osna savaşı patlak verdiğinde Türkiye'deki Müslümanlar'ın gösterdiği ilginin katledilen Müslüman bir halkın yardımına koşmaktan daha öteye bir anlam taşıyordu. Herşeyden önce tarih bilincinin farkedilmesi anlamına geliyordu Boşnaklar'ın varlığının keşfi. Unutulmuş bir tarihin, yani tarihi hafızanın yerine gelmesi anlamında öneme haizdi.
Zaman zaman Müslüman kalemlerce de dile getirilen bir başka unsur öne çıkmaya başladı: "Avrupalı İslam" olgusu. Avrupa'nın ortasında bir katliamın yaşanıyor olmasına yapılan vurgu aslında Avrupalılığa karşı beslenen bir gizli "hayranlık duygusu"nun dışavurumu olarak da yorumlanabilirdi.
Gerçekten Bosnalılar Avrupa'nın ortasında Avrupa'ya özgü bir İslam kültürünü oluşturabilecek özelliğe sahipler mi? Etnik olarak Avrupalı saysak bile, en fazla Slav ırkıyla ilişkilendirilebilirdi, beslendikleri gelenek, kültür, hayat tarzı ve dini birikimlerine yaslanarak tarifi yapılmamış bir "Avrupaî İslam" kültürü çıkarabilirler miydi? Bir özlem olarak Boşnaklar'a böylesi misyon biçilse de; ne sosyolojik olarak, ne medeniyet dönüşümleri kuramları açısından, ne de yaslandığı gelenek açısından giydirilmeye çalışılan elbisenin uyup-uymayacağı tartışılmadı.
Bu sefer uzun sayılabilecek Bosna gezisi sırasında önceki kanaatlerimi teyit anlamında Boşnaklar'ın hiç de yabana atılmayacak derecede yetişmiş insanlarının, elitlerinin olduğunu gördüm. Ve ilginç biçimde, Osmanlı'nın bakiyesi olmalarına karşın gelenekle bağlarının koparılmaları halkla-elit kesim arasındaki farkı iyice açmış. Tabanın geleneksizliği (ya da geleneksizleştirilmeleri)ne karşın elit kesimin bir şekilde yaslandığı, beslendiği gelenek varlığını korumuş.
Bugün Bosnalı Müslümanlar'a önderlik edenler bir şekilde ya Osmanlı aristokrasisi diyebileceğimiz köklü ailelerin, iyi eğitim almış, aile içinde, yabancılaşma etkisine karşı kültürel donanımın verildiği yapıdan geliyorlar. Ne kadar batılı eğitim almış olsalar da güçlü bir tarih bilincini diri tutan, bu anlamda kimlik sorunu yaşamayan aile ve çevrelerde yetişen insanların entellektüel alanda, toplumsal ve siyasal düzlemde söyleyecek bir şeyleri olmuş.
Boşnaklar'ın yeni bir döneme işaret eden savaş sonrası oluşumun "Avrupa içinde Avrupai İslam" özlemine cevap verecek bir kültür ortamı oluşturması, bu toplumun yeniden inşası anlamına gelmektedir.
Şu andaki elit kesimi besleyen köklü aile yapıları parçalanırken, savaşla birlikte fiili tahribata uğradı. Öte yandan dini atmosferin bu dönemde daha geniş kitlelerde etkili olması gözle görülür bir olgu olarak dikkat çekti.
Ancak, toplumların hayatında görülen olağanüstü durumlarda yaşanan "manevi şok"un bir benzerini yaşayan Boşnak Müslümanlarda en azından kimlik düzleminde kalıcı olup olmayacağı tartışmalıdır. Eğer, Boşnak elit, entellektüel bir açılım yapabilirse, ne tür sonuç verir bilinmez, ama Bosna'ya özgü yeni bir deneyime kapı açabilirler.
16 Temmuz 1999 Cuma