YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

Konusuz yazı

Sartre'ın, Camus'nün Yabancı'sı üzerine yazdığı bir eleştiriden bir imge hatırlıyorum. Uzun yıllar önce okuduğum o yazıda o imgenin nasıl kullanılmış olduğunu şimdi, şu satırları yazarken tam çıkartamıyorum. O yazıyı yeniden okusam, korkarım şimdi bu yazının konusu ortadan kalkar. Yabancı'nın kahramanı M.Mersault ile camdan bir telefon kulübesi arasında bir ilişki kuruyordu Sartre o yazısında. M.Mersault bir telefon kulübesine kapatılmış da, dünyayı sanki o kulübeden seyreden birisi konumunda farzediliyordu. Bu durumda önemli olan, M.Mersault'nun, içinde yer aldığı konumda, dünyanın yalnızca bir seyircisi konumunda bırakılmış olması oluyor. M.Mersault, dış dünyanın hareketlerini izliyor, fakat bu hareketlerin anlamına nüfuz etmekten mahrum bulunuyordu. Aynı duruma tersinden bakıldığında, biz de, telefon kulübesinde konuşan birinin, el kol hareketlerini, mimiklerini izleyebiliriz, fakat onun sesini işitmiyorsak salt bu hareketlere bakarak o kişinin ne dediğini tam çıkartamayız. Çünkü bu hareketlerden bir anlam çıkartabilmemiz için onların hangi bağlamda kullanıldığını da bilmemiz gerekir. Aynı durumu, televizyonda izlemekte olduğumuz görüntüleri (bu bir film olabilir, bir haber spikeri olabilir veya herhangi bir program olabilir), televizyonun sesini kapatarak tekrarlayabiliriz. Eğer bu görüntüleri video banda alma imkânımız varsa, bir kere sessiz olarak seyredip seyrettiğimize bir anlam vermeye çalışarak, ikincisinde de aynı görüntüleri sesli olarak seyrederek, aradaki farkı görmemiz mümkündür.

M.Mersault, seyrettiği dünyaya sempatik bakmaz. Seyrettiği olaylar onun üzerinde hiç bir etki bırakmaz. O olaylarla ya da o kişilerle hiç bir duygusal ilişkisi bulunmaz onun. O, yalnızca seyreder, bir anlam ya da bir anlamsızlık varsa, bu anlamın da, anlamsızlığın da hepsi, görüntü olarak zuhur eden şey her ne ise, onun içinde mündemiçtir. Bu demektir ki, önümüzde yalnızca boş bir alan, dahası alan da sayılmayan bir boşluk durur. M.Mersault, kendi anlamsız boşluğunda yüzerken bir sürü ilişkilerin ortasında durur elbette. Bir sürü şeyler yapar veya yapmaktan kaçınır. Ve durup dururken bir cinayet işler, tanımadığı birini öldürür. Sebebi sorulduğunda, ancak, o sırada güneş olduğunu ve gözlerinin kamaştığını ileri sürer. Aklına gelebilen "en makul açıklama" ancak böyle bir şeydir. Çünkü öldürdüğü adamla arasında hiç bir ilişki ve hiç bir cinayet sebebi yoktur.

İmdi, bütün bunların, bir yazının içerdiği "anlam"la bir ilintisi bulunup bulunmadığını düşünüyorum. Bir yazı ne denli ayrıntılı ve kapsayıcı olursa olsun, onda eksik bırakılmış bir şey (bir görüntü veya bir ses eksikliği) yok mudur? Böyle olunca, her bir yazı kendiliğinden bir imgeye dönüşmüş olmaz mı? Bir imge de, ancak, o imgeye yaklaşan kişinin kültürel birikimi oranında kendini okumaya açmaz mı? Ben, böyle olabileceğini sanıyorum.


24 EYLÜL 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Rasim Özdenören

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...