ışlıktakiler yazlığa çıktı. Yazlıklar kaldırıldıkları yerden kullanım alanına çıktı. Çocuklar tatile çıktı. Yazarların bir çoğu köşelerinde "yazlık kitap" listeleri bile verdi. Bütün bunlar yazın geldiğinin garantisi. Hani İstanbul'da yaşayıp da yazın geldiğinin garantisini almamak olmaz. Sonra şubat ortasında açıp ta meyvesiz kalan eriklere dönmek düşer nasibinize.
Yaz geldiğinden bunca bahis açmamız sebebsiz yere değildir elbet. Yaz geldiğine göre bizim köşenin de yazlığa çıkma vakti gelmiştir artık. Yazlık köşenin şahsıma ait bir uygulama olduğunu söyleyip işi övünmeye götürmeyeceğim. Maksadım sadece sizi geçen yıl yarım bıraktığımız bir köyün yazılmamış kısa tarihi için hazırlamak. Kahramanları hatırlamanızı beklemiyorum elbet. Olayları hatırlamanızı hiç beklemiyorum. Yorgunluğunuzu, sıcaklarla yaptığınız mücadeleyi, bu sütunun köyümsü atmosferiyle dinlendirmek üzere kendinizi rahat bırakmanızı istiyorum hepsi o kadar. Biraz hayal biraz hatıra. Hiç köyü olmamışlara, kafası kızıncaya köyüne doğru yola çıkanların arkasından baka kalanlara, bir teselli niyetine birkaç satır.
Hayat değişiyor. Hayat köyde ayrı kentte ayrı mı değişiyor? Bazen evet bazen hayır. Değişmeyen ne var? Lakaplar var. Bir köyün köy olması demek kişilerin birbirlerinin dünyasında önce lakaplarla yer bulması demek. Lakapların kişilerin tanınırlığının bir isim etrafında nesilden nesile aktarımı demek çünkü. Lakap kişinin diğerlerinin dünyasında en çok hangi özelliğiyle yer aldığının bilinmesi demek. Bazen şahsın kişiliğindeki bir özelliğe onay ve takdir. Mesela çok tatlı dili olduğu için "şeker" lakabı. Koca köyde bir kişiye "şeker" isminin bahşedilmesi sözkonusu kişi için ne büyük bir övünç kaynağı olmalıdır ki, kendisini tanıtırken resmi kimliğini bir yana bırakarak "ben şeker" diyebilmektedir. (Yanlış çağırışımların yolculuğunda eyleşmeyin. Mehmet Şeker bir köyün yazılmamış kısa tarihine ait bir kahraman değil.)
Annemizin babamızın bize verdiği isim ve tanınırlığımızı sağlamak üzere Cumhuriyet sonrası bir sülale tarihi manasına gelen soy adı bile mahalle ve köy ölçeğinde kişiyi tanıtıcı işaretler olmazlar çoğu defa. Neden? Bilinç altımızda Dede Korkut hikayelerinden kalan her faninin adını kendisinin koyması herşeyin önünde mi bulunmaktadır? Küçük bir topluluk için evet.
Köyün değişen ve değişmeyen çehresi konulan lakaplarda gösterir kendisini en fazla. Şimdi hepsi toprak olmuş köyün önde gelenlerinin lakaplarını şöyle bir sıraladığımda ne demek istediğim anlaşılacaktır: Hatip Osman, Katip, Kadı Yusuf. Üçünün de mesleği sülalelerinin lakabı olarak yaşamaya devam etmektedir. Ama artık ne onların sülalesinde ne de köyde katip ya da hatip yoktur.
Haftaya lakaplara devam edelim. Ne dersiniz?
16 Temmuz 1999 Cuma