YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

"Kimileri gidip MİT'ten zarf alırlar, kimileri o zarfların içeriğini bilirler"

Birkaç gün önce Internet'te gezinti yaparken, web sitelerinden birinde, MİT ajanı olmakla suçlanan bir gazetecinin, kendisi hakkındaki suçlamalara cevap vereceğine (nasıl MİT ajanı olduğunu açıklayacağına) dâir bir anons dikkatimi çekti.

Önce şaşırdım... Çünkü gazetelerden, bilhassa Taha Kıvanç'ın Kulis köşesinden takip ettiğim/edebildiğim kadarıyla, bu gazeteci, kendisi hakkındaki suçlamalara doğru dürüst cevap vermiyordu; bu durum da --"sükût ikrardan gelir" fehvasınca- hakkındaki iddiaların doğrulanmış olduğuna yoruluyordu.

Bu gazetecinin "nasıl MİT ajanı olduğunu açıklayacağına" dâir anons da garipti; zira bu ifade ilk bakışta ilgili şahsın "hakkındaki iddiaları teyid edeceği" izlenimini veriyordu.

Oysa belleğimde, kendisiyle söyleyişiyi yapan ve yayımlayan kişi arasında dikkat çekici bir yakınlığın olduğuna dâir belli belirsiz bazı izlenimler vardı... Sanırım birkaç yıl önceydi, söyleyişiyi yapan zat tarafından, Kanal 7 ekranında, bu şahsın -zannedildiği gibi- dine hürmetsiz bir kimse olmayıp aslında maneviyatının kuvvetli olduğu, vb yönleri anlatılıp tanıtılıyor, davranışları itibariyle hiç de haketmediği halde (nedense) izleyicilere sevimli gösterilmeye çalışılıyordu.

"Hayırdır inşaallah" deyip bekledim ve en nihayet geçen akşam bu gazeteciyle yapılan söyleşinin ilk bölümünün yayımlandığını gördüm.

Başlık şöyleydi: "Nasıl MİT Ajanı Oldum? (1)"

Hakkındaki iddialarla ilgili şöyle diyor: "Kolaydır tabiî bir insana MİT mensubu demek. CIA mensubu da diyebilirsiniz. Şimdi ben de size 'CIA mensubusunuz' desem, siz de bunun tersini ve yahut düzünü kanıtlayamazsınız. Ben de bunu kanıtlayamam. Şimdi benim ne yapmam gerekiyor? Gidip MİT'ten 'Hayır ajanımız değildir' diye yazı alsam neyi ifade eder ve yahut da tam aksine MİT, 'Bu bizim ajanımızdır' dese neyi ifade eder?"

Bir diğer ifadesi de şöyle: "Şimdi baktığınız zaman, benim MİT'le ilişkimin olması çok kabil değil, gazetecilik ilişkisinin ötesinde bir ilişki, ki benim gazetecilik ilişkilerim MİT'le çok düşük düzeydedir. Çünkü yazdığım konular istihbarat konuları değil, yani ben MİT'in tarihçesini anlatan kitaplar yazmadım. Ya da üzerinde 'Çok Gizli' yazan belgeler yayınlamıyorum. Hiçbir zaman ya da normalde edinemeyeceğim görüntüleri bulup da yayınlamıyorum. Gizli kamera görüntüleri yok bende. Ya da polis kamerası görüntüleri yok."

Bu sözler, suçlanan gazetecinin aslında sadece kendisini savunmak amacıyla söylediği sözler değil; aleyhinde yazan meslektaşlarına da îmada bulunan sözler... [Yani "Beni suçlayan (mezkûr) kişiler de bu işlerin içindeler..." demeye çalışıyor.]

Bu tartışmayı başlatan kimselerin isimlerini de veriyor: "Tuncay Özkan birgün benimle ilgili benim onun bir yazısının tersine yazdığım bir yazıyla ilgili olarak şunu söyledi: 'Kimileri gidip MİT'ten zarf alırlar, kimileri o zarfların içeriğini bilirler.' Tuncay Özkan'ın kastettiği, -daha sonra ben kendisine sorduğumda 'Ne kastetti?' diye- benim MİT'ten bilgi aldığımdı. Ve bu aldığım bilgileri değerlendirmeden yazdığım şeklindeydi. Kendisinin ise bunları değerlendirerek yazdığını söylüyordu ve "Ben bu bilgilere zaten haizim" diyordu. Fakat bunu kendisi bana bu şekilde açıkladı. Dedi ki: Ben bunu demek istedim."

Peki başka kimler? Cevap şöyle: "Daha sonra editör Haluk Şahin, Tuncay Özkan'ın bu yazısından hareketle benim aleyhime bir yazı yazdı; Siyah Kod Adlı Kalem diye."

Ardından gelen sorular ve cevaplardan kısa bir kesit daha verelim:

- Haluk Şahin'in bunu yazmasını kişisel bir husumete mi bağlıyorsunuz?

- Kişisel bir husumeti var. Burada sözünü etmek istemediğim kişisel bir husumeti var. Kendisinin ve işverenin[in] çıkarlarına dokunduğumu düşünüyor Haluk Şahin.

- İşvereni derken, ikiniz de aynı yerde çalışmıyor musunuz?

- Yok, o başka bir kişiye bağlı, başka birilerine bağlı olarak çalışır. Başka bir programa bağlı olarak çalışır. O programla benim aramdaki gerginlik, artı Haluk Şahin'in şirket içi, yani grup içi meselelerinden kaynaklanan sorunları var. Tabiî bunlar çok özel olduğu için açıklamanın gereği yok ama, sorunları var, benimle sorunları o şekilde halletmeye çalıştı.

Bu karşılıklı iddia ve savunmaların doğru olup olmadığını bilemem; ancak görülen o ki gazeteler arasındaki rekabet, nasıl bazı kirli çamaşırların dökülmesine neden oluyorsa, gazeteciler arasındaki rekabet de benzer bir netice veriyor, ve iyi ki veriyor.

Gel de "Rekabette -rekabet dışı kalanlar için- hayır vardır" deme!

Not: Söyleşide oldukça ilginç ayrıntıların yer aldığını ve fakat bu arada henüz Mehmet Eymür'ün açıklamalarına cevap verilmemiş (sıra gelmemiş) olduğunu belirtmem gerekiyor. Hâsılı, yakında işler iyice kızışacak görünüyor, şimdiden haberiniz ola!


2 HAZİRAN 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Dücane Cündioğlu

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...