YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Memur zammı ve yolsuzluklar

Maliye Bakanı Sümer Oral'a göre memura yapılacak 1 puanlık zammın bütçeye faturası 40 trilyon oluyor.

Hükümet, Temmuz ayında, enflasyon oranı yüzde 15'in üzerine çıkarsa, kaç puanlık bir yükseklik söz konusu ise, o kadar zam yapmayı düşünüyor. Bunun oranı da muhtemelen yüzde 2.8 ilâ yüzde 3.5 arasında değişecek. Buna göre 112 trilyon ile 140 trilyon arasında bir ek yükten söz ediliyor.

Hazineye gelen bu yükün memur maaşına olumlu yansıması ise, sadece 3-5 veya 5-10 milyondan ibaret.

Türkiye enflasyonla mücadele veriyor ve herkes bunun bedelini ödüyor.

Çiftçi için, IMF standartlarında belirlenen ürün bedelleri, acaba ürünün maliyetini karşılıyor mu, şüpheli.

Bilinen mantık şu: Olmayanı vermek mümkün değil.

Buna karşılık, yolsuzluk alanındaki rakamlar dudak uçuklatıcı nitelikte.

Bir tek kişinin, şu malum Paraşüt Operasyonu'na konu olan yolsuzluğun rakamı 500 trilyonlarla ifade ediliyor.

Yani, sadece böyle bir yolsuzluk olmasa, memura yüzde 12.5 zam yapabileceksiniz.

Ya batık bankaların maliyeti?

4.7 milyar dolar. Yani 2.5 katrilyon... Yani memura yüzde 60 zam verebilme imkânı...

Nerede?

İnek içti, dağa kaçtı, yandı, bitti, kül oldu...

Hükümet, batan off-shore bankalarında hesapları bulunanların 20 milyara kadar alacaklarını ödemeyi kararlaştırdı. Bunların sayısı 4 bin 281'i buluyor. Ödenecek para 85 trilyona ulaşıyor. Memura zam verseniz, yüzde 2'lik pay da buradan çıkacak...

Ama yok, memura veremeyeceksiniz. Üstelik işçi, işveren, memur, esnaf, çiftçi herkesten kestiğiniz paralardan, yüksek faizi amaçlayıp off-shore bankalara para yatıran 4 bin 281 vatandaşımıza vereceksiniz...

"Benim bu vatandaşlara ne borcum var?" diye soramayacaksınız. "Ben ilke olarak faizli tüm işlemlere karşıyım" diyemeyecek, falancanın faizli işlemlerde batan parasının ceremesini çekeceksiniz...

Ve Türkiye enflasyonla mücadele edecek... Ekonomi düzlüğe çıkacak.

Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı boşuna isyan etmiyor.

Sabancı boşuna isyan etmiyor.

Türkiye, ne yazık ki havadan para kazananlarla, para kazanırken alnının damarı çatlayan insanların birlikte yaşadığı bir ülke...

ASO Başkanı, "Bu yolsuzluklar devletin bilgisi dışında yapılamaz. Valisi, gümrük müdürü, maliyecisi, emniyet görevlisi bilmeden olmaz bu yolsuzluklar" diye feryad ederken bir gerçeği haykırıyor.

Eğer bu gerçekse, eğer Türkiye'de kurumlaşmış bir yolsuzluk varsa, ve eğer yolsuzluk bir tek Gaziantep'teki olaydan ibaret değilse, o zaman, ortada enflasyonla mücadele kadar hayati bir görev var demektir: Yolsuzlukla mücadele...

Gecikmiş bir mücadele...

Taa Susurluk günlerinde, Türkiye'de uyuşturucu etrafında dönen 38 milyar dolarlık bir kara para bulunduğu ifade ediliyordu. Sadece uyuşturucu etrafında...

Oysa corruption-çürüme-pörsüme-bataklaşma olgusu onunla sınırlı değil. Nerdeyse zenginleşmenin yolu, devleti emmeye bağlı hale gelmiş. Tüm devlet ihaleleri kuşku uyandırıyor. RTÜK'teki kanun değişikliği ile devlet ihalelerine yönelik bazı hesapların karıştığı kuşkuları var. GSM ihaleleri ile kuşkular ortadan kalkmış değil.

Hatırlıyorum, Cemil Çiçek "Türkiye için en büyük iç tehdit yolsuzluklardır" diyerek bir şeyleri anlatmak için çırpınıyordu.

Geç kalmış bir mücadele... Eğer o da, sürekli bir nitelik arzediyorsa... Yoksa, Gaziantep'te başlayıp orada biterse, bir günah keçisi her şeyi örtmeye kafi gelirse, yazık olur.

Genelkurmay Başkanı Org. Kıvrıkoğlu, bir süredir yolsuzluklar üzerinde belirli bir hassasiyet sergiliyor. Cumhurbaşkanlığı seçimleri üzerinde kanaat belirtirken "şaibesiz"liği öne çıkardı.

İnsan istiyor ki, yolsuzluk gibi toplum-devlet ilişkisini yaralayan, güven duygusunu aşındıran konularda sivil irade çok daha öncelikli bir hassasiyet sergilesin. Ama bu hassasiyet yeterli nisbette gözlenemiyor.

Zirvedeki sivillerin aile fotoğraflarına girenler, yolsuzluk ortamında isimleri en çok tartışılanlar oluyor.

"Temiz siyaset" özlemi ile yaşadı Türkiye... Şimdi artık, nerdeyse hayatın tüm alanlarında bir temizlenme zarureti gündeme gelmiş bulunuyor. Çünkü "günah duygusu" yaygınlaşıyor. Çünkü günah çoğaldıkça şeytan, herkesin içine bir tohum atıyor. Onun için, yolsuzlukla mücadele eden insanlar, yıldızlaşıyor.

Türkiye, nüfusunun yüzde 20'si açlık sınırının altında yaşayan bir ülke. Böyle bir ülkede herkes ne yaptığına, nasıl yaşadığına dikkat etmeli. Marketten et alırken, yanınızda duran ve "100 bin liralık kıyma ver" diyen insanı görmezseniz, ya da yüzde 3.5'luk zamla cebine artı 3-5 milyon giren memurun yüreğindeki sancıyı anlamazsanız, hiçbir sağlıklı iş yapamazsınız.

Ben derim ki, biraz da Bağdat Caddesi'nde araba yarıştıranlar, gazinolarda tabak kıranlar, sevgililerinin ayaklarına şampanya dökenler, metreslerine Mercedes hediye edenler ve onların bilumum çanak tutucuları ayaklarını denk almalı... Devlet devletliğini biraz da onlar için göstermeli...


2 HAZİRAN 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Ahmet Taşgetiren

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...