YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Ya titre kendine dön, ya da çek git

Danıştay'ın aldığı "Basın kartlarına başörtülü fotoğraf yapıştırılamaz" kararından sonra, Ecevit'in yüreklere seza yardımcısı Devlet Bahçeli FP'lileri suçlamıştı:

"Türkiye'de din ve vicdan hürriyetinin tartışmaya açılmasına, siyasi alanın daralmasına sebep olanların bugün bu konuda söz söylemeye, hele başka partileri karalamaya ne hakları vardır?"

(...)

"Yakın geçmişte ortaya çıkan sıkıntılarda ve gerilimlerde yaptıkları ve söyledikleriyle pay sahibi olanlar kendilerine ve topluma en büyük iyiliği ancak geçmişteki hatalarından gerekli dersleri çıkararak yapabilirler."

(...)

"Hataların hâlâ tekrarlanması karşısında bir çok sağduyulu vatandaşımız ister istemez kasıt unsuru aramaya başlamıştır."

İyi de Sayın Bahçeli, "Bu işlerin başımıza gelmesine yol açanlar" kadar, açık anayasa hükmüne rağmen siyaset alanını daraltanlar da suçlu değil mi? Eleştirilerinize neden belli bir ideolojik grubu ve onlara hayat hakkı tanıyan resmî tasavvuru da muhatap kılmıyorsunuz?

Başörtüsüyle sınava girmeye yeltendiği için, bir üniversite öğrencisi, 6 ay hapisle tecziye edildi.

Başörtülüler "ziyaretçi" olarak bile cezaevlerine sokulmuyor.

Yaz kamplarına gidemiyor.

Yarın, tıptı Tunus'ta olduğu gibi, belli kisve ve kıyafetle belli bölgelerde dolaşılması yasaklandığında, vergi vermek, devlete kul köle olmak dışında hiçbir vatandaşlık hakkı bulunmayan insanları ve "bu işlerin başımıza gelmesine yol açanlar"ı mı suçlayacaksınız yine?

"Hataların hâlâ tekrarlanması karşısında..."

Neymiş o hatalar?

Vatandaşın "hak" talebinde bulunması mı?

Seçim meydanlarında 28 Şubat'ın yaptırımlarından şekvacı olup bol keseden "erkeklik" nutukları atanlar, bugün siyaset alanını daraltan her türlü antidemokratik yasayı derin bir memnuniyet ve gönül huzuru içinde tek tek Meclis'ten geçiriyorlar...

MHP, "bu işlerin başımıza gelmesine neden olan" partinin kronikleştirdiği sorunları çözmek vaadiyle iktidara gelmişti.

Sözünü tutmadı.

Tutmadığı gibi, böyle bir niyet de taşımadı.

Çünkü MHP, "devlet-birey" çatışmasında, tercihini devletten yana kullanan, kamusal alanın düzenlenmesinde ise "devlet"in özel koşullarını gözeten bir partidir. Türkiye Cumhuriyeti "komünizan" esaslara dayalı bir ülke olsaydı, MHP'nin tercihi yine devletten yana olacaktı.

Çünkü bu bir "kabul" ve "gen" sorunudur.

Bu "kabul"ün, fetiş bir devlet telakkisiyle ortaya çıkması MHP'li yöneticileri hiçbir zaman rahatsız etmedi.

Bahçeli, sadece "bu işlerin başımıza gelmesine neden olan" partiden değil, "Türkiye'de din ve vicdan özgürlüğü"nün tartışmaya açılmasından da rahatsız. Oysa, devletin bekasının anayasal vatandaşlık haklarına tercih edildiği bir bir ülkede, din ve vicdan özgürlüğünü tartışmaktan daha doğal ne olabilirdi ki?

Bahçeli, iddia ettiği gibi "erkek" bir siyasetçiyse, din ve vicdan özgürlüğünü tartışmaya açanlardan değil, öncelikle din ve vicdan özgürlüğünü ketmedenlerden, hatta yurdun dört bir yanını "Başörtülüler ve evcil hayvanlar giremez" tabelasıyla donatanlardan hesap sormalıdır.

Sorabilirse...

Kamusal alanı "yasaklar"la donatan devletlu, artık "özel alan"a da sarkmaya başladı... Arkadaş hâlâ titreyip kendine dönecek.


3 HAZİRAN 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Ahmet Kekeç

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...