stanbul- 28 Şubat sürecinde gündeme gelen ve binlerce insanın mağdur edilmesine neden olan başörtüsü yasağı 57. Hükümet'in de karşı karşıya olduğu bir sorun olarak devam ediyor. Sorunun kaynağı 12 Eylül yönetimi tarafından 1981 ve 1982'de çıkarılan yönetmeliklere dayandırılıyor. Her iki yönetmelik Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı okullarda ve üniversitelerde öğrencileri, kamu kurum ve kuruluşlarında ise devlet memurlarını kapsıyor. Son 20 yıl içerisinde başörtülerinden dolayı üniversitelerden mezun olamayanların sayısı 10 binlerle ifade ediliyor. Buna göre onbinlerce insan sadece başörtülü oldukları için eğitim hakları ve çalışma haklarından mahrum ediliyor. Bu hakkı kazanmış olanların ise bu hakları ellerinden alınarak mağdur duruma düşürülüyor. Bu rakamlara mağdurların ailelerini de eklediğimizde ortaya korkunç bir tablo çıkıyor. Onbinlerce insan bir yönetmelik ve önyargılı bir yaklaşım nedeniyle dışlanıyor, şu ya da bu nedenlerle küstürülmüş kesimlere onbinlerce yenileri ekleniyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde bu şekilde bir yönetmelikle sosyal bir sorun ve küskünler ordusu üreten bir uygulamaya rastlamak mümkün değil.
Yorumla yasak uygulanıyor
TBMM'nin çıkardığı ve YÖK Disiplin Yönetmeliği'ne eklenen maddeler yapılan itirazlar sonucu Anayasa Mahkemesi engeline takıldı. En son YÖK Disiplin Yönetmeliği'ne eklenen ek 17.madde, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmedi, ama önceki iptal kararına atıfta bulunuldu. Hukukçuların görüşüne göre atfen yapılan bu yorum yeni bir hüküm tesis etmiyor. Buna göre Ek.17. madde geçerlidir ve başörtüsü yürürlükteki kanunlarda yasaklanmadığı için serbesttir. Başörtüsü yasağını savunanlar ilk dönemlerde EK.17 maddenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğini savundular, ancak bir süre sonra bu yaklaşımın terkedildiği gözlendi. Bunun yerine Ek.17 maddedeki, "Yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydıyla kılık kıyafet serbettir" ibaresinden yola çıkarak, başörtüsünün mevcut kanunlara aykırı olduğu şeklindeki yorum önplana çıkarıldı. Bu kanunlardan birisi Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun'du. Kanunun din adamlarının resmî kıyafetleriyle sokakta gezemeyeceklerine ilişkin olduğu ise biliniyor. Bu kanun yasakçılar tarafından zorlama bir yorumla başörtüsüne de teşmil ediliyor.
Binlerce öğrenci mağdur
Sadece bir yönetmeliğine dayanılarak ve yorumla getirilen başörtüsü yasağı nedeniyle binlerce üniversite öğrencisi mağdur edildi.Yüzlercesi okuldan uzaklaştırıldı ya da okullarını bıraktılar. Binlerce öğrenci sınavla kazandıkları okullarına alınmadılar ve üstüne üstlük çeşitli disiplin cezalarına çarptırıldılar.
İstanbul Üniversitesi'nde başörtülü öğrenciler içi ikna odaları kuruldu. Bu odalarda başörtüsünün çağdaşlığa aykırı olduğu telkinleri yapılarak, öğrencilerin dinî kanaatleri üzerinde baskı kurulmaya çalışıldı. Öğrencilere ya okul ya başörtüsü dayatması yapıldı. Kabul etmeyen öğrencilerin kayıtları yapılmadı, daha önce kayıt yaptıranların kimlikleri verilmedi. İkna Odaları'nda öğrencilere taahhütname imzalatıldı
Yüzlerce öğretmen açığa alındı
28 Şubat sürecinde başlatılan uygulamalar sonucunda binlerce öğretmen hakkında soruşturmalar açıldı. Öğretmenlik başvurularını başörtülü olarak yapan ve bu şekilde kabul edilerek, personel kimlik kartı, öğretmen kimliği ve öğretmenevi kimliklerini başörtülü olarak alan öğretmenler hakkında açılan soruşturmalar sonucunda yüzlerce öğretmen açığa alındı ya da görevlerine son verildi. Yüzlerce öğretmen başörtülü oldukları için sürgün edildi. Başörtülü olarak görev yaptıkları için gerekçesiyle yüzlerce öğretmen hakkında emre itaatsizlik iddiasıyla lüzum-u muhakeme kararı verildi. Özellikle işkence, rüşvet vesair gibi suçlar nedeniyle kamu görevlilerinin yargılanmasını engellediği ya da geciktirdiği için kaldırılması istenilen 1913 tarihli Memurin Muhakemat Kanunu dayanak gösterilerek İlçe İdare Kurulları başörtülü öğretmenlerin yargılanmasına karar verdiler.
Başörtüsü=rejim düşmanlığı
Yasağı savunan idarecilerin yorumla vardıkları bu yaklaşım kanun gibi uygulanmaya başlandı. Üstüne üstlük gerek Anayasa Mahkemesi gerekse Danıştay kararlarında başörtüsünün laiklik ilkesine karşı bir eylem olarak nitelendirilmesi başörtüsü yasağı tartışmalarını bir rejim sorunu olarak gündeme getirilmesine vesile kılındı. Aynı kararlarda başörtüsü çağdaşlığa ve çağdaş giyim anlayışına da ters olarak nitelendirilince sorun daha da karmaşıklaştı. Aslında bu yaklaşım başörtüsünü toptan mahkum eden bir anlayışın ürünü. Hiç kimse bu yaklaşımın tehlikesine pek dikkat etmedi. Çünkü bu yaklaşıma göre bu ülkenin yurttaşı olan ve dinî inançları Anayasa tarafından teminat altına alınan büyük bir çoğunluğu dışlayan ve cumhuriyet düşmanı ilan eden bir yaklaşım. Hiç bir ciddi bilgi ve belgeye dayanılmaksızın sadece yorumlar ve kanaatlerle başörtüsünün cumhuriyetin temel niteliklerini hedef alan bir siyasal simge olarak kullanıldığı şeklindeki önyargılar nedeniyle sorun bir rejim sorunu haline getirildi. Diyanet İşleri Başkanlığı ise çeşitli dönemlerde yaptığı açıklamalarda başörtüsünün dinî bir gereklilik olduğunu ifade etti.
Eşi başörtülü bürokrat yandı
28 Şubat sürecinde fiili bir yasaklamaya dönüştürülen başörtüsü sorunu ne var ki sadece başörtülü öğrenci ya da devlet memurlarının kendilerini ilgilendiren bir sorun olmaktan çıkarıldı. Yasak başörtülülerin yakınlarını da içine alacak şekilde genişletildi. Eşleri başörtülü olan rektörler, bürokratlar, askerler bu yasaktan dolaylı da olsa etkilendiler. Harp Akademileri Yönetmeliği'nde yapılan bir değişiklikle, Milli Güvenlik Akademisi'nde eğitim görecek üst düzey sivil bürokratlara da eşlerinin çağdaş görünümde bulunması şartı getirildi.
Kaymakam adayları elendi
Öte yandan kaymakam adayları ile ilgil olarak yapılan bir yönetmelik değişikliğiyle, adaylarda çağdaş yaşam ve yönetim anlayışına sahip olma şartı aranacağı belirtildi. Bu değişikliğe göre yazılı sınavları kazanan kaymakam adaylarının aile hayatları araştırılarak, eşleri başörtülü olanların mülakatlarda elendiği iddia edildi.
Kütüphane de yasak
Devlet yurtlarının yanısıra başta İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi olmak üzere çeşitli resmi kütüphanelere başörtülülerin girmeleri yasaklandı. Yasak sadece bunlarla da sınırlı kalmadı, özel sürücü kursları, başta belediyelere bağlı olmak üzere halk eğitim kursları ve nüfus dairelerinde de yer yer uygulanmaya çalışıldı.
Öğretim üyeleri ihraç ediliyor
Başörtülü olduğu gerekçesiye çok sayıda öğretim üyesi meslekten çıkarıldı. Başörtülü öğrencileri sınava aldığı gerekçesiyle Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Biofizik ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Şerif Dursun, idari görevden uzaklaştırıldı. Van'da da 19 öğretim üyesi başörtüsü yasağını protesto eden öğrencilere destek verdikleri iddiasıyla meslekten çıkarıldılar
Basın kartı verilmedi
Başbakanlık Basın-Yayın Genel Müdürlüğü Sarı Basın Kartı Komisyonu tarafından, prosedürü tamamladıkları ve almaya hak kazandıkları halde başörtülü gazetecilere sarı basın kartlarını verilmedi. Aynı şekilde başörtülü avukatların staj yapmaları ya da ruhsat almaları engellendi. Başörtülü avukatların duruşmalara girmeleri yasaklandı.
Meclis de yasak kapsamda
Seçimle gelen belediye meclisi üyesi başörtüler hakkında da soruşturmalar açıldı. Bunun en tepe örneği ise başörtülü olarak TBMM Genel Kurul Salonu'na gelen İstanbul Milletvekili Merve Kavakçı olayı idi. Çok sayıda belediye meclisi üyesi başörtülü üyeler istifa etmek ya da başlarını açmak zorunda bırakıldılar.
Yargıya baskı var
Başörtülü öğrencilerin okullara sokulmamasıyla ilgili olarak yapılan başvuruları işleme koyan ya da bu yönde açılan davalarda öğrenciler lehine yürütmeyi durdurma kararı veren savcı ve hakimler hakkında soruşturmalar açıldı. Çok sayıda savcı ve hakim tenzil-i rütbe ile çeşitli yerlere sürgün edildi. Bu arada yasağa müsamaha gösteren yüzlerce okul yöneticisi hakkında soruşturmalar açıldı. Bu soruşturmalar neticesinde çoğu görevlerinden alındılar ya da pasif görevlere verildiler.
Sivil gösterilere ağır suçlama
Başörtüsü yasağını protesto eden yüzlerce kişi hakkında davalar açıldı. Seslerini duyurmak için çeşitli sivil etkinlikler ve eylemlerde bulunanlar hakkında şimdiye kadar görülmeyen bir şekilde TCK.313. ve 146.maddelerden dava açılmaya başlandı. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet kapsamına girebilecek gösteriler rejim aleyhtarlığı ya da halkı kin ve düşmanlığa sevketmek gibi çok ağır ve zorlama ithamlarla 312. ve 146. madde kapsamına alınmaya başladı.
Halk da Meclis de 'Yasak kalksın' diyor
Türkiye'nin saygın ve ciddi kamuoyu araştırma kuruluşları tarafından yapılan anketlerin hepsinde halk başörtüsü serbestiyeti istediğini açıkça ortaya koydu. Meclis'te ise MHP, FP, DYP ve ANAP en asgari düzeyde üniversitelerde başörtüsü yasağının olmaması gerektiğini savunuyor.
Özel dershanelerde de yasak
Başörtüsüne karşı olanların bu katı yaklaşımın sınırlarını daha da genişletme eğilimi içinde olduğu gözlemlendi. Özel okullar, kurslar ve dershanelerde başörtülü personelin görev yapması da aynı şekilde yasak kapsamına alındı.