YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

"Bir metre bez kaç liradır?"

Açılış dersini veren ilâhiyatçı değil de iktisatçı olsaydı, söylediği herkesin kabul edeceği bir 'gerçek' olurdu; çünkü, bazı genç kızların başlarına örttükleri 'türban', iktisadî açıdan, gerçekten de 'bir metrelik bez parçası' olarak tanımlanabilir. 'Türban'a, kumaşın cinsi, üretici firmanın şöhretine göre fiyatı belirlenen bir 'meta' gözüyle bakılabilir iktisadî açıdan...

Ancak, iş ilâhiyat sahasına girdiğinde o kadar basit olmaktan çıkıyor; inanç alanına intikal edince, o bir metrelik bez bir kâinat uzunluğu ve bedelsizliği kazanıyor... Gerçekten de 'simge' haline dönüşüyor başörtüsü; ancak siyasî olmaktan çok öte, hatta tek bir inanç sistemiyle bağlantısı da bulunmayan bir simgeye... Başörtüsü yüzünden genç kızları kınamak, tek bir insanın inanç özgürlüğünün tehdit altına düşmesinin bütün insanlığın hayat damarlarının kesilmesi olduğuna inananlar açısından, cinayetle eşdeğer hale dönüşüyor...

Muğla Üniversitesi'nin ilâhiyatçı rektörünün 'kendine özel' zihniyet dünyası kabul etmeyebilir, ancak bütün dünya 'inanç' alanının farklı ölçülerle ele alınması gerektiğini biliyor. İnanç alanı dediğimiz 'soyut' veya 'sanal' bir alan değil, gerçeklikler âlemi orası ve bu yönüyle de dünyanın en çetin gerçekleriyle dirsek teması halinde bulunması doğal. İnanç alanı bir yönüyle hukuk ile de temas halinde sözgelimi, siyasetle, iktisatla, uluslararası ilişkilerle de ilgisi var...

Şu sıralarda, İngiltere'de, 'Siyamlı ikizler' de denilen birbirine yapışık doğmuş iki çocuğun âkıbeti her köşe başında tartışılıyor. İkizleri gözetim altına alan hastanenin doktorları birini yaşatabilmek için diğerinin feda edilmesi gerektiğine inanıyorlar; aksi halde ikisi de bir kaç hafta içerisinde ölebilirlermiş... Katolik oldukları anlaşılan Maltalı karı-koca ise, "Hayatı veren Allah, alacak olan da o; biz çocuklarımızın hiçbirini feda etmeyiz" görüşünde... Bizde olsa, bir günlük medya kampanyasıyla, "Gerici düşünce" olarak mahkum eder, anne-babaya rağmen çocukları birbirinden ayırırdık... İngiltere öyle yapmıyor; bir yandan çocuklar üzerinde son söz sahibinin kim olduğunu hukukî açıdan irdelerken, bir yandan da konuya ilâhiyat gözlüğünden bakmaya çalışıyor...

İngiliz gazeteleriyle televizyonlarında tartışmayı izlerken, lâiklik adına bir tek sulu cümleye, karalama amaçlı yaklaşıma rastlamamak insanı -Türkiye hesabına- üzüyor. Batı'da 'kürtaj' gibi konular da dinî yönü asla ihmal edilmeden tartışıldı, hâlâ tartışılıyor. Bizde 'kürtaj', askerî yönetimde, MGK tarafından, bir günde 'yasal' hale getirildi. Şimdi de, genç kızların 'dinî vecibe' bilerek taktıkları başörtüsü, ilâhiyatçı rektörler desteğiyle, siyasetin konusu haline sokularak kökten çözüme kavuşturulmak isteniyor...

İsrail'de, herhalde Türkiye'den öğrenilenlerle, 'lâiklik' adına ülkedeki dindarların kişisel hayatına müdahale etme kararı alındı da ne oldu, gördünüz... Başta Batı eğitimi almış İsrailli 'lâikler' bu yanlışa başkaldırma ihtiyacı duydu. Dindar yahudilerin hayat tarzını kendisi için düşünemeyecek lâikler, dindar yahudilerin hayat tarzına sahip çıktılar. Hükümet de, 'Türkiye benzeri' uygulamalardan geri adım atmak zorunda kaldı.

Yapışık ikizlerden hiç değilse birini yaşatmak için anne-babayı dinlemeden ameliyata başvurmak size 'mâkul' gelebilir; buna rağmen, dinî inancı sebebiyle 'mâkulu' ilâhiyatın temel metinlerinde arayan insanları yadırgamamanız gerekiyor. Özellikle 'lâik' olma iddianız varsa... Bir genç kızın başını bağlaması da öyle: Size mâkul gelmeyebilir, baş örtmeyi 'çağdışı' bulabilir, hatta bunu toplum için 'tehlikeli bir gelişme' olarak da görebilirsiniz; ancak gerçek anlamda 'lâik' iseniz, kişisel eğiliminizi ve değerlendirmenizi başkaları üzerinde baskıya dönüştüremez, onları size benzemeye zorlayamazsınız...

Başörtüsüne, iktisat alanının ölçülerini kullanarak 'bir metrelik bez parçası' adını takıp aklı başındaki genç kızları 'başkalarının oyununa âlet olmak ile' suçladığında, sadece kendi meslek itibarını zedelemiş olmuyor ilâhiyatçı rektör, aynı zamanda anayasası 'lâikliği' benimsemiş bir ülkede anayasa suçu da işliyor.

İngiltere'de yaşıyor olsaydık, inancın hukukla kesiştiği noktayı açıklığa kavuşturmak için yargı önüne giden yapışık ikizlerin anne-babası gibi davranırdık; bizde kimi nereye şikâyet edeceğiz?


24 EYLÜL 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Fehmi Koru

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...