Mek kaç?

Önce teklisi çıktı. Ardından ikilisi. Tıraş bıçaklarından söz ediyorum.

Biz, daha ikilisinin arasına kıl sıkışması nasıl önlenir diye ölçüm yaparken, adamlar üçlüsünü çıkardılar. Bir tıraş bıçağında üç jilet. Biraz abartılı değil mi?

Rakip firmalardan biri, iş inada bindi deyip daha fazla sayıda üretmeyi denerse ne olacak? "Mek 49... Bir saniyede bütün sakalınızı keser..." İyi mi?

Boşanma

Sabah erken vakitte çay bahçesine dört kişi geldi. Otuz-otuzbeş yaşlarında bir adam, fosur fosur sigara içen başörtülü iri yapılı bir kadın, üç-dört yaş arasında dünya tatlısı bir kız çocuğu ve mesleğinin avukatlık olduğunu tahmin ettiğim kırk yaşın üzerinde bir adam.

Önce pek konuşmadan, yarım yamalak kahvaltı edildi. Kadının sigarası kahvaltı sırasında da tütmeye devam ediyordu. Hepsinde bir gerginlik, bir mutsuzluk vardı. Kadınla adam gözgöze gelmemeye, karşılıklı konuşmamaya dikkat ediyorlardı. Çocuk her an ağlayacakmış gibi duruyordu. Yüzü gözü kir içinde olmasına rağmen, aşırı şirin ve tatlıydı.

Avukat, "son karar" için onları bir araya getirmiş bulunuyordu anladığım kadarıyla. Bir kadınla, bir adamla konuşuyor, çocukla fazla ilgilenmiyordu. Adamın bakışları sürekli yerdeydi. Mahçup, pişman, sinirli haliyle, sık sık ellerini yumruk haline getirip ovuşturuyordu. Her haliyle 'işsizim' diye bağırıyordu sanki. Avukatın çabaları fazla bir durum değişikliğine yol açacak gibi görünmüyordu. Ufaklık etraftaki kuşları kovalayıp duruyordu.

Kalktım.

İyi bir başlangıç değildi. O masadaki gerginlik beni de etkilemişti.

Sonra bir basın toplantısı gördüm ekranda. İki tiyatrocu, boşanmalarını anlatıyordu.

Kameraların önünde kavgaya tutuştular.

Beşşar Beşşar

Hafız'ın oğlu Beşşar, cenaze töreni sırasında kendisiyle özel görüşme talep eden devlet yetkililerini beşer beşer kabul etmiştir herhalde.

Hortum Süleyman'ın ifadesi alınırken, hortum kullanıldı mı acaba?

GÜNÜN SÖZÜ

Halkçı, eşitlikçi Ecevit'ten:
"Öcalan'a sağlanan sağlık olanakları, Türkiye'de kimseye sağlanmıyor."

Çekirge'nin aklı idam cezasında

- Hocam, Ecevit geçen gün Diyarbakır'daydı.

- Evet Çekirge.

- İdamın kalkması gerektiğini söyledi.

- Duydum.

- Salondan büyük bir alkış geldi.

- Evet.

- Kafam karıştı Hocam.

- Neden?

- Şimdi şöyle Hocam. Birkaç soru peşpeşe dolaşıyor kafamın içinde.

- Sor bakalım.

- Bir: İdamın kalkması gerekiyor mu? İki: Bunu söylemek için Diyarbakır'a mı gitmek gerekiyor? Üç: İdamın kalkması ile medeni olma arasında bir alaka var mı? Dört: Diyarbakırlı vatandaşlarımız çok mu medeni? Beş: İdamın kalkması ile Öcalan arasında bir alaka bulunuyor mu? Altı: Vatanımız bölünmez bir bütün değil miydi? Yedi: Hayatını bölücü örgütün lideri olarak geçiren Apo'nun idam edilmeyecek olmasına halk bu kadar çok seviniyorsa; ve Ecevit de özellikle Diyarbakır'da nabza göre şerbet veriyorsa, yanlışlık nerede?

- Hepsi bu kadar mı?

- Bir de şu var Hocam: Eğer önünde sonunda Kürdistan kurulacaksa, bunca insan niye öldü, niye sakat kaldı, niye yaralandı? Onca harcama niye yapıldı?

- Bak Çekirge, anladığım kadarıyla sözünü kesmesem sorularına devam edeceksin. Sana bütün soruların için iki kelimeyle cevap vermemi ister misin?

- İsterim Hocam.

- Git başımdan!

TİLKİ MASALLARI

Tilkiye sormuşlar "Tavuk yer misin?" Tilki gülmüş; "Beni uğraştırmayın, verin de gideyim..."

Kurtuluşa kadar Savaş Ay

"Savaş Ay, şiirlerimin canına okuyor" diyor Attila İlhan.
Doğrudur... Savaşabi, daha kimlerin canına okumuyor ki? Çok okur-yazardır kendileri... (Karga)

---

---

« Geri Dön