| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Keyiften başım dönüyorAmerikan CBS televizyonu, "Yozgat'taki mülteci kampında tutulan tehlikeli bir ajan" olduğunu söyleyerek Ahmet Behbahani adında birini gündeme getirmişti, hatırlayacaksınız. Önce, adamın 'tehlikeli biri' olmadığı çıktı ortaya. Sonra "Ajan da değil" denildi. En sonunda adının Ahmet Behbahani olmadığı da bildirildi. Bütün bu açıklamalar yine Amerikalılardan geldi; en sonuncu iddiayı Washington Post gazetesi CIA kaynaklarına dayandırarak yazdı. Behbahani adı ilk ortaya atıldığında, "Bu, bir Amerikan oyunu, CIA komplosu" diyenler çıktı. CBS televizyonunda iddianın yayınlanması ve itiraf diye sunulan en önemli konunun bir Amerikan uçağının düşürülmesiyle ilgili olması bunu akla getiriyordu. Ancak, ben, şu sıralar Amerika'nın farklı hesapları olduğunu düşünüyorum. Bu sebeple, Türkiye'nin içini karıştıracak, Ankara ile Tahran'ı birbirine düşürecek girişimler içinde görmüyorum Washington'u... Türkiye ile ABD'nin dost bildiği bir başka başkent tamam, ama Washington? Kuşkuluyum... Amerika şu sıralar İran'ı yeniden global sisteme kazanma çabasında. İktidarda dördüncü yılını sürdüren Muhammed Hatemi'nin görev süresi içinde köklü değişiklikler bekliyor. Ekonomik sıkıntıları hafifletecek jestler yapıyor. İran'ı sisteme kazanma çabasını baltalayacak her türlü girişimden de kaçınıyor ABD. Bu sebeple, bunun tam tersini yapmaya yarayacak bir komplo olduğu artık sırıtan Behbahani'yi CBS'e çıkartmak ABD'nin işine gelmez... Behbahani konusunu işlediğim Kulis'te, vaktiyle CIA'de 'İran uzmanı' olarak çalışmış, İstanbul ve Paris'te İranlı ajan kullanma çalışmalarının içinde bulunmuş Reuel Gerecht'ten söz etmiştim. Gerecht şimdilerde özel sektörde. Edward Shirley adıyla daha çok İran üzerine makaleler yazıyor. Geçen yıl çıkan 'Know thine enemy' (Düşmanını tanı) anı kitabı, hem CIA'nin çalışmalarına ışık tutuyor, hem de İran ve Türkiye üzerine tespitler içeriyor... Gerecht'ten söz ettiğim yazıda, televizyon ekibinin getirdiği 'eski CIAci' Robert Baer'in Gerecht/Shirley olabileceği tahmininde bulunmuştum. Amerika'dan, "İkisi ayrı kişiler" mesajı geldi. Yozgat'a gelen kişinin adı gerçekten Robert (veya Bob) Baer imiş... Edward Shirley adıyla yazdığı kitapta Gerecht, CIA'den ayrıldıktan sonra İran'a yaptığı gizli yolculuğu anlatır. Bir kamyonun zulasında yapılan kısa bir yolculuktur bu. "Artık CIA'de de değilsin be adam, bu kadar tehlike göze alınır mı?" diye sorup durdum okurken... İyi bir eğitim almış, işini seven bir istihbarat görevlisini, dünyanın en etkin örgütü CIA'den koparan sâikin ne olduğunu tahmin etmek güç; oraya buraya yerleştirdiği bölük pörçük bilgiler dışında örgütte yaşadığı hayal kırıklığının gerçek sebebi tam anlaşılmıyor. Bir yerde şunları yazıyor Gerecht/Shirley: "1985 yılında, İran-Contra olayında arabuluculuk yapan Manucher Gorbanifar'ı sorgulamak üzere gönderilen İran uzmanı 'füzelere karşı rehineler' oyununda aktif rol oynayan İranlı yetkililerin isimlerinden habersizdi. Farsça bilmediği, Ortadoğu konularına âşina olmadığı için, andığı isimleri Gorbanifar'a tekrar ettirip durdu. Aynı kişi, son dört yıldır hiç kitap okumadığıyla övünürdü. Bir akşam, 'Sisteme güvenmelisin' demişti bana; 'Örgüt hata yapabilir, ama sonunda her zaman iyiler kazanır.' Bir kaç yıl içerisinde, hem de bayağı hatalar yaptığı halde, 'Amerikanın en usta casusu' sayılması gereken 'Operasyonlar başkan yardımcılığı' makamına getirildi." (s. 125) Bir başka yerde, CIA'nin devrim öncesi İran'da olan bitenleri yanlış değerlendirildiğine ışık tutan başka bir bilgi sunuyor Gerecht. O günlerde New York Times bile, Ayetullah Humeyni'den 'muamma biri' diye söz ediyormuş. İtibarlı bir Ortadoğu uzmanı profesör, Humeyni'nin 'İslâmî Hükümet' kitabından bölümler tercüme edip CIA'ye göndermiş; bir nüshası Kongre Kütüphanesi'nde bulunduğu halde, CIA, Humeyni'nin kitabın müellifi olduğunu bir türlü teyit ettirememiş. Devrim olup bittikten, Şah İran'dan ayrıldıktan sonra, kitabı Arapça baskısından tercüme ettirebilmiş nihayet CIA. Gerecht, "Ben İran msasına atandığımda, duvarlara dizilmiş, açılmadan duran çok sayıda nüshasını buldum kitabın" notunu düşüyor. (s. 189) İran'da Azeri nüfus ciddi bir yekün tutuyor. CIA içinde İran'ın içini karıştırmak üzere Azeri kartını kullanma konusu sürekli tartışılırmış... Şunu yine kitaptan aktarıyorum: "Şahsen örtülü operasyon (covert action) meraklısı değilim; ancak bu yöntemin bazen işe yaradığını da biliyorum. İşe yaradığı zaman bile hangi yaptığının sonuç almada etkili olduğunu pek bilemezsin. Örtülü operasyon diplomasiden daha esnektir ve savaştan daha az telefât verdirir." Bunlar önemli değil; esas dikkat edilmesi gereken noktayı sona sakladım: "Örtülü operasyon, gazeteler, dergiler, radyolar, uluslararası konferanslar, gazeteciler, akademisyenler ve gerilla örgütleri finanse etmekten kurtarma operasyonlarına ve darbelere kadar pek çok alanı kapsar..." (s. 121). CIA'de çalışmış gözü açık bir uzmanın ağzından, hedef ülkedeki yayın organlarının, gazetecilerin finansmanından darbe düzenlemeye kadar pek çok alanda örtülü operasyon yapıldığının itirafı bu. Güle güle kullanın bu bilgiyi... Bu konuları kaşıdıkça başım dönüyor; şaşkınlıktan sanmayın, keyiften...
tkivanc@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|