Logo... Yazarlar...

Saçlarından tutulup sürüklenenler...

12 Mayıs tarihli Sabah gazetesinde Cumhurbaşkanı Demirel ile yapılmış bir mülakat yayınlandı. Demirel orada pek çok şey söylüyordu da, Malatya ile ilgili bir şey daha söylüyordu. Valiye telefon ettirmiş ve "devlet otoritesini koyuyor diye lüzumsuz sertlikler yapılmaması" için uyarmış. Meselâ,

-Kız çocuklarının saçlarından tutup sürükleme gibi hadiseler lüzumsuz şeylerdir, diyor Cumhurbaşkanı. Demek ki, "kız çocuklarının saçlarından tutulup sürüklendiği" kuşkusunu taşıyor.

Malatya'dan bir Cuma görüntüsü yansıdı geçen gün gazetelere... İnsansız caddeler panzerler, zarhlı araçlarla donanmış... Ertesi günkü gazetelerde "Malatya'da sakin gün" başlıkları yer aldı.

Acaba Malatya'nın dünyaya verdiği Türkiye imajı nedir?

* * *

11 Mayıs tarihli New York Times'ta, gazetenin Türkiye temsilcisi Stephan Kinzer'in bir haberi yer aldı. Haber Lice'yi anlatıyordu. "gözleriyle konuşan" insanları... "Bizi görebilirsiniz ama işitemezsiniz. Dudaklarımız kilitlidir" diyen insanları...

Acaba Lice, nasıl bir görüntü veriyor Türkiye adına dünyaya?

* * *

2 Mayıs tarihli Sabah'ta, Nuriye Akman'ın HADEP'ten Kızıltepe Belediye Başkanı seçilen Cihan Sincar'la yapılmış bir mülakatı var. Cihan Sincar, fail-i meçhul bir cinayete kurban giden Mehmet Sincar'ın karısı... Mülakattan bir bölüm şöyle:

-Birkaç ay önce parti merkezi talimat verdi, gidin, seçimler geliyor, örgütlerinizi denetleyin diye. Batman'a gittik. İl başkanımızın evine giderken Emniyet'e götürdüler. Dokuz gün gözaltında kaldım. Gözlerimi kapatmışlar. Daha içeri girer girmez, kim geliyor, nereden geliyor, kafama bir tane vuruyor, bilemiyorum. Zaten çömeliyorsun. Bırakmıyorlar ki oturasın. Diyor ki "Sen Mehmet Sincar'ın eşisin, onun mezarına gidiyor musun? Gitmene gerek yok yakında onun yanına gideceksin." Hakaretler son sınırına kadar. Yüzüme vura vura, saçlarımdan tutup duvara. İlk önce üstümü çıkardılar. Baktılar ki her kuşun eti yenmez..... Gözaltından bıraktıklarında perişan bir haldeydim..... Böyle bir şeyi haketmemişim ve o insanlara teselli veriyorum bir şey olmaz diye o haldeyken. İnsanın gitgide tansiyonu düşüyor, bütün vücudu titriyor."

"Saçlarımdan tutup duvara...." "Önce üstümü çıkardılar. Baktılar ki her kuşun eti yenmez..."' Bu sözleri okudu mu acaba sayın Cumhurbaşkanı ve ne yaptı? Acaba "her kuşun eti yenseydi" Cihan Sincar'ın başına ne geleceğini sordu mu birisine?

Ve acaba düşündü mü, Cihan Sincar'ın resmettiği manzara, dünyaya nasıl bir Türkiye görüntüsü veriyor?

* * *

Acaba sayın Cumhurbaşkanı, Merve Kavakçı'ya karşı yürütülen "Vurun Merve'ye" girişimini seyrederken, "saçlarından tutulup sürüklenen kız çocukları" yutkunması yaşadı mı? Bu linç girişiminin dünyaya nasıl bir Türkiye manzarası verdiğini düşünüyor sayın Demirel?

* * *

Ve şimdi MHP'yi terbiye etme adına karşı sürdürülen, bizzat Ecevit'in başını çektiği "saçından tutup sürükleme" kampanyası...

MHP milletvekili Nesrin Ünal hanımın, Meclis'e girerken başını açmak zorunda bırakılması da, bir başka açıdan bakıldığında, saçından tutulup sürüklenme manzarası arzetmiyor mu?

* * *

Yaşanan psikolojik savaş iklimi, her gün bir başka toplum kesimini "saçından tutulup sürüklenen kız çocukları" psikolojisine itiyor.

Milli Güvenlik Siyaset Belgesinde, üç çizgi-üç grup, potansiyel iç tehdit kapsamı içinde yer alıyor ve bunlara karşı "devlet hassasiyeti" sergileniyor: Bölücülük (siyasal yansıması HADEP'i vuruyor), köktendincilik (siyasal yansıması FP'yi vuruyor) ve ırkçı milliyetçilik (siyasal yansıması MHP'yi vuruyor.)

Bu üç grubun genel seçimlerdeki oy oranı yüzde 40'ları buluyor. Mahalli seçimlerde aldıkları oya bakarsanız yüzde 55'lere uzanıyor. MGSB'deki mantık açısından baktığınızda karşınıza dev gibi bir problem (eğer problem haline getirirseniz) çıkıyor. Hele bir de DYP ve ANAP tabanının, potansiyel olarak MHP ve FP tabanına yakınlığı dikkate alınırsa, hesaplar içinden çıkılmaz hale geliyor.

FP lideri Ecevit'i boşuna "partilerin sicil amiri misin?" diye suçlamıyor. Çünkü nerdeyse DSP lideri, stratejik konumunu MGSB-ya da 28 Şubat mantığına dayamış, başka siyasi oluşumlar hakkında ahkâm kesiyor.

Ve Türkiye, sadece DSP'nin (biraz da barajın altında kalan CHP'nin) legal konumu yakalayabildiği, geriye kalan tüm siyasi oluşumların üzerinde devlet kuşkusu taşıdığı bir "sakıncalılar ülkesi" haline getiriliyor.

Malatya'da (veya başörtüsü sancısı yaşanan bir başka şehirde) sokaklarda sükûneti zırhlı araçların sağladığı, Lice'de insanların gözleriyle konuştuğu, Batman'da, bir belediye başkan adayı hanımın saçlarından tutulup duvarlara vurulduğu, Ankara'da bir bayan milletvekilinin, Amerikan vatandaşı diye siyasal lince kurban edildiği, halkın oyu ile parlamentoya girmiş partiler üzerinde sakıncalılık tehditlerinin dolaştığı ve yükünü siyaset dışı güçlerden yana yığanların başka tüm siyasi organizasyonlar hakkında ahkâm kesebildiği bir ülke manzarası...

Demokrasi bu mu?

İç barış bu mu?

Ve bununla nereye gider Türkiye? Sorunlarını nasıl çözer?

Parlamento içinden Türkiye'yi rahatlatacak bir hükümet çıkmalı...

Bunun ön şartı da bize göre, hükümet arayışında 28 Şubat mantığını değil, millet iradesini belirleyici kabul etmektir. Ecevit bu noktada çok kötü imtihan vermiştir.

Son söz: Dünyanın bütün saçlarından tutulup sürüklenenleri, birleşin...

ÖZÜR

Başyazarımız Ahmet Taşgetiren'i Cuma günkü yazısı teknik bir aksaklık nedeniyle dün yeniden yayınlanmıştır. Yazarımızdan ve okuyucularımızdan özür dileriz.

19 Mayıs 1999 Çarşamba





 

Ve Türkiye, sadece DSP'nin (biraz da barajın altında kalan CHP'nin) legal konumu yakalayabildiği, geriye kalan tüm siyasi oluşumların üzerinde devlet kuşkusu taşıdığı bir "sakıncalılar ülkesi" haline getiriliyor.


 

|| ANASAYFA || GÜNDEM || POLİTİKA ||
|| EKONOMİ || DÜNYA || DÜŞÜNCE || KÜLTÜR ||
|| MAGAZİN || DİZİ || ARKASAYFA || YAZARLAR ||
|| SERBEST KÜRSÜ || AÇIK OTURUM || LİNKLER ||
|| YENİ ŞAFAK'a Mesaj ||


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© 1998 ALL RIGHTS RESERVED