azetelerde yeniden hükûmete övgüler diziliyor. Emeklilikle ilgili düzenlemeler cesur adımlarmış!
Büyük bir reformmuş. Daha şimdiden piyasada olumlu etkileri görülmüş. Borsa tırmanırken, faizler inmeğe
başlamış vs... Neden?Çünkü, gazete sahiplerinin hem bankası var.Hem borsada oynuyorlar. Hem
özelleştirmeden pay alıp devlet ihalesine giriyorlar. Bu durumda, tabii ki, memur veya işçinin değil,
Mesut Yılmaz ile Bülent Ecevit'in yanında olacaklar.
Gazetelerde yeniden hükûmete övgüler diziliyor. Emeklilikle ilgili düzenlemeler cesur adımlarmış! Büyük bir reformmuş. Daha şimdiden piyasada olumlu etkileri görülmüş. Borsa tırmanırken, faizler inmeğe başlamış vs...
Ne demişlerdi?
Üşenmedik "vergi reformu(!)" nun çıkarıldığı dönemde, Meclis'te iktidar partileri adına yapılan konuşmaları, zabıtlardan derledik. O günlerde bu büyük (!) reformu bakın DSP, DTP ve Anap sözcüleri nasıl takdim etmiş:
DTP Grubu adına Mahmut Yılbaş (Van): "... Bu tasarı, bizim değerlendirmemize göre, yıllarca, Türkiye vergi hukukuna örnek olarak gösterilecek bir kanun olacaktır ve yıllarca, üniversitelerin maliye kürsülerinde, bir çok açıdan örnek gösterilecektir."
DSP Grubu adına Metin Şahin (Antalya): "... TBMM'nin 20. dönemi, gelecekte onurla anılacak bir reformu yaşama geçirme aşamasındadır. Kısa adıyla "vergi reformu" olarak ifade edilen bu düzenleme, ülkemiz için, çağdaş bir dünyanın üyesi olma yolunda büyük bir adımdır. Tüm modern, çağdaş, kalkınmış ülkeler için, örneğin, nasıl eğitim düzeyi, enerji kullanma düzeyi, bir gelişmişlik ölçüsü olabiliyorsa, vergi düzenlemeleri de, o ölçüde önemli göstergelerdendir."
"Ülkemiz, bu yeni vergi yasasıyla, geleceğe güvenle ve umutla bakacağı bir adım atmaktadır. Bu reform daha yasalaşmadan, halkımızda ve piyasalarda güven hakim olmuştur. Tasarının yasalaşmasıyla halkımızın demokrasiye inancı, devlete güveni artacaktır. Vergisini veren mükelleflerimiz, vermeyen karşısında haksız rekabetten kurtulacaktır. Kayıtdışılık hemen hemen sona erecektir. Vergide adalet ve hakkaniyet egemen olacaktır. Cezalardaki düzenlemeler, vergi kaçırmada caydırıcılık etkisi yapacaktır."
"Bu vergi reformu, halkımıza mal olmuş, tüm kesimlerin açık desteğini almıştır..."
Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Biltekin Özdemir (Samsun Anap): "20. dönemde görüşülmekte olan kanun tasarıları içerisinde ülkemizin mevcut sorunlarına ve geleceğine belki de en başta olumlu etki yaratacak bir çalışmanın başlangıcında olmanın mutluluğunu taşıyorum."
"Bu düzenlemeyle ekonomideki iyileşmelerin sürekli ve kalıcı olması imkânı sağlanacaktır..."
"Bu düzenleme, esas itibariyle, 1950 vergi reformu ve 1985 katma değer reformundan sonra cumhuriyet tarihinin en büyük gelir reformudur; bunu tespit etmek zorundayız."
"Bu düzenlemelerden toplumun her kesimi memnundur."
Maliye Bakanı Zekeriya Temizel (DSP İstanbul): "... Biz Türkiye'nin ihtiyacına olan, Türkiye için iyi olan bir vergi düzenlemesini yaptık. Biz bu iyiyi getirerek, iyi yaptığımıza inanarak, 55. Hükûmet olarak, bu tasarının sorumluluğunu üstleniyoruz. Bu tasarının Türk ulusuna, Türkiye'ye getireceği çok olumlu katkılar vardır ve bu, bu çalışmanın onurudur."
Halit Dumankaya (İstanbul Anap): "Bu, önemli bir tasarıdır, reform niteliğinde bir kanun tasarısıdır; bir pakettir. Bu paketi hazırlamak, cesaret ister, kararlılık ister. Bir azınlık hükûmetinin böyle bir paketi hazırlaması, gerçekten Türkiye'nin önünü açacaktır."
Özel amaçlı haber
Vergi reformunu, bugün savunan tek bir kul yok. Oysa, politikacıların yanı sıra gazeteler de, o tarihlerde, bir iki nokta haricinde bu büyük (!) reformu kıyasıya övüyordu. Temizel'i göklere çıkarıyorlardı. Bugün ise, ekonomideki her olumsuzluğun faturası vergi yasalarına yükleniyor. İfrat ve tefrit.
Bir başka yazımda Sosyal Güvenlikle ilgili düzenlemelerin, öyle iddia edildiği gibi, bir reform niteliği taşımadığını izah edeceğim. Emeklilik yaşını yükseltmekle, meseleyi çözeceğine inananlar, bir iki yıl sonra gene yanıldıklarını anlayacaklardır.
Sade vatandaş ekonomideki gidişatı günlük hayatına göre değerlendiriyor ve gelişmelerden hiç memnun değil. Ama, bir de çıkar ilişkileri sebebiyle hükûmeti destekleyen basın yayın organları var.
Gazetelerden derlediğim başlıklar, kamuoyuna yayılan iyimserliğin, esasında özel amaçlı, sun'i bir iyimserlik olduğunu ortaya koyuyor.
Baykal'ı caydırmak için
Nisan 1998'de CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, hükûmetten desteğini çekme teşebbüsüne geçmişti. Tam o sırada gazeteler toplu atışa başladı. Anasol-D'ye desteğinin sürmesi için, Baykal ikna edildi. Ve basının iddiasına göre ekonomi rahatladı.
18 Nisan 1998 Sabah: Ekonomide tam bir bahar havası yaşanıyor. Olumlu gelişmelerle rahatlayan piyasa gelecekten umutlu.
Yeni Yüzyıl: Ekonomide bahar havası. Erken seçim baskısı kalktı, borsa 3 günde 3 rekor kırdı. Faiz % 100'ün altına indi. Döviz rezervi taştı.
19 Nisan Akşam: Avrupa'dan iyi haber. Dünyanın en büyük araştırma kuruluşu Salomon Smith Barney'e göre, pembe tablo. Sağlam ekonomisi ve milli gelir artışıyla Türkiye, Avrupa'nın en hızlı gelişen piyasası.
19 Nisan Radikal: Nazar değmesin! Enflasyonla birlikte faizler de düşüşe geçti. Özelleştirme ivme kazanıyor. Dolara gem vuruldu. Döviz rezervi rekor düzeyde. Dış sermaye girişi artıyor.
19 Nisan Sabah: Piyasada iyimser rüzgar. Seçim 1999 yılına kalınca, ekonomi istikrarı yakaladı.
***
Baykal'ı caydırma operasyonunun bir parçası olarak, piyasanın rahatladığı haberleri gazete manşetlerine tırmandı.
Hemen ardından, Yılmaz'ın "Yüz akıyla 9 ay" başlıklı basın toplantısına sıra geldi. İyimserlik daha da pekişti.
Yüz akıyla 9 ay
Gazeteler Yılmaz'ın açıklamalarını manşetten duyurdular. Köşe yazılarında lehte yorumlar çıktı. TV'ler basın toplantısını canlı olarak verdi:
Yeni Yüzyıl: Her şey iyiye gidiyor
Sabah: Hizmette yüz akıyla 9 ay. Yılmaz: "En başarılı hükûmet"
Hürriyet: Nihayet umut ışığı. Refahyol döneminin yarattığı kargaşa ve ekonomide yaşanan krizden sonra, ekonomi ve siyasette ilk defa olumlu sinyaller gelmeğe başladı.
***
Sonra ne oldu?
Öve öve bitiremedikleri ekonomik durum birdenbire bozuluverdi. Faizler fırladı, borsa çöktü, bankalar sıkıştı. Bunda kısmen dünyadaki mevzi krizin rolü oldu; ama krize giren ülkeler bile toparlanırken, bizim halâ sıkıntıda olmamız, Türkiye'de ekonominin kötü yönetildiğini göstermiyor mu?
Yılmaz'a pres!
Kriz patlak verince, bu defa da, Başbakan Yılmaz, bankaların ve borsanın yardımına koşması için sıkıştırıldı. Mesut Yılmaz, büyük sermayenin istediğini hemen verdi:
3 Eylül 1998 Milliyet: Bankalara 900 trilyonluk nefes. Hükûmet ek önlemlerle para piyasasını rahatlattı.
22 Eylül Hürriyet: Borsa istediğini kopardı.
22 Eylül Sabah: Borsaya vergi dopingi
Arşivleri taramaya devam edince, basının yaydığı iyimser havanın gene gerçeği yansıtmadığı hemen anlaşılıyor.
Mızrak çuvala sığmayıp, kriz gizlenemeyecek bir hal alınca, Bakanlar Kurulu krize giren ekonomiyi kurtarmak için "acil önlemler paketini" açıklıyor.
12 Aralık 1998 Hürriyet: Ekonomiyi kurtarma planı
Milliyet: Krize 1.5 milyar dolarlık paket.
Radikal: Hükûmetten krize neşter
Basın kimden yana?
Görüldüğü gibi Nisan'daki iyimser hava 1998 sonuna doğru ortadan kayboluyor. Büyük (!) vergi reformu yapan, faizleri düşüren, borsayı patlatan hükûmet, nasıl oluyor da, birden bire üç bey ay içinde derin bir ekonomik bunalımla karşı karşıya kalıyor?
Ekonomideki gidişatı gazete manşetlerinden takip edenler, bu âni gelişmeden dolayı elbette hayrete düştüler. Ama özel amaçlı ve güdümlü manşetlerin farkında olanlar, hiç şaşırmadı.
Bütün bunları şunun için yazıyorum. Bugünlerde de değerli basınımızdan Ecevit Hükûmeti'ne methiyeler geliyor. Gene benzer manşetler: "Borsa tırmanışta, faizler düşüyor. İyimserlik havası piyasaya hakim."
Belli ki, gene spekülatif mahiyette bazı hazırlıklar mevcut. Veyahut özelleştirmeden beklentiler.
Gazete sahiplerinin hem bankası var. Hem borsada oynuyorlar. Hem özelleştirmeden pay alıp devlet ihalesine giriyorlar.
Bu durumda, tabii ki, memur veya işçinin değil, Mesut Yılmaz ile Bülent Ecevit'in yanında olacaklar.
15 Temmuz 1999 Perşembe