![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Üniversite, ne "iş"e yarar?Pek çok bakımdan sıkıntılı geçen bir öğrenim yılının sona ermesiyle birlikte üniversiteler, tatile giriyor. Yeni dönemin, ne getirip ne götüreceği pek fazla merak edilmiyor. Çünkü ülkedeki genel atmosferden üniversiteler de nasibini alıyor: Siyasette, ekonomide, toplumsal hayatta yaşanan tıkanmanın, anormalleşmenin nasıl aşılabileceğine ilişkin umut vadeden ciddi ve somut adımlar atılamadığı sürece, ülkedeki olumsuz atmosfer de, üniversitenin içler acısı durumu da pek giderilecek gibi gözükmüyor. AB'ye entegrasyon süreci için hükümetin bazı adımlar atmak gibi bir niyeti var. Ama hükümetin bu adımları, normalleşme amacıyla mı atmak istediği konusu ise pek fazla açık ve açıklığa kavuşturulmuş değil. Öte yandan ekonomide, gerek hükümetin çizdiği iyimser tablolar, gerek medyanın koro halinde pembe tablolar resmetmek için gösterdiği olağanüstü gayretler, gerkse IMF ve Dünya Bankası yetkililerinin bugüne dek olmadığı kadar estirdiği ve zoraki olarak pompalamaya çalıştığı olumlu hava, toplumun bizzat karşı karşıya kaldığı sıkıntıları, verdiği hayat kavgasını elbette ki yok etmeye katkıda bulunmuyor. Bulunması da mümkün değil. Her şeyin "belli merkezler"in, iç ve dış çıkar odaklarının yoğun baskısıyla siyasallaştırıldığı ve anormalleştirildiği bir ortamda, zoraki olarak yaratılmaya çalışılan iyimserlik havası, üniversitlerin içinde bulunduğu içler acısı durumu ortadan kaldırmaya elbette ki yetmiyor. Ülkenin içine sürüklendiği anormalleşme ve belli iç ve dış merkezlerden yönlendirilen siyasallaşma ortamı, üniversitelerin karşı karşıya kaldığı sorunları, kaçınılmaz olarak azmanlaştırıyor. Sonuçta ortaya, kaynak sıkıntısı çeken; ciddi bir özgürlük ve özerklik sorunuyla karşı karşıya kalan; irrasyonel büroratik ve siyasi engeller nedeniyle bilim üretmek amacıyla kurumsallaşamayan, kurumsallaşması gittikçe zorlaşan handiyse asli fonksiyonlarını büsbütün yitirmek üzere olan "acil bakıma muhtaç" hastalıklı kurumlar çıkıyor. Ancak bu yapısal sorunlar, aslında arızi sorunlar. Üniversitelerin bu önemli ama arızi olan sorunların da üstesinden gelebilmeleri için daha temel, daha esaslı sorunlarını çözümlemeleri gerekiyor. Üniversitelerin en esası sorunu zihniyet sorunu. Üniversitelerde köklü bir zihniyet dönüşümü yaşanmadığı sürece üniversiteler, hem de beklenmedik yeni ve daha büyük yapısal sorunlarla karşı karşıya kalmaktan kolay kolay kurtulamayacaktır. Zihniyet dönüşümünün ilk koşulu, tek tip adam yetiştirme ilkelliğine son verebilmekten geçiyor: Üniversite, farklı görüşlerin, yaklaşımların aktarılabileceği, tartışılabileceği özgür ve özgürleştirici bir mekan'dır. Bu mekanda, nominalizmi, şekilciliği, ezberciliği, fırsat eşitsizliğini, başörtüsü olayında traji-komik şekillerde yaşandığını gözlemlediğimiz ayırımcılığı ortadan kaldıramadığımız sürece; üniversiteleri analitik, eleştirel ve kavramlarla düşünebilen yaratıcı kuşakların yetişebileceği özgür ve özgürleştirici mekanlara dönüştürebimemizin hayal olduğunu baştan kabul etmek zorundayız. Özgür ve özgürleştirici üniversiteler inşa edebilmenin yolu, güçlü ve köklü kültür, düşünce ve bilim geleneklerine bağlı olan ve bu gelenekleri sürgit yeniden ve yeni şekillerde icat edebilecek beyinlerin yetişebilmesine imkan tanıyabilecek imaginatif bir zihin yapısına sahip olmaktan geçiyor. Şunu asla unutmamak gerekiyor: Stanford, Princeton, Chicago gibi üniversitelerin sosyal bilimlerde; Harvard, Oxford, Sorbonne, Leiden, Yale gibi üniversitelerin felsefe, edebiyat ve tarih araştırmalarında büyük gelenekler icat etmiş olmalarının en temel nedeni, bu üniversitelerin devasa bir kültür, sanat ve düşünce geleneğinin üzerine oturmuş olmalarıdır. Türkiye'deki üniversitelerin bu tür köklü ve güçlü gelenekleri olmadığını söyleyebilmek için, Avrupa kültürünü, düşüncesini ve sanatını da derinden etkileyen devasa İslam kültür, düşünce ve sanat geleneklerini bilemeyecek kadar cahil olmak gerekir. Ancak bizim üniversitelerimizin temel paradoksu da burada gizli zaten: Bizim üniversitelerimiz bu devasa geleneği yoksayarak işe başlıyorlar. Biz dünyaya gözlerini yeni açan bir millet değiliz. Bu kafayla gittiğimiz ve Avrupa'yı da derinden etkileyen bizim kültür, sanat ve düşünce geleneklerimizi yoksaymaya devam ettiğimiz sürece üniversitelerimiz, hem karşı karşıya kaldıkları sorunları kolay kolay çözemeyecekler; hem de dünya bilimine, kültürüne, düşüncesine ve sanatına asla özgün katkılarda bulunamayacaklardır. O halde, dünyaya söyleyecek özgün bir şeyleri olmayan bir üniversite ne işe yarıyor acaba, diye sormadan edemiyor insan.
ykaplan@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|