç doğruyu tartışarak bulmaktır...
 

koru@turnet.net.tr


  19 Mayıs 1999 Çarşamba


MNP ile başlayıp bugün FP'de temsil edilen çizginin en büyük zaafı, bu toprakların en has ürünlerinden biri olmasına rağmen, 'yerlilik' vurgulamasının azlığından geliyor. 28 Şubat'ın yan etkilerinden biri, bu çizgiyi, farklı irtibatlar ağının ortasına oturtmak oldu.


 

|| ANASAYFA || GÜNDEM || POLİTİKA ||
|| DÜŞÜNCE || YAZARLAR || SERBEST KÜRSÜ ||
|| AÇIK OTURUM || LİNKLER ||
|| YENİ ŞAFAK'a Mesaj ||


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© 1998 ALL RIGHTS RESERVED