İnsanlar soruyorlar: Özgürlük için yapılan bir devrim, nasıl özgürlükleri baskı altına alabilir? Muhafazakarların kurumsal gücü, devrim içi hesaplaşmanın devrimi korumak adına bastırılması ya da ertelenmesine yetmedi.
|
CİHAN AKTAŞ
ran'da, Tahran Üniversitesi'nde başlayarak büyüyen öğrenci olaylarının sebeplerini irdelediğimizde, karşımıza 1989'dan itibaren, ateşkesten ve Ayetullah Humeyni'nin vefatından itibaren başlayarak devam eden iktidar çatışması çıkıyor. İktidar çatışması değişim yanlılarıyla muhafazakarların, aydın Müslümanlar'la tutucuların, sürekli devrim taraftarlarıyla devrimi tarihin bir noktasına kilitleyenlerin, seçilmişlerle atanmışların arasında cereyan ediyor. Bu çatışmada uzun yıllar telaffuzundan kaçınılan sağ, sol, demokrasi, sivil toplum gibi kavramlar, birkaç yıldan beri tarafları ve konumları adlandırmak için daha rahat bir şekilde kullanılmaya başlandı.
İran'ın gençlik poroblemi
Öğrenci olaylarındaki tırmanmayı birkaç açıdan izah etmek mümkün. Öncelikle İran'da bugün bir "gençlik" problemi yaşandığı söylenebilir. İran'da devrimden sonraki birkaç yıl boyunca nüfusun artması yönünde yapılan propagandalar neticesinde, bugün hayli kalabalık bir genç nüfus var. Öyle ki artık nüfusun artmaması yönünde propaganda yapılıyor. Devrimin başlarındaki genç kuşağı motive eden sloganlar, bugünkü gençlerin ihtiyaçlarına cevap vermekte yetersiz kalıyor. Devrimin korunması adına özgürlüklerin vesayet altına alınması ve tahdidi, gençleri rahatsız ediyor. Gençlerin sorularını duymazlıktan gelen, taleplerini ağır suçlamalarla susturmayı yeğleyen muhafazarlar, toplumdaki değişmelerden habersiz görünmeyi tercih ediyorlar. Devrimle birlikte edindikleri konumu, mutlak, tabii ve ne olursa olsun muhafaza etmeleri gereken ilahi bir hak, bir vazife olarak kabul ediyorlar. Böylece, kutsallaştırılmış bir otoritenin kendisini bütün kararlarıyla, tanrısal ve kutsal iddialı bir söylemle halka dayatması, gençlerin önemli bir kısmının din adına koyulaştırılan bu yargılama ve kınama ağırlıklı söylemden kopmasıyla sonuçlanıyor.
Özgürlük talepleri
İkinci olarak bu olaylar, özgürlüklere yönelik baskıların giderek artması karşısında bir tepkiyi ortaya koyuyor. İran Devrimi'nin başlangıcından günümüze gelinceye kadar, başlangıça devrime destek veren bazı grupların ve kesimlerin, bugün sistem karşısında eleştirel bir konumda bulundukları görülüyor. Bu kesimlerle sistemin arasında mesafe açılmasının en önemli nedeni, devrimden sonra devrimin korunması gerekçesiyle farklı görüşlerin tedricen seçim ve katılım süreçlerinden dışlanması oldu. Gençlerin, kadınların, aydınların memnuniyetsizliği huzursuzluğu besliyor. İnsanlar soruyorlar: Özgürlük için yapılan bir devrim, nasıl özgürlükleri baskı altına alabilir? Muhafazakarların kurumsal gücü, devrim içi hesaplaşmanın devrimi korumak adına bastırılması ya da ertelenmesine yetmedi. Savaş nedeniyle on yıl boyunca ertelenen, sıkıştırılan sorular ve sorunlar olabildiği kadarıyla seçim sandıklarında, nihayet üniversitelerde patlak verdi. Bilindiği gibi öğrenci olayları, İran'da artık açıkça "sol grup" olarak adlandırılan Mücadeleci Din adamları Topluluğu'nun yayın organı olan Selam Gazetesi'nin, bazı gazetelerin kapatılmasını konu alan istihbarat kurumu adına olduğu söylenen gizli bir belgeyi yayınladığı gerekçesiyle kapatılması üzerine başladı.
Susturma planı ve seçimler
Bu kapatma kararı, daha önce Camea ve Zen gibi Hatemi yanlısı gazetelerin kapatılması ve İran Resmi Haber Ajansı İRNA'nın genel müdürünün bir gün süreyle gözaltına alınmasıyla kendisini gösteren bir susturma planının parçası sayılıyor. Bu susturma planının, 2000 yılında yapılacak olan genel seçimleri hedef aldığı düşünülüyor. Hatırlanacağı üzere iki yıl önce Hatemi'nin cumhurbaşkanı seçilmesiyle devlet içinde büyük bir nüfuza sahip bulunan sağ kesim büyük bir darbe yemişti. Devlet içinde önemli güç merkezlerini elinde tutan sağ, Hatemi'yi sıkıştırmaya başladı. Sağda halkın ilgisini çekecek siyasetçi sayısı az. Buna karşılık sağ kanattan mollalar birlik halindeyken, farklı gruplar ve yüksek tirajlı gazeteler demokratik kazanımlar adına Hatemi'yi destekliyorlar. Demokrasinin gereğine inananlar gün geçtikçe çoğalsa bile, 'Cuma Namazı, Televizyon, İslami Devrim Mahkemesi' ve yüksek tirajlı birkaç gazete sağın elinde. Bu arada sağcılar, sol kesim tarafından çıkarılan yüksek tirajlı bazı gazeteleri ya almak, ya da kapattırmak istediler. Şûrâ seçimlerinden önce Hatemi yanlısı Camea ve Tus gazeteleri kapatıldı. Bunları, Rafsancani'nin küçük kızı Tahran Milletvekili Faize Rafsancani tarafından çıkarılan Zen gazetesinin kapatılması izledi. Bu arada sol kanadı destekleyen ayetullahlar, 'velayet-i fakih'in yeniden yapılandırılması, özgürlüklerin genişletilmesi gibi konuları gündeme getirmeye başladılar. Bu ayetullahlar arasında bulunan, aynı zamanda sağ kesimin hiçbir icraatını beğenmediği Kültür ve İslami İrşad Bakanı Muhacerani'nin kayınbiraderi olan Kediver'in Şûrâ seçimlerinden hemen sonra, Ayetullah Muntazeri lehinde propaganda yaptığı gerekçesiyle tutuklanması, sol kanadı sıkıştırmaya ve susturmaya dönük girişimler için bir başlangıçtı. Sol kesimin başkentteki oyların yüzde 90'ını topladığı 26 Şubat 1999 belediye meclisi seçimleri, Hatemi'nin dondurulmuş bir anayasal hakka işlerlik kazandırmak suretiyle yetkiyi halka teslim etiği bir tarih olarak gösteriliyor. Bu girişimin Hatemi'ye sahici bir iktidarın yollarını açması beklenebilirdi. Fakat bugün devletin elinde olan güçlerin yalnız yüzde 25'i sorulara cevap vermekte; dolayısıyla Hatemi yüzde 25'lik iktidara sahip bir Cumhurbaşkanı olarak, istediği reformları hayata geçirememektedir. Hatemi siyasi özgürlüklere ve anayasanın şûrâ seçimleri ya da siyasi partilerle ilgili dondurulmuş maddelerine işlerlik kazandırarak devletin görevlerini sınırlandırmaya çalışıyor. Bu yolda büyük bir mesafe aldığı söylenemez.
YARIN: Devletle halk arasındaki mesafe
|