YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Uygulamalı nüfûz casusluğu dersi

Bıraksalar, Kennedy suikastini de üstlenmeye hazır İranlı ajan Ahmet Behbahani'nin tutarsızlıklarla dolu ifşaatlarından geriye ne kaldı acaba? Amerikan CBS kanalına verdiği mülükat, tam da Türkiye'nin o konuları konuştuğu ve Cumhurbaşkanı'nın İran ziyareti üzerinde fırtınalar koptuğu bir sırada, sonuç alıcı bir "tesir" yarattı. Bu tesir, Türk kamuoyunun "nüfûz casusluğu"nu tanımaya başladığı günlere denk gelince kafalar daha çok karıştı.

Kimin nüfûzu?

Medyanın her türlü casusluk konusundaki yeni referansı Mehmet Eymür'e göre, "Nüfûz casusluğu diğer adıyla tesir ajanlığı, bir ülkenin siyasal ve ekonomik kararlarına, iç ve dış politikasına tesir edebilecek ve yabancı bir ülke lehine faaliyet gösteren bir ajanlıktır. Bu yer, istihbarat ve güvenlik servisleri, bakanlıklar, basın kuruluşları vs. gibi herhangi bir pozisyon olabilir."

Elbette, CBS kanalı ya da bu kanalın haberini tartışılmaz bir kesinlikle tercüme eden Türk medyasının kurumsul bir tesir ajanlığı faaliyeti içinde olduğunu söylemek abartı olur! Ve tabii, Behbahani de "tesir ajanı" olamaz. Çünkü o basbayağı, katıksız ajan.

Şimdi, O'nun Lockerbie olayı ve Türkiye'de İran desteğiyle yapıldığı idda edilen suikatler konusunda söyledikleri birer safsata muamelesi görüyor. Hepsinden önce yaşı müsait değil... Ama, sözleri basına yansımadan Tahran yoluna girmiş gibi görünen Cumhurbaşkanı Sezer ECO Zirvesi'ne katılmaktan vazgeçti ve Emniyet, Mumcu suikastinde zanlılar konusunda makas değiştirmek zorunda kaldı.

Hutbedeki ilginç sözler

Peki, "İranlı ajan"ın sözleri sadece Ankara'yı mı etkiledi? Hayır, dünkü gazetelerin hayret verici bir şekilde gözden kaçırdıkları Tahran'daki Cuma hutbesinin konusu da Behbahani'ydi. Hutbeyi veren de eski Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani...

Belli ki, Rafsancani ürkmüştü. Yalanlanmış olsa da ortada dolaşan suçlamaların üzerine yapışmasından çekiniyordu. "Reform karşıtı" yani başka bir deyişle, yenilik ve dünyanın yöneldiği politik ve toplumsul trend muhalifi Rafsancani, CBS'i suçlayarak konunun "tamamen bir yalan olduğunu ve yalanı uyduranların bunun altında kaldığını" söyledi.

Bu kadarla kalmadı... Rafsancani şaşırtıcı bir şekilde -ya tesadüfen ya da uzmanlık gereği- bizim tesir ajanlığı konusuna da atıfta bulundu. Şöyle dedi: "Uluslararası bir haber mafyası oluşturuldu ve bu mafya halk adına karar verecek kadar tehlikeli hale geldi. Halkın aklı çelinmekte ve halk 'böyle karar verilmeli, böyle düşünülmeli' diyerek ikna edilmektedir."

Rafsancani'nin "halk" dediği, bizde "kamuoyu" denilen şeydir. Eski cumhurbaşkanı çaresiz... Hutbeye, "Bunun adına da demokrasi ve açık haberleşme diyorlar. Eskiden casuslar haber taşıyordu. Şimdi, de başka bir grup araştırmacı, muhabir olarak bu işi yapıyorlar. Yalan söylüyorlar ama bu söyledikleri dünyada etki bırakıyor. Behbehani'ye ne derlerse, o da papağan gibi tekrarlıyor" diye devam ediyor.

Herşey beş günde oldu bitti. Ne müthiş bir "nüfuz ajanlığı"gösterisiydi ama... "Ablak suratlı casus" üzerinden kopartılan fırtınayı yaşadıktan sonra, komplo teorisyenlerine hak vermemek mümkün mü!

Yeniden Susurluk üzerine...

Casusluktan, yarı-casusluk sayılacak başka bir konuya Susurluk'a geçmek kolay...Susurluk kazası ve bu kaza ile ortaya çıkan ilişkiler ağı çözülebildi mi? Sorunun muhatabı yargı ise, "maalesef hayır." Ancak, araştırmacılar, yazalar bu ağın en derin en karanlık noktalarına kadar ulaştılar. Bilinen ifadeyle ìle "devletin yapamadığını..." sorumlululuk sahibi gazeteciler yaptılar bile. Ferhat Ünlü de bunlardan birisi. Ünlü'nün Yeni Şafak'ta başlayan ve kısa sürede yıldızlaşan gazetecilik kariyerinden yansıyan ilk kitabı olan Susurluk Gümrüğü, özellikle bugünlerde yeniden gündeme gelen gümrük yolsuzlukları, hayali ihracat ve bu alanlardan kaynaklanan trilyonluk rantları detaylarıyla ortaya konuluyor. Ünlü, bir anlamda mafyalaşmanın devlet tarafından hangi yöntemlerle teşvik edildiğini ve sistemdeki bu zaafın temellerini ortaya koyuyor. Susurluk Gümrüğü, olayların aktörleriyle konuşulup belgelerle güçlendirilen bir çalışma. Kitabı, sadece bu işe meraklı olanlara değil, zihnine "nasıl soyuluyoruz?" sorusu takılanlara da tavsiye ediyorum. (Birey 511 33 69)


11 HAZİRAN 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Mustafa Karaalioğlu

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...