YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Herkesin herşeyi bildiği yerde

Gazetelere şöyle bir göz atıp nelerden bahis açıldığı ve ne gibi açılımların gündemde tutulduğuna muttali olunca içimden yazı yazma hevesi uçup gidiyor. Bu curcunaya katkıda bulunmanın rahatsızlığı törpülüyor beni. Herkesin her şeyi bildiği yerde bir eksik, bir fazla ne fark eder diye düşünüyorum.

Arnold Toynbee tarihte neler olup bittiğini öğrenmede karşılaşılan en büyük zorluklardan birinin şu olduğunu zikreder: Olayları bir kenara yazma gereği duyanlar bunu yalnızca dikkat çeken, yani olağan dışı gelişmeleri kayda değer buldukları için yaparlar. Olağan işler, olağan anlayış biçimleri yazılmaya değer bulunmaz, dolayısıyla da olağan işler ve anlayışlar yerini başka olağan işlere bıraktığında sahnede hiçbir iz, elde hiçbir belge bırakmadan sırlara karışmış olurlar. Geçmiş adına bizim bildiklerimizin hepsi fevkalâde işler ve deyişlerdir. Her şeyden önemlisi, yani tarihin en büyük kaybı kayıt düşenlerin herkesin bildiğini "nasıl olsa bunları herkes biliyor" diyerek belirtmeye gerek duymayışıdır. Eğer bu yaklaşım gerçekten etkili olduysa bizim tarih diye bildiğimiz şeyi öyle bir ağaca benzetebiliriz ki bu ağacın ancak çiçeği ve meyvesinden haberdar olabilmekteyiz; ama gövdesi ve kökleri hakkında sadece tahminler yürütebiliriz.

Acaba modernlik tarih yazımı çabasını tersine mi çevirdi? Belki artık kayıt düşenler sadece olağan işleri hassaten bir kenara yazma gereğini duyuyor. Hakikatin sıradanlıkla kol kola yürüdüğü farz ediliyor ve hakikatin tecellisi için özel şartlar gerektiği düşünülmediği gibi hakikatin tecellisinin özel şartları doğurduğu fikri canlı değil. Dolayısıyla olağan dışı gelişmeler bu konuda haddinden fazla spekülasyon yapıldığı için dikkat bile çekmiyor ve dolayısıyla "kayıt dışı" kalıyor. Yaşadığımız günlerin birkaç yüz yıl sonrasına erişilecek, birkaç yüzyıl sonrasında kıyamet henüz kopmamış olacak ve dünya hâlâ bir tarihi olduğu fikrini koruyacaksa günümüzün gazeteleri acaba ne işe yarayacak? Gazetelerin ve hele gazete yazarlarının gerçeği öğrenmek isteyenler gözünde bir "vesika" değeri olacak mı?

Daha şimdiden gerçekte yaşananların gazetelerde yansıyanlar gibi olmadığını, gazetelere yansıdığı kadar olmadığını bildiğimize göre bu soruya "hayır" demeliyiz. Ama biz ne dersek diyelim yüzyıllar sonrasının tarihçisi yine bildiğini okuyacak. Günümüzün "allâmesinden" delil getirerek kendine "allâme" dedirtecek. Oysa günümüz şartlarında diyeceği söz kursağında kalmış milyonlarca insan geleceğin tarihçisi karşında aleyhte şahadette bulunamayacak. İşte bir çok sebebe ilâveten bu sebep yüzünden de ahiret yurdu insan için daha hayırlıdır: Çünkü orada karşılaşılan tanıklık dünyada bilinmeyenler üzerine kolayca inşa edilen saltanatları geçersiz kılıyor.


5 EYLÜL 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

İsmet Özel

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...