ethullah Hoca ekolüne yönelik eylemli saldırıların şu an için arkası kesilmiş gibi gözüküyor. Başbakan Ecevit'in ve Yılmaz'ın vâki saldırı denemelerini kırma gayretlerine rağmen, planlı olarak üretilen son menfî atmosferin, bu hareket üzerinde zamanla olumsuz bazı etkiler üreteceğinden kuşku duyulamaz. Çünkü hareket tahminlerin üzerinde "afişe" edilmiş sayılır. Medyanın, bazı dış istihbarat güçlerinin ve hadiseye aşırı laiklik histerileriyle yaklaşan çevrelerin muradı da, zaten bu sonucu hasıl etmekti.
Hizmet ve savunma
İster istemez olumsuz saldırı dalgaları, Fethullah Hoca ekolü etrafında teşekkül eden "ortak toplumsal kabulü" zedelemiştir denilebilir.
Nitekim bu ekol, kendine yönelik haksız saldırı dalgaları karşısında hayli şaşırmış vaziyette. Nasıl davranmak gerekir, hangi tutumu takınmak icabeder vs. Ancak burada hareketin; kendi dışındaki yakın İslâmî çevrelerce, beklenenin ötesinde bir savunmaya mazhar olduğunu da kaydetmek icabeder. Hatta denilebilir ki, bu noktadaki savunma irade ve heyecanı; hareketin kendi ürettiği savunma iradesini kat kat aşabilmiştir. Önemine binâen bu notu, buraya düşmek ihtiyacını duyuyoruz.
Ancak bir hakkı teslim ve bir hakikati tesbit vazifelerimiz arasındadır. Zaten Fethullah Hoca Ekolü kendisini, kamuoyuna karşı nasıl izah edeceği ve nasıl savunacağı noktasında, uzun yıllardır ciddi sıkıntılar içerisinde olmuştur. İş yapan, toplumsal hizmet üreten ve yerine göre devletin, hükümetlerin, ailelerin yükünü paylaşmayı kendileri adına ciddi bir mesâîye dönüştüren bu ekip; hem ürettikleri hizmet hâsılasındaki büyüklüğün farkında değillerdi, hem de kamuoyu önünde ürettikleri hizmetin lâyıkı veçhile savunmasını bilmiyorlardı.
Arının bal yapması gibi; durmaksızın, harıl harıl bir çalışma!.. Sonu gelmeyen bir heyecan!.. İnsana yönelik hudutsuz bir hizmet aşkı!.. Ve netice itibariyle beklenenin çok çok ötelerinde bir büyüme... Başlangıçta Ege, Marmara, İç Anadolu; sonra yurdun bütün bölgeleri!.. Sonra sonra Orta Asya, Balkanlar, Kafkasya, Rusya içleri.
Burada ilk dikkati çeken, öngörülenin üzerinde bir büyüme durumudur.
İşte ekolün tahmin edemediği bazı sıkıntılar da buradan doğacaktı ki, hareketin öncüleri bunu tahmin edemediler. Zaten tahmin etmeleri de beklenemezdi. Hocaefendinin Kestane Pazarı'ndan yâdigâr yakın halkası ile, son yıllarda üniversitelerden mezun genç kadrolarının; bu tarz bir büyümenin doğuracağı siyasal problemleri öngörmeleri mümkün olamazdı. Ekol bünyesinde hem yaşlı kuşağın, hem gepegenç kadroların ortak özelliği; arının bal yaptığı gibi hizmet üretmek, fakat büyümenin hasıl edeceği sorunlar karşısında biraz şaşkın ve çaresiz kalmaktan başka ne olabilirdi?
Savunma ve izah denemeleri
Buna rağmen ekol; kendini izah değil savunma sadedinde, gene de iyi kötü bazı yollar geliştirmedi değil. Bu savunma alternatifleri aşağı yukarı şöyle gelişti:
1. Okul ve dersane hizmetlerinde başarıyı öne çıkarmak. Tebliği, çürümüş sözden, somut hizmet üretimi seviyesine inkılâp ettirmek,
2. Orta Asya vs'deki hizmetleri, Türkiye insanı adına yüzakı hizmetler olarak sunmak. Samanyolu'ndaki "Ayna" programı bu açıdan müthiş bir başarıdır.
3. Devlet ve hükümetlerde daima iyi geçinmeye çalışmak. Özellikle 1995 tarihinden itibaren, Ekolün siyasî muhalefet boyutu, giderek sıfırlanmaya doğru bir seyir takip etmiştir. Ekolün kendisini ve zaruretlerini kamuoyuna ve İslâmî kesimlere anlatamadığı asıl tarafı da burası olmuştur. "Ne olur beni anlayın" demek isteyen hizmet kervanı; bize göre etrafındaki anlayışsızlığı ister istemez biraz da kendisi üretmek durumunda kalmıştır.
4. Hizmet büyüdükçe yönetimlere karşı; siyasal muhalefetin seviyesi düşdükçe de İslâmî kamuoyuna karşı tahminlerin ötesinde sıkıntılara maruz kalan ekol; işte burada kendisini takviye ihtiyacıyla olacak yeni yeni sınıflarla temasa geçmeyi denedi.
5. Bir de Orta Asya'lara taşınan gazeteci sınıfları.
Ekol'ün yeni yüzü
Bu sınıfların ortak özelliği "demokratlık"tır. İslâmî kesimlerce de kabul gören sınıflar anlayacağınız. Arkasından gelsin televizyon programları, gitsin gazete/yazı iktibasları vs.
Engin Noyan'ın "Kapılar Köprüler; Ali Bayramoğlu, Etyen Mahçupyan ve Kürşat Bumin'in üçlüsü üzerine oturtulan Açık Görüş; ve Faruk Bilgin'le son zamanlarda N.Sevindi'nin yönettiği "Açı" programı!.. Bu son programın gedikli isimleri, her nedense başlangıçta Mahir Kaynak... Sonra sonra Şükrü Elekdağ ve Hasan Köni isimlerdi hep.
İşte Fethullah Gülen Ekolü'nün dışa vuran yüzündeki dönüşme böyle başladı. Bu savunma biçimi, yani kendini meşrûlaştırma arayışları umulan faydayı hasıl etti mi? Belki kısmen!.. Fakat ağırlıklı olarak hayır.
8 Temmuz 1999 Perşembe