Modernleşmek çok kolay birşey değil!

Çok temel kavramlar üzerindeki düşünce kargaşası, olanca yoğunluğu ile sürmekte..

Örneğin..

Başı örtülü kadınların, evlerinden çıkıp üniversiteye gitmesi, siyasete girmesi veya iş hayatına atılması, "mahremin modernleşmesi" mi, yoksa "gelenekçiliğin, modernleşmeye meydan okuması" mı?

Toplumsal ve siyasal hayatımızın en büyük sorunlarından bir tanesini içermiyor mu bu soru?

Modernizasyon'un üzerindeki birbirine çok zıt görüşlerin tartışmalarından, henüz bir sentez üretemedik..

Sovyet-Amerikan dehşet dengesi varken ve "sağ-sol" kutuplaşması siyaset ve düşünce hayatına yön verirken, karşıt taraflar, kendilerince "modernleşme" konusunu tanımlamışlardı..

Örneğin, sosyalist düşünce sahiplerine göre, geri kalmış bir ülkenin devletçilikle sermaye birikimini sağlaması ve her alanda kamulaştırma yapmak, modernleşmeydi..

Karşıt görüş ise, kapitalistleşmeye ve yabancı sermayeye açılmaya, "modernizasyon" diyordu..

Coca-Cola ve sonra da Mac Donalds hamburgerleri Türk kentlerinde tüketime sunulduğu zaman, bazılarının "modern dünya ile amma da kaynaştık" diye sevindiklerini hatırlamıyor musunuz?

Ama dünya da, Türk toplumunun modernleşmeye bakış açısı da, çok değişti.

Şimdi "hukukun üstünlüğü", "insan hakları", "Kürt realitesinin kabul edilmesi", "Erbakan'ın da Avrupa hukukundan yararlanması" benzeri maddeler, yeni modernleşme arayışının öğeleri..

Daha da ötesi, 1930'larda "Türk modernleşmesi"nin temel taşları olan bazı durumlar, bugün modernleşmenin engelleri veya tehditleri..

Örneğin "çeşitli tehditler"i vesile ederek yapılan askeri müdahaleler veya rejimin "askeri demokrasi" niteliği taşıması, modernleşmenin engeli konumunda..

Üniversiteye başı örtülü gelmek değil ama, üniversiteye başı örtülü gelen kızları coplamak, modernleşme karşıtı bir konum değil mi?

Modernizasyonun kuramcılarından David Lerner'e göre, bu olgu, bireysel ve toplumsal bir düşünce ortamına bağlı. Değişime uyum gösterebilmek, gelişme beklentisi içinde olmak, modernleşmenin ön-şartları..

Kendi toplumsal yapıları içinde modernleşmeyi ilk önce başaran Kuzey Atlantik ülkelerindeki sosyal gelişimin ana göstergeleri ise, şöyle sıralanıyor.

-Laikleşme

-Kentleşme

-Endüstrileşme

-Demokratik katılım..

Bütün bu kuramsal irdelemelerin ötesinde, Türkiye'de devletin, toplumun, farklı kesimlerin ve bireylerin "modernleşme"ye bakış açılarındaki farklar, hâlâ çok açık.

Örneğin bazıları için, "ileri teknoloji" modernleşmenin ana göstergesi.

Ama biliyoruz ki, çok ileri teknolojiye dayalı silahlarla donatılmış bir orduya sahip olmak, modernleşmenin o devlet açısından kanıtı değil. Bunun örneği, güçlü "Kızılordu"ya rağmen, çöküp, dağılan Sovyetler Birliği.

Uzaya gidebilen Sovyet İmparatorluğu'nun enkazından, yoksul, geri kalmış, refahtan payını almamış ve ezik "Sovyet halkları" çıkmadı mı?

Ya da "modernleşmenin öncüleri" biçiminde sunulan Türk KİT'leri, şimdi ekonominin kara delikleri değil mi?

"Modernleşme" ve "globalleşme" kavramlarının iç-içe yaşadığı günümüzdeki bir başka tartışmalı konu da, "modernleşme"nin "Batılılaşmak" ile eş-anlamlı olup olmadığına ilişkin..

Özetle, tartışmamız gereken temel kavramların sayısı çok fazla..

ŞAKA

Maymunlar çeşit çeşittir!..

"Hürriyet" yine hata yapmış..
New York'taki bir maymun haberini işlerken, o maymunu, bizim şempanze Kuki ile karşılaştırmış..
Kaç kere anlatacağız olayın içyüzünü?
Bizim şempanze Kuki, 28 Şubatçı..
Amerikan maymunları ise, böyle şeyleri anlamaz..
Bizim Kuki, gazete yöneticisi olup, "28 Şubat'ın meşruiyeti"ni perçinlemeyi hedefliyor..
Amerikalı maymun ise, sadece muz düşünüyor.

DEMİREL

TRT'nin kendini bilmezliği!..

Bilmem kaçıncı Cumhurbaşkanı Demirel, TRT Genel Müdürü'nü çağırıp, kendisi ile ilgili haberlerin özensizliği konusunda uyarıda bulunmuş..

-Ben devlet protokolünde, 5'inci sıradayım.. Haberleri ona göre yapın, demiş..

Demirel haklı..

Ayrıca, protokoldeki sırası düşünülürse, haksızlığa uğradığı da kesin..

O, makamı ne olursa olsun, artık bütün protokollerde birinci sıradadır..

Sorun bakalım sermaye sahiplerine..

Bir yeni hiper-market açılırken, resmi protokolün birinci sırasındaki Ahmet Necdet Sezer mi, yoksa beşinci sıradaki Süleyman Demirel mi önce akla gelir?

Hiper-marketleri Demirel'ler açar, Ahmet Sezer'ler alış-veriş eder..

Ben TRT'nin yöneticisi olsam, Demirel'in ziyaretçilerini, Milli Güvenlik Kurulu toplantılarından önceki haber olarak verirdim..

O şimdi Türkiye'nin, muhalefetteki doğal lideri..