YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Amasya elması

Belki aşağıda zikredeceğim vakıanın takribi tarihini veya kahramanlarını adıyla bir bilen vardır. Ben bilmiyorum. Bir yerde okuduysam çok eskilerde kaldı. Birinden işittiysem, kimdi, hatırlamıyorum. Belki annemden. İki saraylı kadından biri diğerine şu haberi veriyor: .....Ağa Amasya elması getirmiş! Bu habere muttali olan saraylı kadının hayreti büyüktür: Ne harikulade! Amasya'da elmas çıkarıldığını hiç bilmezdim! Evet böyledir, bazı insanların havsalası nesneleri ancak bir türlü, sadece bir tarafından almaya müsaittir. Saraya elma getirilmiş olamaz, getirilen şey elmas olsa gerek.

Tuzu kuru olanlar için tuz kurutmak uğruna zorluklarla boğuşmak bir anlam taşımaz. Düzen denilen şey ancak rahatlık içinde yaşayanların tanıdıkları düzendir. Yaşamanın kolayını bulanlar düzen dışı her ne varsa onu bir sapıklık olarak karşılamaktan hiç geri durmazlar. Walter Bagehot (1826-1877) "Zengin insanlara göre fakirlik bir anormalliktir" demiş ve şöyle devam etmiş: "İnsanların canları yemek istediği halde neden hizmetçi çağırma zilini çalmayışlarını kavrayabilmek çok zor". Ne dersiniz? Fakirlik gerçekten, zenginlerin sandığı gibi bir tür duyarsızlık, işin kolayını akıl edememe hali mi acaba? Çetin bilmece. Fakirlerin hassasiyetten nasiplerini alamadıklarını kabul etmek akla yatkın değil. Giderek insanların yoksulluğu arttıkça daha duyarlı hale geldikleri bile iddia edilebilir. Nitekim Spencer Tracy (1900-1967) hayatının mahrumiyet içinde geçen günlerinden bahsederken şunları söylemiş: "Giydiğim pantolonun kumaşının o derecede inceldiği zamanlar olmuştu ki bir madeni paranın üstüne oturduğumda size onun yazı mı, tura mı olduğunu söyleyebilirdim." Hassasiyetin bir ucunun mutlaka paraya dokunması şart olmasa da örneklerin hep o civarda dolaşması manidar. Zengin olsun, fakir olsun; insanların paradan başka neye duyarlı olduklarını fark edebilmek için çok dolambaçlı yollar kat etmek gerekiyor.

Birbirlerini hiç anlamasalar ve birbirlerinin dünyasına çok yabancı olsalar da zenginler ve fakirler yaşamanın kolayını bulma noktasında birleşirler. Bu birleşim noktası dünyadaki düzenin "gerçek korkusu" üzerine bina edilmesini gerektirir. Zenginler zenginliklerinin başka insanların fakirliğine sebep olduğu gerçeğinden korkar. Fakirler bir gün fakirlere zulmetme imkânının ortadan kalkacağı ve böylece kendilerinin zengin olma hayallerinin suya düşeceğinden korkar. Böylece zenginler ve fakirler elbirliği ederek "para sahibi olma şartları" için bir dokunulmazlık alanı temin ederler. İkisinden birisi "Ben de paramı buradan kazanıyorum" dedi mi, akan sular durur. Yaşamanın kolayını bulma noktası haydutluğun yasalaşmasını ve yasaların haydutlaşmasını kapsayacak hale gelir. Herkes gerçeğin ortaya çıkmasından korkmaya başlar. İnsanların düzen adını verdikleri şey budur.


2 HAZİRAN 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

İsmet Özel

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...