YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

Kestiği parmak acıdı

Her kararın herkesi mutlu etmesi beklenmez; ancak Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in onayladığı rektörler listesi pek az kişi ve üniversiteden destek gördü. Dokuz Eylül'de YÖK'ün keyfî yanlışlığını düzelten Sezer, aynı tavrı Malatya/İnönü ve Erzurum/Atatürk üniversitelerindeki yanlışlıklardan esirgedi; bu arada Diyarbakır/Dicle ve Samsun/19 Mayıs, Ankara üniversitelerinde de tercihini az oy alan adaylardan yana kullandı. Kendisine meydan okuyan YÖK ve başkanıyla ilgili herhangi bir girişimi de duyulmadı... Ne kadarı Kemal Gürüz kaynaklıdır bilinmez; ama, Anadolu'nun dört bir yanından Cumhurbaşkanı Sezer'in tercihlerine itirazlar geliyor.

YÖK'ün rektör seçim sisteminin mâkul olmadığı belli: Üniversitelerin öğretim elemanlarına adayları oylattıktan sonra YÖK genel kuruluna sıralama hakkı tanımak, ardından Cumhurbaşkanının üç adaydan herhangi birini seçebilmesine imkân sağlamak, keyfîliği teşvik anlamına geliyor. Böyle bir sistemde, YÖK genel kurulunun üniversitelerden gelen listedeki ilk üç ismi Çankaya'ya yollaması, Cumhurbaşkanının da listenin ilk sırasındaki ismi rektör ataması dışında her seçenek birilerini öfkelendirecektir. Bugün olan bu. O zaman da şu soruyu sormak kaçınılmaz oluyor: Liste üzerinde tasarruf hakkı olmayacaksa, seçim süreci içerisine YÖK genel kuruluyla Cumhurbaşkanını sokmaya ne gerek var?

Sistemdeki yanlışlık, Cumhurbaşkanı Sezer'in tercihlerine yönelik rahatsızlığı ortadan kaldırmıyor doğal olarak. Mevcut sistem içerisinde en doğru tercihte bulunulmuş, adaletli davranılmış olsaydı, ya da sözgelimi "Rektörlük iki dönem üstüste yapılmamalı" gibi yazılı olmayan bir kuralın benimsenmesi durumunda bu görüş zamanında kamuoyuyla paylaşılsaydı, öyle sanıyorum ki, öğretim üyelerini sokağa döken, Ankara'ya kadar yürüten eylemlerle karşılaşılmayacaktı. Onayladığı listeye bakıldığında, Ahmet Sezer'in, âdil olma kaygısı gütmediği anlaşılıyor...

'Adalet' noktasındaki zaaf, Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) örneğinden hareketle daha iyi görülebilir: Cumhurbaşkanı Sezer, YÖK'ün üzerini çizdiği en çok oy almış kişiyi rektör olarak atadı; son kararını verirken, Kemal Gürüz'ün medyadaki cephedaşları eliyle sızdırdığı, aday aleyhindeki (bunlardan biri, adayın 'Süryani' asıllı oluşuydu) söylentilere kulak asmadığı anlaşılıyor...

DEÜ'ndeki davranış tarzına ters olarak, isimlerinin üzerleri YÖK tarafından çizilmiş Atatürk ve İnönü üniversitelerinde en yüksek oyu almış adaylar konusunda aynı duyarlılığı göstermeyişini anlamak çok güç Cumhurbaşkanı Sezer'in... O adaylarla ilgili tavrında, belli ki, kulağına fısıldanan bilgiler etkili olmuş... Samsun/19 Mayıs ve Diyarbakır/Dicle, Ankara üniversitelerinde, rektör tercihini en fazla oy almış adaylar için kullanmayışında da aleyhte söylentilerin etkili olduğunu tahmin edebiliriz...

DEÜ söz konusu olduğunda en fazla oy almayı önemseyen, aleyhte görüşlere kulak asmayan Cumhurbaşkanı, Atatürk ve İnönü üniversitelerinde en fazla oy alanlara yapılan haksızlığa göz yumabiliyor, 19 Mayıs ve Dicle üniversitelerinde YÖK'e yakıştırmadığı keyfî sıralamayı kendisine hak görebiliyorsa, bu tasarrufunun çekeceği tepkilere de hazır olması gerekir...

Acaba, Cumhurbaşkanı Sezer'in, bize bu denli 'adaletsiz' gelen davranışının kendince mâkul bir sebebi olabilir mi? Belki vardır; ancak şu aşamada, bunun, fazla bir önemi bulunmuyor...

Sezer'in vaad ettiği türden bir cumhurbaşkanı, 'adalet' ve 'nısfet' kurallarıyla hareket eden 'hakem' konumunda bir devlet adamı olmak zorunda. Her kararı elbette herkesi mutlu etmeyebilir, ancak kararıyla parmağını kestiği kişi, başına geleni sineye çekecek kadar kendisinin yansız davrandığından emin olabilmelidir. Ahmet Sezer, bu çok önemli ilk kararında, görünür ölçüler bakımından, tatmin edici bir performans sergilemedi. Gelen tepkilerden, kestiği parmağın acıdığı anlaşılıyor.

Bir kez daha hatırlatalım: 10 Aralık Helsinki Zirvesi ile başlayan Türkiye'nin AB adaylığının kapıya dayadığı yeni sürecin ürünü olan Ahmet Sezer, arkasında tarih ve parti desteği bulunmadığının bilinciyle, sırtını millete dayamak zorunda.

Önünde 'Kanun Hükmünde Kararname' sınavı var; bakalım onda nasıl davranacak?


4 AĞUSTOS 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Fehmi Koru

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...