YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

Bir tek bizim meslekte "Pardon" deyip geçiliyor!

Bir doktor düşünün...

Yanlış teşhiş nedeniyle hastası ölmüş ya da sakat kalmış...

Normal şartlarda cezai sorumluluğu bir yana meslekten menedilir değil mi?

Yani, normal ülkelerde mesleğini bir daha yapamaz...

En azından işsiz kalır.

Üstelik de bu doktor, hastasıyla ilgili olarak sadece kendisine bir merkezden verilen tahlil raporlarına, bulgulara güvenmiş, kendi kaynaklarıyla hastalığı teşhis etme çabasına girmemişse...

Üstelik de o merkezin verdiği raporların hep yalnış çıktığı, yanlış teşhisler nedeniyle hastaların öldükleri ya da sakat kaldıkları biliniyorsa...

Ya da şöyle diyelim:

Bir uçak mühendisi, belli bir merci, diyelim ki devlet istiyor diye uçağın bir kanadını diğerinden kısa tutabilir mi?

Bir mühendis, böyle bir uçak yapar da, o uçak düşerse, o mühendise, bırakın cezai sorumluluğunu bir daha uçak yaptırırlar mı?

Aslında bizim meslek de böyledir.

Böyle olması gerekir.

Gazeteci de devlet ya da başka odaklar istiyor diye gerçekleri saptırabilir, olmamış şeyleri olmuş gibi gösterebilir mi?

Ya da gazetecinin görevi devletin her icraatını gözü kapalı alkışlamak mıdır?

Gazeteci, devlet ya da başka odaklar tarafından eline verilen bilgilerin doğruluğunu araştırmadan bunlar üzerine haber, yazı, yorum oluşturabilir mi?

Bizde ise yapılan budur ve çok satan gazetelerin köşelerine doluşmuş 'büyük' gazeteciler, her seferinde devleti körü körüne destekledikleri için sık sık rezil olurlar, zor durumlara düşerler...

Buna rağmen mesleklerini, hem de daha da ilerleyerek, parlayarak sürdürürler....

Çünkü o anda devletin, hükümetlerin ya da falanca odağın memnun olması yeterlidir.

Bir bakana alkış, bir emniyet müdürünü pohpohlama, sonra ondan bu alkış için teşekkür telefonu alma...

Bizde ilişkiler böyle...

'Umut' operasyonunun umutsuz sonuçlarının ardından, şimdi koca koca yıllanmış gazeteciler, "devlet bizi yine yanılttı" diye hayıflanıyor.

Ama onlar bunu hep yapıyorlar..

Yakın tarihimize bir göz atar ve arşivlere girersek, bu gazetecilerin bilgi kaynağı olarak sadece ve sadece devleti ve kamu görevlilerini dikkate aldıklarını, onlardan gelen bilgilere gözleri kapalı bir şekilde inandıklarını görürürüz.

Özellikle medya etiği konusuyla ilgilenecek araştırmacılar için, Türkiye medyasının önemli bir kesiminin ve bu kesimde önemli diye ortalıkta olan bazı gazetecilerin muazzam bir kaynak oluşturacağından eminim.

Uğur Mumcu'nun katil zanlılarının bulunduğu iddisıyla ortaya atılan ve tamamen başka hesaplara dayanan 'Umut' operasyonunu daha ilk günden alkışlayarak polise ve bu vesileyle Hükümet'e yağ çeken kalemler bugün artık, "galiba yanılıyoruz" demeye başladılar.

Hele hele Emniyet Genel Müdürü'nün açıklamaları iyice huzurlarını kaçırmışa benziyor.

Ben, hasbelkader bu sonucu daha ilk günden söylediğim için kendi adıma herhangi bir övünme payı çıkaracak değilim.

Gazeteci kuşkuculuğumu dile getirerek bu konudaki arşivlere şöyle bir bakmak yetmişti bunun için.

Ayrıca da, devletin bu konularda şimdiye kadar pek doğru söylemediğini, hatta hep yalan söylediğini bilen bir gazeteci için bu sonuca varmak, övünülecek bir şey değil ki...

Burada temel mesele, devlete bakış açısı ve devlete biat anlayışıdır.

Genel olarak gizli kapaklı ilişkilere yatkın, hukukun üstünlüğüne inanmayan, içinde çeteler barıdıran ya da bizzat çeteleşmiş ve demokratik olmayan bir devlet yapısından, gerçeklerin dile getirilmesini beklemek herhangi bir iyimserlik anlayışı ile izah edilemez.

Böyle bir devlet yapısından aktarılacak bilgileri kıble bellemek normal bir gazetecinin yapacağı en son şey olacağına göre, burada medya-devlet menfaat ilişkileri gündeme gelir.

Devleti ve duruma göre hükümetleri gözü kapalı övmeyen, yalan yanlış da olsa bazı icraatları alkışlamayanların o köşelerde kalma şansları yoktur.

Tabii istisna teşkil eden meslektaşlarımız da bulunmaktadır. Onların haklarını yememek lazım...

Sonuç olarak, işini iyi yapmayan, hatta yanlış yapan başka meslek mensupları, hatta Türkiye'de bile bulundukları yerlerde kalamazlarken bu durumdaki gazetecilerin hala yerlerini korumaları ve bu mesleği icra ediyor olmaları akıl alacak bir şey değildir.

Tabii bir 'büyük' gazetecinin de belirttiği gibi, artık bu mesleki hatalardan, yaptıkları yanlışlardan devleti sorumlu tutmaktan vazgeçmeleri gerekir.

Aslında bu işi yapmaktan vazgeçmeleri gerekir ya...


11 HAZİRAN 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...