![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Hariçten gazel okumakİslam, kadın ve özgürleşme. Kimilerine göre yan yana anıldığında, modernlikle cedelleşen bugünün Müslüman toplumları için yaşanan pekçok çelişkiyi içinde barındıran üç kavram. İktisadi geri kalmışlık dışında, bugünün İslam coğrafyasında yer alan ülkelerin tümünde ciddi tartışmalar yaşanıyor bu üç kavramın etrafında. Ayrı ayrı ele alındığında bile ciddi tartışmalara bürünmüş olan bu üç kelimeyi yan yana koymak, yığınlarca önyargı, tabu, metodoloji ve perspektif hatası ve bilgi eksikliğini de fırtınanın içine sokuveriyor. Bu üç kavram tüm "İslami", geleneksel ve sosyo-kültürel renklerinden arındırılarak, Birikim dergisinin son sayısında, yayıncıların o "liberal sol" söylemiyle sorgulanmaya çalışılıyor,. İslam merkezli hayat tarzının devlet mekanizması tarafından devamlı bir şekilde rencide edilip dışlandığı bu ülkede bir zamanlar şapka etrafında yoğunlaşan mürteci-ilerici ayrımının, şimdilerde başörtüsü etrafında şekillenmesiyle başladı bu tartışma. Ancak meselenin özünü bu "şeklî" görünüşün oluşturması, modern dünyada İslam'ın, kadının ve özgürlüğün gerçek anlamda tartışılmasını ne yazık ki engelliyor. Kamusal alanda başörtüsünün yasaklanmasıyla başlayan despot süreç, bugün eşleri başörtülü olan ordu mensupları ve devlet memurlarının çalıştıkları kurumlardan uzaklaştırılması şekline dönüşerek artık özel alanlara da sızıyor. Geleneksel İslam'ın ve bu anlamda tesettür anlayışının, kadını toplumdan soyutladığı ve özgürlüğüne ket vurduğu gerekçesi ile yeni bir İslam arayışının gerektiği de, yine bu sürecin zorladığı bir gelişme. İslam, kadın ve özgürleşme tartışmalarının üzerinde bu sürecin diktası, Demokles'in kılıcı gibi sallanmakta. Dine bir tabular yumağı olarak bakan ve başını örtenleri de kıskaca yakalanmış çaresiz insanlar olarak gören bir anlayışın, iyi niyetli ve mümkün olduğunca objektif bir sosyolojik bakış açısıyla dahi olsa, bu meseleyi anlamaya çalışmasını şahsen ben oldukça muhal buluyorum. Muhal zira, ister dindar ister ateist olsun, tüm insanlar özlerinde belli bazı inanç ve tabular taşırlar. Bu tabular, matematikteki temel aksiyomlar gibi ispatlanması imkansız iman kaidelerinden oluşur ve en temel felsefi tartışmalarda dahi karşımıza çıkar. Locke ve Kant'ın epistemoloji üzerine yazıp çizdiklerinden tutun da, Marx ve Hayek'in sosyo-ekonomik değerlendirmelerine kadar, tüm insani dünya görüşlerinde bazı temel varsayımlarla, deyim yerindeyse iman kaideleri ile karşılaşmak mümkün. Evrenin bir yaratıcısının olduğuna ve bu yaratıcının insanoğluna belli bazı mesajları, doğrudan peygamberler aracılığıyla veya dolaylı olarak insan fıtratının içine enjekte ederek verdiğine inanmakla Tanrı'nın olmadığına "inanmak", iman etmiş olma açısından fazlaca farklı sayılmaz. İslam'da kadın meselesini, "İslamî" olmayan bir başka koordinat sisteminden İslam'ın temel aksiyomlarını hesaba katmadan irdelemeye kalkışmak, Newton fiziğinin varsayımlarıyla Quantum mekaniğini çözümlemeye çalışmak kadar anlamsız bir deneme. Temel varsayımlardan tamamen habersiz olan bazılarının, modernlik adına belli bazı üstyapıları tartışmaya açıp değiştirmeye çalışmaları ise, en iyi ihtimalle kaygan zemin üzerine iğreti barakalar inşa etmek kadar yıkılmaya mahkum girişimlerdir. Zira anlamaya çalışmak ile yargılamak arasında ciddi farklar var.
mutku@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|