YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

Ecevit, rejimin temizliğini erteliyor!..

Bülent Ecevit, tarihi bir yanılgı içinde..

Toplumun ve dünyanın Türkiye'ye dönük beklentilerindeki tek maddenin soyut bir "istikrar" olduğunu zannediyor..

Yanılıyor..

Türk toplumu da, Türkiye'nin müttefiki olan ülke kamuoyları da, "hukukun üstün olduğu, ahlaklı, şeffaf" bir rejim bekliyor.

"İstikrar" kavramının içeriğinde, bu temel öğeler var..

Mesut Yılmaz'ın başbakanlığı döneminde yer alan ve hâlâ tartışılan özelleştirme facialarının unutturulup, ört-bas edilmesi, Türkiye'ye istikrar getirmez..

Temizlik görevlisinin, süpürdüğü çöpleri halının altına itip, gözden uzaklaştırmasından farksızdır bu durum..

Türkiye'deki rejimin üzerinde yapılan bir ciddi tartışma, sürekli gündemde.. "Yarı askerî demokrasi" teşhisi, Avrupa forumlarında sürekli tartışılıyor..

Bunun yanında, bir de, "rüşvet, haraç ve kokuşmuşluk" iddiaları var..

Yani Türkiye'nin sivilleşmesi yetmiyor..

Türkiye'deki siyasetin ve idarenin, gerçekten temizlenip, aklanması da şart..

Siyasetin el altından fonlandığı, kara para ile ak paranın birbirine karıştırıldığı, "gerçek gündem"in, birbiri ardınca açılan operasyonlarla unutturulduğu bir ülkede, "kalıcı istikrar" olmaz.

Örnek verelim..

Merkezi Gaziantep veya Kilis olan, bir vergi ve gümrük kaçakçılığı olayı var.. "Paraşüt Operasyonu" ile, ülkeye gümrükler açılarak sokulmuş bazı mal ve maddelerin izi sürülüyor.. Valiler, jandarma alay komutanları falan görevden alınıyor..

Nedir bu olayın parasal çapı?..

Devlet Hazinesi, bu kaçakçılıkta 100 milyon dolar mı, 300 milyon dolar mı zarara uğratıldı?..

Peki ya, "boşaltılan bankalar" ve "fiyasko ile biten özelleştirmeler" eylemlerinin, devlete ve topluma maliyeti ne?

Bir yurttaş, cep telefonu faturasını veya kredi kartı harcamasını ödemezse, sonunda evine icra gelir..

Ama aynı yurttaş, bir banka sahibi olup, sonunda bu bankayı Mevduat Sigorta Fonu'na devretmeyi başarabilirse, istikbalini garantiye alır..

Boşaltılmış bankaların, devlete ve topluma maliyeti 6.5 milyar dolar değil mi?

Bu bankalardan bazılarının kredilerinin usulsüz olduğu, bunların "kötüye" gittiği, Mesut Yılmaz'ın başbakanlığındaki hükümetin bilgisi dışında mıydı?..

"Bankalar yeminli murakıpları", bu konuda hiç uyarıda bulunmadılar mı Yılmaz'a ve bakanlarına?

TÜRKBANK'ın özelleştirilmesi sürecinde, Milliyet'in 300 milyon dolara, Yeni Yüzyıl'ın 75 milyon dolara satılmaları, televizyon kanallarının el değiştirmesi, hep "resmi bilgi"nin dışında mıydı?

Böyle yüzlerce soru var herkesin aklında..

Sorun herhangi bir işadamına, müteahhide!..

Mesut Yılmaz'ın başbakanlığı döneminde, Türkiye'de "serbest rekabet ortamı", sağlıklı biçimde yürüyor muydu?

Veya, siyasetin gerçekten yasalara uygun biçimde finanse edildiğine inanıyor musunuz?

Partisini, şüpheli kaynaklarla fonlandığı için, Almanya'nın birleşmesinin mimarı Helmut Kohl, siyasetten tasfiye oldu..

Bir yabancıdan yıllar önce aldığı bağış veya borç yüzünden, İsrail Cumhurbaşkanı Weizmann istifa etti..

İşte "istikrar"ın içeriğinde, bu öğeler de vardır..

Ama Ecevit ne yapıyor?

-Herkes birbirini sevsin.. Kimse kimse hakkında kötü şey söylemesin.. Savaşmayın, sevişin, benzeri sözlerle, sözde "istikrar"ı koruyup, rejimin temizlenmesini erteliyor..

Geçmişte de böyle yaptı.. "Aman hükümet bozulmasın" diye, herşeye gözlerini kapadı.. Onun 1980 öncesi hükümetinin bakanları, sonraki askeri rejimde "rüşvet"ten 43 yıla falan mahkûm oldular..

O dönemdeki umursamazlık, sonunda "Susurluk"lara, "Hizbullah"lara dayandı..

Ecevit, gerçekten tarihi yanılgı içinde..

ŞAKA

Ah bu mollalar!..

Boşaltılan bankaların, şaibeli olduğu için fiyasko ile biten özelleştirme ihalelerinin, belirli kesimlere sağlanılan kamu imkanlarının arkasında, galiba İran var!..

Galiba mollalar, İranlı ajanları görevlendirdi..

-Gidin.. Türkiye'deki laik, demokratik cumhuriyet rejimini, şaibelere bulayın.. Sistemi yozlaştırın!..

Şimdi MHP, İranlı ajanların çabalarını boşa çıkartmak için, "aklayıcı" işlev yüklendi belki..

ŞAİBELER

Kokuşmuşluk demokrasiyi yıpratır!..

Amerika'da Adalet Bakanlığı bastırdı.. Yargı da, ısrar etti.. Sonuçta, Bill Gates'in "Microsoft" firması parçalanıyor..

Bu olayın, Bill Gates ve Microsoft pay sahiplerine maliyeti, sadece borsadaki düşüşten ötürü 100 milyar dolardan fazla.. "Parçalanma operasyonu" ise, en az 40 milyar dolar tutacak..

Hiçbir Amerikalı, şu tabloyu düşünebilir mi?

Bill Gates, kalkıp bir gece Beyaz Saray'a gidiyor.. Başkan Clinton'la karşılıklı oturup, pazarlığa başlıyor..

Diyor ki..

-Sayın Başkan.. Şu Adalet Bakanı'na söyle.. Bizimle uğraşmasın.. Sana 10 milyar dolar, eşinin seçim kampanyasına 10 milyar dolar vereceğim..

Buna benzer gizli görüşmeler yapan son Başkan Nixon, 1974'te, "Watergate Skandalı" ile, Beyaz Saray'dan uzaklaştırıldı.. O günden bugüne, Amerika'da şeffaflık ve siyasi ahlak konulu, sayısız yasa çıkartıldı..

Peki bir Türk olarak düşünün..

Buna benzer bir durum olsa, bizdeki işadamı, kendisine yakın gördüğü siyasetçiye gidip, pazarlığa girer mi?

Demek istediğimiz şu..

Şaibelerin yargıda aklanmasını erteleyenler, Türkiye'deki demokratik rejimin kuyusunu kazıyor.. "Güven duygusu", istikrar kadar önemlidir.


11 HAZİRAN 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Mehmet BARLAS

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...