YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Yolsuzluk piramidi

Son aylarda, özellikle de son birkaç haftada olanlara bakıp da Türkiye'de bir şeylerin düzelmekte oluduğuna inanmak isteyenleri, korkarız yine hayalkırıklığı bekliyor. Bu; Uğur Mumcu'nun katillerinin yakalanıp yakalanmadığı bilmecesine ilişkin bir tespit değildir. Mumcu cinayeti ve benzerleri ülkenin içine girdiği yüzeysel temizlik harekatının ikinci boyutunun malzemeleridir. Birinci boyut olan ve kabaca, "yolsuzluklarla mücadele" adını verebileceğimiz alanın eko-politiğinden söz ediyoruz.

Devletin resmî haber kurumu olan Anadolu Ajansı abonelerine önceki gün, "İzmir'de vergi yolsuzluğu" başlığıyla bir haber geçti. Haberde "Taşıt vergileri ve trafik para cezalarını vergi dairesinin bilgisayarına işletmeyerek trilyonlarca lira haksız kazanç sağlayan şebekenin aralarında eski bir polis ve vergi memurunun da bulunduğu 5 üyesinin tutuklandığı" belirtiliyordu. Şebeke, kendisine "işi düşen" vatandaşların trafik ceza ve taşıt pulu borç kayıtlarını para karşılığında silerek, miktarı şu anda belirlenemeyen ama "trilyonlarca lira olduğu" İzmir Emniyet Müdürü tarafından tahmin edilen bir vurgun gerçekleştirmiş. Emniyet Müdürü Hasan Yücesan, "Günde sadece 50 milyarlık trafik cezası kesiyoruz. Gerisini siz düşünün" diyor.

"Gerisini düşünmek" kolay da hazmetmek pek değil...

Öncelikle; bu şebeke, bizim gazete manşetlerinden tanıdığımız "ünlü soyguncular" ve "ünlü destekçiler"den oluşmuyor. Olayda şüphesiz bariz bir devlet desteği var ama, sistemi ayakta tutan asıl güç, her defasında borcunu sildirmek için rüşvet karşılığı katakulliye müracaat eden "sade ve namuslu vatandaş"lardır. Bu gerçek, her yolsuzluğu "siyaset-mafya-devlet" üçgenine sıkıştırıp "toplum temiz ama sistem kirli" analizini çöplüğe atmaya yetiyor.

Kamuoyu, "soygun var" deyip üç-beş Arsen Lüpen'in maceraları peşinde vakit öldürürken ülkenin şehir şehir, branşlara bölünerek sistemli ve çoğu kez yaygın bir vatandaş desteği ile soyulduğu dikkatten kaçıyor. İzmir'de ortaya çıkartılan çeteciler kadar olmasa bile, kamuoyu tarafından pek tanınmayan Altınbaş Holding'in sahibinin de birdenbire, karşımıza büyük bir hayali ihracatçı olarak çıkması da "ulusal sistematik soygun"un Gaziantep ayağı olarak önümüze konmuştu. İzmir ve Gaziantep'de ortaya çıkartılan yolsuzlukların bu illerdeki soygun ünitelerinin tamamı olduğu söylenebilir mi? Elbette ki hayır!

Bir soru daha. Her iki olayın da bihakkın soruşturulup suçluların hak ettikleri cezaya çarptırılacağını varsayabilir miyiz? Varsaysak bile bu tür olayların önlenebileceği iddia edilebilir miyiz?

Maalesef hayır. Çünkü, Türkiye sözümona, il düzeyinde "temizeller"e soyunmuşken ülkenin Meclis'inde iktidar partilerinin çoğunluğu, ellerinde bulundurdukları bir Soruşturma Komisyonu'yla, Mesut Yılmaz gibi ulusal düzeyde tartışmalı bir siyasetçiyi, Türkbank gibi toplum vicdanında pek de tartışmalı sayılmayacak açık bir yolsuzluk davasından aklayabilmektedir.

Tavanı her şartta sağlam kalabilen, tabanı ise alabildiğince geniş bir piramitten söz ediyoruz. Ortadaki taşlar arada bir değiştiriliyorsa bunun "yolsuzluklarla kararlı bir şekilde mücadele" ile ne alâkası var Allah aşkına!


2 HAZİRAN 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Mustafa Karaalioğlu

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...