YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Neden gerçekleştiremiyoruz? II

Son memur kıyım kararnamesinin bir kere daha gözler önüne serdiği bir gerçek var: Dini hassasiyeti olan kesimlere karşı 28 Şubat'tan beri hiç ardı arkası kesilmeyen bir husumet var. İmam Hatip Okulları kapatıldı, mezunlarına İlahiyat Fakülteleri dışında yüksek öğrenim imkanı kısıtlandı, Kur'an Kursları'nın kapısına kilit asıldı, dindar insanların kurdukları vakıflar gözetim altına alındı, kimi şirketler irticai şirket diye karalandı, başörtülü öğrencilerin eğitim ve öğrenim hakları ellerinden alındı...

Bütün bu hukuken ayıplı uygulamalar şunu ortaya koymakta: Türkiye'nin hukuk devleti olmasının önündeki en önemli engel, dinin cemiyet hayatında alması gerektiği yer konusunda toplumsal bir mutabakatın olmayışıdır. Bu sadece hukuk devletinin önünde değil, demokrasinin işlerlik kazanmasının önünde de önemli bir engel oluşturmaktadır.

Şöyle ki egemen otoritenin laiklik adına dayattığı din anlayışı, toplumun dini beklentilerine cevap vermemektedir. Normal bir hukuk devletinde, demokrasinin işlerlik kazandığı bir yönetim biçiminde böyle bir uyumsuzluk varsa bunun temel hak ve hürriyetler çiğnenmeden milli bir mutabakat çerçevesinde giderilmesi gerekir. Ancak Türkiye'deki egemen irade böyle bir mutabakata taraftar değildir. Taraftar olmayınca da insanların en basit dini taleplerini baskı yoluyla geri çevirmeye çalışmaktadır. Çünkü açıkçası demokrasi ve hukuk devleti çerçevesinde kullanacağı başka bir imkan kalmamıştır.

MNP, MSP ve RP tecrübesi siyasi alanda dindarları temsil iddiasıyla ortaya çıkan bir partinin kolaylıkla en azından iktidar ortağı olacak bir halk desteğine ulaşacağını göstermiştir. 75 senelik, bir diğer açıdan 150 yıllık bir oryantasyon süreci halkın egemenlerin istedikleri noktaya gelmesini sağlamamıştır. Sağlamayınca ya bir ihtilal hükümeti ya da Anayasa Mahkemesi bu tür partileri kapatarak elde edilen "kazanımların" demokrasi adına feda edilmesini önlemiştir, önlemektedir. Dolayısıyla Türkiye'de demokrasinin yerleşmesi dinin toplum hayatındaki yeri konusundaki gerçek anlamda bir "sosyal sözleşme" gerçekleşmeden mümkün olmayacak, "kazanımların" korunması uğruna zaman zaman demokrasiye müdahale gerekli olacaktır.

Daha vahimi bu sosyal sözleşme gerçekleşmeden hukuk devleti özleminin de gerçekleşmeyecek olmasıdır. Çünkü siyasi alanda dini hassasiyeti olan kesim tarafından ortaya konan yönetim talebinin toplumsal tabanını ortadan kaldırmak, bir hukuk devletinde, hatta kanun hakimiyetinin olduğu bir devlette kolaylıkla mümkün değildir. Bu sebeple brifinglerle hakimlerin üstlenmek zorunda oldukları çok "vatanpervarane" fakat o ölçüde de hukuka aykırı görev konusunda ikna edilmeleri, kendiliğinden ikna olmayanların "ibret-İ alem" bir tarzda tasfiye edilmeleri gerekmektedir. Bu şekilde ikna edilenlerden oluşan bir yargı erkinin mevcut olduğu bir ülkede de hukuk devletinden bahsedilemez.

İzninizle bir örnek vereyim: Eğitim alanındaki başarılı çalışmaları takdirle karşılanan Malkara Milli Eğitim Müdürü Mustafa Ünsal, eşiyle hiçbir toplantıya katılmadığı ve daha da önemlisi Cuma namazlarını aksatmadığı için tarafsızlığını yitirdiği gerekçesiyle görevden alınıyor, idarenin kararını bozan yerel mahkemenin kararını da Danıştay bozuyor. Müdür hakkında verilen raporda şu ifadeler yer alıyor: "Ünsal'ın görevi dışında dinci bilinen çevrelerle ilişkilerini sürdürdüğü, bu çevrelere karşı zaafı olduğu, çalışma saatleri içinde de olsa Cuma namazlarını aksatmadığı, ayrıca bu kesim dışındakilerden ailecek kendilerini soyutladıkları ilçede yaygın olarak konuşulmaktadır." (Yeni Binyıl, 2 Ağustos 2000). Raporun üst kısmında müdürün nasıl başarılı bir yönetici olduğu da belirtilmektedir. Ama madem ki Cuma namazlarını aksatmamaktadır, görev alınmasının yasal olması için yetmektedir. Sizin anlayacağınız aslında şayiaya dayanan kıyımlar ufak ufak başlamıştır. Şimdi bunun kökten bir temizliğe dönüştürülmesi için kılıf hazırlanmaktadır.

Sonuç olarak Türkiye'deki mevcut laiklik anlayış ve uygulaması demokrasinin olduğu kadar hukuk devletinin de önünde en büyük engel olarak durmaktadır.


4 AĞUSTOS 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

M. Akif Aydın

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...