Ölümle oyun olmaz
"Son Durak" Gılgamış Destanından beri, sanatın açık veya gizli kendine dert edindiği 'ölüm'ü kendine tema olarak seçen bir film. Filmin kahramanları tıpkı Sisyphos ya da Deli Dumrul gibi kaçınılmaz olan ölümden yan çizmek için uğraşıyorlar. Tabi ki Hollywood raconu çerçevesinde...
"Son Durak" her sahnesinde artan bir gerilim üzerine kurulmuş. Sürprizlerle ve şoklarla ilerliyor. Her sahnede bir öncekinden daha karmaşık bir "şaşırma" bekliyor seyirciyi. Seyirci, her sahnede şok bombardımanına tutuluyor. İnce ince tasarlanmış bir dizi ölüm sahnesi ardı ardına beyazperdede kan lekeleri bırakıyor. Genç bir kadroya sahip olan filmin oyuncuları ilerdeki çalışmalarıyla sinemaseverlere isimlerini ezberleteceğe benziyorlar.
Havalanmak üzere olduğu uçaktan gördüğü rüyanın tesiriyle inen genç, onunla beraber havaalanında kalan yedi kişiyle birlikte feci bir kazadan kurtulurlar. Ancak bu grupta olanlar garip bir şekilde ölmeye başlarlar. Hem de uçakta ölmeleri gereken sırayla.
Filmi nitelendirmek için 'korkutucu'dan ziyade 'ürpertici' sıfatını kullanmak zannediyorum daha uygun olur. Filmi seyrederken bir arıza yüzünden birkaç saniye karanlıkta kalınca yanımdaki koltukta oturan kişi birden "sıra bize geldi" dedi. "Son Durak"ın böyle hatırlatıcı bir yönü var.
|