![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Tasfiye çıkmaz yoldurFazilet Partisi'nin (FP) için için kaynamakta olduğu yeni bir haber değil; son kongrede tarihinde ilk kez ikinci bir genel başkan adayı çıktı ve listeler yarışında, genel merkez, ipi burun farkıyla göğüsledi. Ancak FP'nin içiyle ilgili yeni bir haber var: Genel merkez, kongrede 'yenilikçiler' ile birlikte hareket eden il ve ilçe teşkilâtlarını görevden almaya başladı; Diyarbakır ve Şanlurfa ile başlayan görevden almaların başka illere de yaygınlaştırılacağı duyuluyor... Türkiye, son üç yıldır, FP'ye dönüşen siyasi hareketi iktidarda ve hazırlıksız yakalayan bir altüst oluşu bütün boyutlarıyla yaşıyor. 1984'te yüzde 4 ile başlayan seçim performansı, 1994'te aralarında İstanbul ve Ankara'nın da bulunduğu otuz ilin belediye başkanlıklarını kazanan, 1995'te 'en çok oy alan parti' haline gelmeyi sağlayan bir büyük başarıya dönüştü. Son üç yılda yaşananlar göz önünde tutulursa, FP'nin 18 Nisan 1999 seçiminde elde ettiği sonucu "Yıkılmadı, ayakta" biçiminde yorumlamak mümkün... Ancak, "FP'nin krizi" seçimden aldığı sonuçla ilgili değildir; siyasi alandaki başarı ölçüsünü önemsiz kılan çok daha derin ve önemli bir 'kimlik krizi' geçiriyor FP. Kongreye yansıyan ile şimdilerde tasfiye biçiminde kendini gösteren 'sorun', içine düşülen kriz halinin yüzeye vuran biçimidir; kongre sonucunu tasfiyelerle 'kalıcı' kılmak, bu sebeple, krizi çözecek bir formül olarak görünmüyor... Kriz halinin, herkes için ve her alanda gerçeğin üzerini örten bir özelliği vardır; krizi yaşayanlar zeminin altlarından kaymakta olduğunu görürler de, sıra bunun sebebini tespite geldiğinde zorlanırlar. FP'de olan da bu: Otuz yıllık siyasi hareketin liderleri, başarıyı atfettikleri 'özellikleri'nin şu anda yaşanan krizin sebebi olabileceğini akıllarına getirmiyorlar... Başarıda payı olanlar bunu herkesin gözüne sokmakta tereddüt etmiyorlar, ancak 'başarı' denilenin partinin zevâlini hazırladığını itiraf eden yok... Bir siyasi partinin zevâli onun sistemi etkileme gücünün ortadan kalkmasıdır. Partiler iktidar olup programlarını uygulamak veya muhalefette iktidarların yanlışlarını sınırlamak için vardır. 1995 sonrası şartlar FP'yi iktidar alternatifi olmaktan uzaklaştırdı; asla iktidara yaklaştırılmayacak bir 'sistem-dışı parti' haline dönüşmeye zorladı. Şu sıralarda görüyoruz: Anamuhalefet partisi olarak da siyaseti etkileme gücü bulunmuyor... Bizdeki siyaset kültürü olumsuzluklardan dış etkenleri suçlamak üzerine oturmuştur; FP geleneği de bu kültürün bir parçası. FP'nin suçlayabileceği 'dış etkenler' çok olduğu gibi suçlamalar da bütünüyle haksız değil. Ancak, ne kadar zorlanırsa zorlansın, başkalarını suçlayarak bir temel gerçek değiştirilemez: FP, bozukluğu her yerinden sırıtan, geniş kitlelerin aleyhine işleyen, fakirliği yaygınlaştıran sistemin 'sistem içi alternatifi' olmaktan uzaklaştı. 'Sistem dışı alternatif' olarak ayakta kalma becerisi göstermesi ise, yapısının iktidara ayarlı olması yüzünden zor. Türkiye'de insanlar yanlışlıkların farkındalar; sürekli bir çıkış yolu arayışı bundan... Çankaya Köşkü'ne çıkana kadar tanınmayan Ahmet Necdet Sezer'in, üç ay gibi kısa bir sürede, her beş kişiden dördünün beğenisini ve desteğini kazanmasını iyi değerlendirmek gerekiyor. FP (daha doğrusu RP), 1994 sonrasında, şimdilerde Sezer'in -belli belirsiz- temsil ettiği 'sistem içi muhalif' söylemi benimseyip halkta ve devlette destek genişletecek tarzda davranabilseydi, Türkiye, son üç yılda içine sokulduğu 'geriye gidişi' hiç yaşamayabilirdi. FP karşı karşıya olduğu sorunu hâlâ bir 'iktidar krizi' zannediyor; oysa yaşadığı o bildiğimiz 'temsil krizi'dir. RP/FP'yi umut bilen seçmen tabanı, 1991'de oluşturularak başarı yolunu açan iç ve dış ittifakların çatırdamasının zararını süreç içerisinde gördü; kendi başına kalmak tabanı daha da ürkütecektir. 1991 ittifakı, RP için, dışıyla (MHP ve IDP) ve içiyle (partiye tazen kan teşkil eden genç ve dinamik unsurlarla) köprü kurma becerisi yönünden önemli bir denemeydi. Dışarıdan gelenleri içinde tutamadı RP; tasfiyeler, 1991'den kalmış ikinci (ama birinciden çok daha hayati) ittifakı da paramparça edecektir. FP yönetimi "Az olsun, benim olsun" diyebilir; ancak o siyasi çizgiyi bugünlere taşıyan kitleler açısından, bunun, bir çözüm olmadığı belli. Tasfiye bir yoldur elbette, ama çıkmaz bir yol... (BİTTİ)
fkoru@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|