Suçlu kim?

Bir derbi maçını geride bıraktık. Bırakırken de, arkasında bir sürü problemleri günümüze taşıdık. Maç başladıktan beş dakika sonrasında sahaya atılan sis bombaları nedeniyle Galatasaray-Fenerbahçe karşılaşması 7 dakika geç başladı. Sonuçta futbolcuların ve izleyenlerin konsantrasyonu bozulduğu için, derbide beklenen futbol da uçup gitti.

Günah keçisi durumuna sokulan hakem Erol Ersoy'a gelen vuruyor, giden vuruyor. Ama kimse çirkin duruma parmak basmaya cesaret edemiyor.

Benim merak ettiğim, bu sis bombalarının nasıl tribünlere taşındığı. Basın tribününe girerken dahi bizleri didik didik arayan emniyet güçleri, bu konuda hatalı. Bu sis bombaları hava köprüsü ile Ali Sami Yen Stadı'na giremeyeceğine göre, birileri bu konuda bayağı profesyonelce çalışıyor olsa gerek.

Sis bombalarının içeriye taşınması için kulüplerin özel kuryelerinin olduğu da bir gerçek. Kuryelik konusunda teşne bazı spor yazarlarının da olduğunu biliyoruz.

Bu kuryelere göz yuman taraf ise emniyet güçleri. Ondan sonra kalkıp, maçın içine edenlerin kim olduğunu başka taraflarda arıyoruz.

Bunun, artık "lamı cimi" kalmadı.

Bu konuda yöneticiler hatalı. Ama emniyet güçlerinin bu suça kucak açmaları da, affedilecek cinsten değil.

Bu çirkinliği gerçekleştirirken, kendine "spor yazarlığı" etiketini takan bazı soytarıların bu işlere teşne olduğunu da biliyoruz. "Bıyık ve sakal" kesme soytarılığının yanı sıra, bir kulübün amigosu gibi çalışmalarının ortaya çıkarttığı bu manzara, yarın telafisi mümkün olmayacak durumları önümüze getireceğini defalarca yazdım, çizdim.

Soytarılığı kendilerine hayat felsefesi olarak kabul edenler, hem para hem de ün kazanmaya devam edecekler.

Mesleğimizin yozlaşmaması ise, bir avuç aklı başında olanların umurunda. Çoğunluk ise, soytarılığın peşine takılıp, sonu belli olmayan yolda keyifle ilerliyor.

Anlaşılan, onlar kendilerine biz de kendimize yakışanı yapmaya devam edeceğiz.

Bakalım, bu iş nerede son bulacak.