YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

500 milyar alamayacağınız bir soru

Hemen her gazeteyi mesleği gereği izleyen bir dostum var, takımından Cumhuriyet'i çıkaralı epey oldu. Ne zaman karşılaşsak, "Sen hâlâ okumaya devam mı?" diye soruyor; gözlerime acıyormuş... Oysa ben, polisiye roman heyecanıyla okuyorum; Cumhuriyet'in gri beyin hücrelerini canlandırıcı etkisi var...

Dün, sayfaları arasında hızlıca dolaşırken, "İki yüzlülük!.." başlıklı bir yazıyla karşılaştım. Gazetenin 'genel yayın koordinatörü' sıfatını da taşıyan yazarı, "Bu ülke ne çekiyorsa, ikiyüzlü sahtekârlardan ve özellikle de sahte Atatürkçülerden çekiyor!.." diye başlamış yazısına. Cümlede dikkatimi çeken, aynı anlama gelen 'iki yüzlü' ile 'sahtekâr' sözcüklerinin kullanım bozukluğu değildi; hedef aldığı 'kişi' tanıdık biri gibi geldi bana…

Gazetede oturmuş sohbet ediyorlarmış; yazar, "Din pazarlamacılarını, tarikat şeyhlerini öve öve bitiremeyen kafalardan toplum nasıl kurtulacak?" diye sorunca arkadaşları gülmüşler… Koordinatör, arkadaşlarına, itham ettiği kişiyi adlı adınca söylemiş midir acaba? Yoksa, "Arif olan anlasın" diyerek sıfatlarını vermekle mi yetinmiştir? Şöyle diyor yazıda: "Din bezirgânlarıyla öpüşüp koklaşan, tarikat şeyhleriyle güle oynaya, el ele tutuşup fotoğraf çektiren onlar!.. Adnan Hocacılar için görüş bildirip 'Bunlar Atatürkçü, iyi çocuklar' diyen yine onlar!.. Gazete köşelerinde, sapla samanı karıştırıp 'diyalog' köprüsü kuran, 'hoşgörü' adı altında her türlü numarayı çeviren yine onlar!.. Suratları manda gönünden!.."

Cumhuriyet yazarı, 'suratı manda gönünden' diye hakaret ederek, 'ikiyüzlü' ve 'sahtekâr' olduğunu ileri sürerek kimi hedef almış olabilir sizce? "Toplum bu kafalardan nasıl kurtulacak?" sorusunun muhatabı kim? Siz anlayabildiniz mi?

Yazıda başka ipuçları da var... Şu satırları da okuyun hele: "Kimileri 'prof'tur özellikle; kendi çıkarlarını önde tutarlar, Atatürkçülük, lâiklik, demokrasi, diyalog, hoşgörü, Fethullah kelimeleriyle oyunu bir güzel kurarlar!.. Attıkça atarlar!.. Yedikçe yerler!.. Siz tarikat şeyhini eleştirirsiniz, ertesi gün onlar göklere çıkarırlar…"

'Çoğul' kipi kullandığına bakmayın, "İkiyüzlülük!…" yazısında aslında bir tek kişiyi hedef alıyor koordinatör-yazar; artık bu kadarını polisiye roman meraklısı olmayan da anlar. Öyle biri ki bu kişi, bir kere 'prof' titri taşıyor, sıkça televizyonlara da çıkıyor olması lazım; lâiklik ve Atatürkçülük sözcükleriyle akrabalık bağı bulunmalı… Koordinatör-yazar, "Nurcular" yerine "Fethullah Gülen cemaati" dediğini, Fethullah Gülen'le ilişkisinin 'sevgi ve sempati'ye değil 'diyalog ve hoşgörü' üzerine oturduğunu ileri sürdüğünü de yazıyor itham ettiği 'prof' unvanlı kişinin… Medine Sözleşmesi'ne de atıfta bulunuyormuş o kişi…

Bu kişinin kim olduğunu öğrenemezsem, gerçekten çıldıracağım...

Epeydir Cumhuriyet okumayı terk etmiş polisiye meraklısı dostuma başvurup bir günlüğüne perhizini bozmasını istedim; "Yoksa fıttıracağım" demeyi ihmal etmeyerek… Cevap, yarım saat sonra, "Üçüncü sayfayı atladın mı?" biçiminde geldi. Üçüncü sayfanın sağ köşesinde yer tutmuş 'Prof' unvanı da bulunan Cumhuriyet yazarının yazısı, "Gülen Cemaati ve hoşgörü" başlığını taşıyor. "Bazı şeyleri, en yakınlarıma bile anlatamıyorum" diyordu yazar: "Benim Fethullah Gülen cemaatindeki insanlarla ilişkim asla 'sempati' ya da 'sevgi' ilişkisi değil, 'diyalog' ve 'hoşgörü' ilişkisi. Ve bunların olabilmesi için de 'karşılıklı saygı' gereği var. Bu dün de böyleydi, bugün de böyle. İstesek de istemesek de birlikte yaşıyoruz, aynı gemide gidiyoruz. Eğer gemi batarsa birlikte batarız. Fethullah Hoca cemaati içindeki ve dışındaki tutumlarındaki farklılık, aslında 'Medine Sözleşmesi'nin günümüze ve konumlarına uyarlanmış bir biçimi görüntüsünü sergiliyor. Bunu açıklayabilmek için Medine Sözleşmesi'ni bir kez daha anımsatmakta yarar görürüm."

Adam sadece yazar değil aynı zamanda 'koordinatör' ya, konumu sayesinde elinden geçen 'prof' unvanlı yazarın yazısına hemen aynı gün cevap verivermiş… Cumhuriyet'in koordinatör-yazarı tarafından ikiyüzlülük ve sahte Atatürkçü olmakla suçlanan, 'manda gönünden suratlı' olduğu cümle âleme ilân edilen kişi meğer yine bir Cumhuriyet yazarıymış… Fesüphanallah…

Mâdem bir soruma cevap bulundu, bende başka soru mu yok; aynı günkü (23 Eylül 2000) Cumhuriyet'te, gazetenin yayın kurulu başkanı sıfatı da olan bir başka yazarın söz konusu ettiği kişiyi de merak ettiğimi bildirdim dostuma. 'İhtiyar' gazetenin bayağı yaşlı yazarı da birini hedef almıştı yazısında, ama kimi?.

En iyisi beraber okuyalım: "Medyadaki köşelerde, Türklere ne kadar sövüp Atatürk'ü ne kadar kötüleyebiliyorsan, o kadar makbule geçiyorsun, entelliğin raconu bu!.. Günümüzde 'tarafsız aydın' olmak kolay... Türklere küfredeceksin. Sakın bir başka halka; Arap'a, Fransız'a, Ermeni'ye, Yunan'a, Amerikalı'ya, Alman'a lâf edeyim deme; adın ırkçıya çıkar; ama, Türklere sövdün mü entelleşip prim yaparsın."

Acaba bu satırlarla hedef tahtası yapılan yazar kim? Bulmaca zahmete katılmak isteyen herkese açık. Sonunda 500 milyar veya ağırlığınızca altın olmasa bile, soruma sizlerden de cevap bekliyorum: Cumhuriyet'in yayın kurulu başkanı bu satırlarıyla hangi Cumhuriyet yazarını itham ediyor olabilir?

Ne gazete ama!...


24 EYLÜL 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Taha KIVANÇ

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...