| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Devr-i Süleyman'dan sonraDeğişim yanlılarımız, Türkiye'nin genç dinamikleri Devr-i Süleyman'ı kapattı. Artık istikbalimiz hakkında ümitvar olabiliriz. Türkiye'nin değişim dinamikleri sonunda harekete geçebildiler. Devr-i Süleyman'ın sona erdiği gün ülkenin dinamizmini en iyi temsil eden (!) taraftarlarımız iki İngiliz'i yere serdiler. Gururlandık. Zaten bizi Avrupa Birliği'nden dışlamaya çalışanlar ülkenin dinamizmini gördükleri için korkuyorlardı. Sahip olduğumuz dinamizm değişik boyutlarıyla parlamentoya da yansıdığına göre artık Türkiye'nin önünde kimse duramazdı. Genç ve dinamik, iyi yetişmiş bir Meclis yenilenmiş üyeleriyle ülkenin dinamizmini yansıtacak bir Cumhurbaşkanı seçebilirdi artık. "Medyatik bilge"liğin ışığında Tagor esintisinin meclise esmeye başladığı günden beri olağan dışı atılımlar, ülkenin ufkunu açacak ileri görüşlülüğün ürünü kararlar bir bir çıkıyor. Ama yine de çocukluk yıllarıma dönmeden edemiyorum. Hangi seçim kampanyasıydı acaba? Uzaktan, güzergahı değiştirilmiş belediye otobüsünden Demirel'in kürsüden aşağıya sarkan gövdesiyle iki elini sallayarak nutuk irad ettiği bir karelik fotoğraf kafamda canlanıyor. Büyüdüm, okudum, yazı yazmaya başladım ama benim için Demirel fotoğrafı uzaktan gördüğüm kareden ibaret kaldı. Sivas-Kayseri maçından sonra çıkan kavgada/arbedede kırk küsür kişinin hayatını kaybettiği yıllara ait bir Türkiye fotoğrafı, Demirel imajının kafamda başka yüzünü oluşturur. Yıllardır bir birine düşman kesilen iki şehrin dramatik tablosu. Devr-i Demirel bitti. İki şehrin kavgası unutuldu. Meclis genç ve dinamik, Türkiye'nin değişen çehresini temsil edecek birini devletin tepesine yerleştirecek. Değişim rüzgarlarının bu denli güçlü estiği dönemde bu siyasi iradeyi şimdi göstermeyecekse ne zaman gösterecek mebuslarımız? Yüce Divan'la başı derde girmemiş, postmodern darbe durumlarında durumun icaplarını çok iyi kavrayıp; yeni iç tehlikelere uygun yeni bir retorik geliştirme becerisine, siyasi kıvraklığa sahip atılımcı birileri şimdiden aday olduğunu fısıldadı bile. Belki zeka kıvraklığıyla çelişir gibi görüntüsü veren reklam arası konuşma üslûbu olsa da bunun muhteva ile bir alakası yoktur. Konuşma kıvraklığının zekanın bir göstergesi olduğunu söyleyenler işte burada yanılmışlardır. Bir de, eski Doğu Bloku ülkelerinden birinde yumruk yiyen Cumhurbaşkanı adayının gözü şişmiş fotoğrafı kafamda canlanıyor. Neden Las Vegas'ta ya da bir Batı Avrupa başkentinin ışıltılı salonlarında değil de şaibeli Doğu Avrupa başkentinin kumar salonlarında dayak yiyelim. Bunu çözebilmiş değilim. Gerçi Devr-i Süleyman'da Demirel de bir yumruk yemişti ama bu memleket meselelerine dair açıklama yaparken yapılmış haince bir saldırı idi. Hainler içerde ve dışarda her zaman olabilirdi netekim. Ama yere serdiğimiz İngiliz holiganların resmi üstüne manşet çekip, bu toplumun dinamiğine sahip çıkan duyarlılık medyaya yansıdığına göre değişimin entelektüel temelleri hazır demektir. Eski gazete arşivlerinde rastladığım Sivaslılar'la Kayserililer'in birbirine taş attığı kırk küsür kişinin yere serildiği dönem bitmiş; İngiliz holiganlarını "vatan toprağı"nı öperken resimleyen gazetelerin dönemi başlamıştır artık. Yeni bir döneme, değişime ayak bastığımızın resmidir (!) Devr-i Süleyman'ın bitişinin resmidir.
aemre@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|