| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Diyarbakır'a kadar gidip Diyarbakır'ı görmemek!..Elimde, GÖÇ-DER'e (Göçmenlerle Dayanışma Derneği) gönderilmiş bazı dilekçeler var. Güneydoğu'da köyleri yakıldığı, yıkıldığı için ya da güvenlik nedeniye göç etmek zorunda kalanların dilekçeleri. Köylerine dönmek için ilgili valilerden izin istiyorlar. Hepsinin altında valiliklerin verdiği benzer cevaplar var. "Güvenlik gerekçesiyle falanca köye dönme talebiniz reddedilmiştir" Köylerine dönemeyen göçerler ulusal ya da uluslararası yargıda haklarını arayabilmek için mücadele ededursunlar, Başbakan Bülent Ecevit Diyarbakır'da, köye dönüşün hızlandığını açıklıyor. Ecevit'in söylediği şey, 'Köye güvenli dönüş' Yani bir çeşit 'mevcutlu ikamet.' Zorunlu ikamet gibi bir şey. Ancak güvenliğin sağlandığı kesinleşen yörelerde güvenlik güçlerinin izni ile, o da belirlenmiş bölgelerde oluşturulacak merkez köylerde olmak şartıyla, geri göçe izin verilebilecek. Bu demektir ki, bölgedeki olağanüstü hal şartları bir biçimde devam ettirilecek. Hatta şu da söylenebilir: Bölgenin güvenlik altında tutulabilmesi için, o bölgede olağanüstü hal kaldırılsa bile yerleşime, ancak bir çeşit kontrollü, güvenlikli bölgelerde izin verilebilecek. Çünkü şu anda köylerine dönmek isteyenlerin önündeki en büyük engel olaganüstü hal yönetimi ve köy koruculuları. Güneydoğu için öngörülen yeni dönemin 'kontrollü bir güvenlik' anlayışı çerçevesinde planlanacağı düşünülürse, bu tedbirlerin de bir biçimde devam ettirileceğini anlamak güç olmasa gerek. Başbakan Ecevit Diyarbakır gezisinde PKK'ya karşı siyasal önlemler alınacağını açıkladı. Siyasal önlemlerden ne kasdediyordu acaba? Benim anladığım aşağı yukarı buydu. Tabii bu Ecevit'in kendi görüşü de değildi. Konu, kendisinin de ifade ettiği gibi MGK'da konuşulmuştu. Zaten uzunca bir süredir siyasi liderler, devlet adamları, MGK'da konuşulmayan, mutabakata varılmayan hususlarda pek görüş açıklamıyor, biliyoruz. Görünüşte Ecevit'in Diyarbakır gezisi diğer liderlerin ve parti yöneticilerinin zaman zaman yaptıkları gösteriş amaçlı gezilerden farklı değil. Ecevit de görünüşte bir şey söylemedi. 'Güneydoğu sorunu'nun, sadece ekonomik bazı cılız kararların alınması ile çözüm yoluna girilebileceğinden söz ederken, kültürel haklar, olağanüstü hal yönetimi ve bölgenin normalleştirilmesiyle ilgili hiçbir şey söylemedi. Söylemekten özellikle kaçındı. Buna karşılık üstüne basa basa söyledikleri ise anlamlıydı. Ecevit bölgede terörün silahlı mücadeleden çıkıp, onun kadar tehlikeli siyasi mücadeleye kaymaya başladığını ifade etti... Bence bu görüşler önümüzdeki dönem nasıl bir Güneydoğu planı ile karşılaşabileceğimizin ipuçlarını vermesi açısından önem taşıyor. Normal koşullarda slahlı mücadelenin bitmesi ve yerini siyasal faaliyete bırakması sevinilecek bir durum değil mi? Öyle olmadığı anlaşılıyor. Devlet, sivilleşen ve siyasi faaliyete ağırlık veren PKK anlayışını da silahlı mücadele kadar tehlikeli buluyor. Bununla da mücadele edileceğini Ecevit'in Diyarbakır açıklaması ile deklare ediyor. Aslında devlet, her zaman yaptığı gibi bütün Kürtler'i aynı çerçevede değerlendirip karşısına almayı yeğliyor. Kültürel haklar ve demokratikleşme konusunda tavır sergilemek amacıyla yola çıkan ya da çıkmak amacında olan her siyasi faaliyet ve siyasal örgütlenme devre dışı bırakılmak isteniyor. Bu bağlamda devlet her vesile ile HADEP'li belediyelerin varlığından çok rahatsız olduğunu gizlemiyor. Bölgeyi 'kontrollü yerleşim bölgeleri' ve ' karşı siyasi faaliyet' olarak nitelendirdiği güdümlü ekonomik ve sosyal faaliyetlerle yeniden dizayn etmeyi planlıyor. Türklük bilincinin bölgede yeşermesine çalışıyor. Sanki yeni bir asimilasyon programlanıyor. Bu konuyla ilgili çarpıcı ipuçlarını, bazı 'Mehmetçik' gazetecilerin bölgeye yaptıkları 'askeri' ziyaret sırasında ve sonrasında yazdıkları yazılarda bulmak mümkün. Bu nedenle ben, bölgede birçok şeyin değişmekte olduğunu, gerek demokratikleşme ve gerekse bölgenin sorunlarının çözümü yolunda kısa dönemde iyimser gelişmeler beklediklerini söyleyenlerin değerlendirmelerine ne yazık ki katılamıyorum. Ama bu planın tutacağını da sanmıyorum. Çünkü bölge gerçekleri, böyle bir dizayn planının gerçekleşmesine uygun değil. Devleti yönetenler, önümüzdeki dönemde de bölgeyi rehin tutarak Türkiye'deki değişimi ipotek altına alabileceklerini sanıyorlarsa yanılıyorlar. Çünkü Diyarbakır'a kadar gidip, Diyarbakır'ı görmeden bölgenin sorunlarına bir çözim getirilemez... Daha önce de getirilemedi...
kduzgoren@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|