YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Söz uçar da yazı kalır mı?

Toplum yapımızın esasen şifahi kültüre dayalı olduğu, bu sebeple yazı ve kitapla pek başımızın hoş olmadığı söylenegelmiştir. Sohbet geleneğinin bizde ne kadar güçlü olduğunu düşünürsek buna hak vermemek elde değil. Hatta daha ileri giderek "birileri anlatsın, ben dinleyeyim" tavrının daha da yaygın olduğunu söyleyebiliriz.

Söz bize evvelemirde ilahî kaynaktan geliyor, hayatımıza anlam katıyor, dünyadaki varlık nedenimizi aydınlatıyor. İnananlar için kulak verilecek söz söylenmiştir, gerisi bunun tefsiri mahiyetinde olabilir ancak. Eğitim düzeni de bu söze muhatab olandan diğerlerine geçecek yüz yüze usulünü takip etmektedir. Yani önce söz, sonra yazı...

Bizdeki iletişim kanallarının oluşması da bu modeli esas alır.

Mahallenin merkezinde cami vardır. Diğer unsurlar onun etrafında vücut bulur. Hakikat, suda halkalar misali bu merkezden yayılmaktadır. Mektep, hamam, çarşı, çeşme ve konutlar buradan (camiden) neşet eden kaideler, umdeler çizgisinde yaşamaya başlarlar.

Cami kanunların, kanatların, haberlerin, uygulamanın ne olup olmadığını öğrendiğimiz yerdir. Mektep bu bilgileri detaylandırır, sağlamlaştırır. Sözlerin içinde saklı olan sırrı, imamın veya vaizin yüzünden okuduğumuz gibi; tekke de şeyhin gözlerinden, duruşundan, jestlerinden, ses tonundan da çıkarırız. Hoca ile talebenin yüz yüze olması bu sebepledir.

Köy odalarını, konak sohbetlerini de buna ilave edebiliriz.

Orada da ya Ahmediye-Muhammediye türünden bir kitap, ya da Battalnâme, Hamzaname, Leyla vü Mecnun türünden bir kitap okunur, ötekiler dinler. Yahut görmüş-geçirmişlerin hayattaki tecrübelerine dair hikâyeler anlatılır.

Eski dünya böyledir. Kültürel yapı "birlikte" iştirak edilen meclislerde vücut bulmakta, cemaat atmosferi ferdi her yer ve mekânda kuşatmaktadır.

Söz uçar, yazı kalır diyorlar amma; bizim gelenekte sözü uçurmaya kimsenin niyeti yok gibidir. Şairlerin koca koca divanları hafızalara nakşedilir. Sokaktaki adam bile yüzlerce mısra, atasözü, kelam-ı kibar öğrenmiştir.

Televizyondaki söze dayalı programların bu kadar yaygınlaşması, bana aynı geleneğin devamı gibi gözüküyor. Görsel medya, sözel meyda oldu çıktı.

Batılılaşma tarihimiz yazının öne geçtiği bir dönemi oluşturur. Yüz yüze eğitim yerini kitaplar aracılığı ile öğretime terketmiş, yazılı metin fert ile başbaşa kalmıştır. Bu dönemde yazarlar (ve şairler) milleti irşad yönünde önemli mevziler ele geçirirler. Ne yazık ki eski alışkanlık yerini yeni alışkanlığa tam bırakmadı. Açıkçası toplum yazılı kültür açısından tam bir donanım edinemedi. Bunun sebepleri konusunda yazmak bu yazıyı aşıyor. Burada belirtilmesi gereken şey, yazarların görsel medya karşısında mevzilerini yeterince savunamadıklarıdır. Televizyon ülkemizde yazılı metnin (kitabın) oldukça zayıf kullanımını iyice gerilere itekledi. Yazarlar panik içinde bu yeni teknolojinin çarkına tutunmaya çalıştılar, sözlerini ekran vasıtası ile topluma iletmeye çabaladılar. İnternet meseleyi yepyeni bir boyuta taşıdı. Tuhaf (sanal) bir sohbet ortamı oluştu.

Bakalım insanımız bu açıdan yeni kapıdan hangi yola çıkacak?


14 HAZİRAN 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...